Anayasa nasıl rafa kaldırıldı?

  • 28.04.2016 00:00

 Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ilan ettiğini biliyoruz: “Parlamenter sistem bekleme odasında… İster kabul edilsin ister edilmesin Türkiye’nin yönetim sistemi değişmiştir…” TBMM Adalet Komisyonu başkanı Ahmet İyimaya’nın “1982 Anayasası’nın yürürlükten kaldırılması yeni anayasanın yapılmasından, yapılmış olmasından daha önemlidir…” dediğini de biliyoruz. Peki, anayasa nasıl yürürlükten kaldırıldı, hukuk devleti nasıl bitirildi? Türkiye nasıl kurallara göre değil, keyfi olarak yönetilen bir ülke haline getirildi? Bu sorulara en açık ve doyurucu cevapları seçkin anayasa hukukçularımızdan Prof. Dr. Kemal Gözler yaptı.

Uludağ Üniversitesi öğretim üyesi olan Gözler, kendi ifadesiyle, “sahip olduğu hukuk anlayışı gereğince güncel siyasi olaylar karşısında susmayı ilke edinmiş” bir hukukçu. Bu ilkenin zaman zaman kendisini “ahlaken rahatsız ettiğini” ve açıklamalarda bulunmak zorunluluğunu duyduğunu söyleyen Gözler’in yakın zamanlarda yayımlanan iki makalesi Türkiye’de yaşananların anlaşılması bakımından büyük değer taşıyor.

Gözler bu açıklamalardan ilkini, “Sulh Ceza Hakimlikleri ve Tabii Hakim İlkesi: ‘Sahur Operasyonu’ Hakkında Bir Açıklama” (<www. anayasa.gen.tr/tabii hakim.htm>, 29 Ağustos 2014) başlıklı makale ile yapmıştı. Bu makalede Gözler, özetle Haziran 2014’te çıkarılan bir kanunla kurulan ve “paralel yapı”ya mensup olup birçok suç işledikleri iddia edilen polisleri 22 Temmuz 2014 günü tutuklayan Sulh Ceza Hâkimlikleri’nin, hukuk devletinin en temel ilkelerinden biri olan “doğal hakim / mahkeme” ilkesine ve anayasaya aykırı olduğunu ayrıntılarıyla açıklıyordu. Söz konusu ilke, karar verecek olan hâkimin / mahkemenin, iddia edilen suçun işlenmesinden önce kanunen belli olmasını öngörür. SULH CEZA

HAKİMLİKLERİNİ KALDIRMAMA KARARI HUKUK DEVLETİNE DARBE

Gözler, yaşananların Sulh Ceza Hâkimlikleri’nin polisleri tutuklatmak amacıyla kurulduklarına işaret ettiğinin; tek – parti döneminin İstiklal Mahkemeleri’nden ve 27 Mayıs askeri darbesinin kurduğu Yassıada Mahkemesi’nden bir farkı olmadığının altını çiziyordu. Ve şöyle diyordu: “Bir kişinin gerçekten suç işleyip işlemediği, ancak tabii hâkim ilkesine uygun olarak atanmış bağımsız hâkimler önünde yargılandığı zaman ortaya çıkar.” İddia edildiği gibi bir “paralel yapı”nın olup olmadığı, mensuplarının iddia edilen ağır suçları işleyip işlemediği de ancak tabii ve bağımsız hâkimler huzurunda ispat edilebilir. “Tabii hâkim ilkesi, sadece sanıklar için değil, hakikatin ortaya çıkmasını isteyen kamu için de bir güvencedir.”

Bilindiği üzere, seçkin anayasa hukukçularının bu yöndeki bütün uyarılarına rağmen Anayasa Mahkemesi 14 Ocak 2015’te Sulh Ceza Hâkimlikleri’ni kuran kanunun anayasaya aykırı olmadığına oy çokluğuyla hükmederek hukuk devletini koruma iddiasına ağır bir darbe daha indirdi. Gözler’in, yakınlarda yayımlanan “1982 Anayasası Hala Yürürlükte mi? Anayasasızlaştırma Üzerine bir Deneme,” (http://www.anayasa.gen.tr/anayasasizlastirma. htm, 17 Nisan 2016) başlıklı makalesi ise AKP iktidarının Türkiye’yi hukuk devletinden ve demokrasiden söz edilemez bir ülke haline getiren anayasa ihlallerini bir bir sıralıyor ve soruyor: Son 6 aydır bazı il ve ilçelerde kanunen yetkisiz valiler tarafından ilan edilen, aylarca süren, seyahat ve çalışma özgürlüklerini ortadan kaldıran sokağa çıkma yasakları, anayasanın 15. ve 120. maddelerine tümüyle aykırı olarak uygulanıyor.

Anayasanın 112. maddesi “Hükümetin genel siyasetinin yürütülmesinden” Başbakanı sorumlu tutuyor. Oysa 2014 Ağustosu’ndan bu yana hükümetin genel siyaseti Başbakan değil Cumhurbaşkanı tarafından yürütülmekte. “Şu an Türkiye’de Başbakanın istediği bakanı görevden alabileceğini söylemek mümkün mü?”

KAYYIM ATANMASINDAN KORKMAYAN BİR GAZETE KALDI MI ?

Anayasanın 26. maddesi düşünce ve ifade özgürlüğünü güven altına alıyor. Oysa son bir buçuk yılda Cumhurbaşkanı’na hakaret suçundan 1845 dava açıldı. Hangi demokratik hukuk devletinde bu mümkün olabilir? Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Barış için akademisyenler” bildirisine gösterdiği tepki ile 1984’te “Aydınlar Dilekçesi” olarak bilinen bildiriye karşı dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in gösterdiği tepki arasında büyük benzerlik var! “Artık kim korkmadan düşüncelerini açıklayabilir?”

Anayasanın 28. maddesi “basın hürdür” diyor. Oysa “Son bir yıldır kaç televizyon kanalı uydu vericilerinden çıkarıldı; kaç televizyon kanalı kapatıldı? Kaç gazeteye el konuldu? Bugün kaç muhalif kanal kaldı? Kaç muhalif gazeteci işten atıldı, atılmaya devam ediyor?”

Anayasa’nın 30. maddesi “basın işletmesi olarak kurulan basımevi ve eklentileri ile basın araçları, suç aleti oldukları gerekçesiyle zapt ve müsadere edilemez veya işletilmekten alıkonulamaz” diyor. Bu maddenin yürürlükte olduğunu söyleyebilecek biri var mı? “Kendisine kayyım atanmasından korkmayan bir gazete kaldı mı?”

Anayasanın 35. maddesi “herkes mülkiyet ve miras hakkına sahiptir” diyor. “Geçen aylarda holdinglere, şirketlere kayyım atanmadı mı? Mülkiyet hakkımıza dokunulmayacağından hangimiz emin olabiliriz?”

Anayasanın 37. maddesi “hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz” diyor. “Sulh Ceza Hâkimlikleri kişileri kanunen tabii olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarmak için kurulmadı mı? Artık korkmadan sulh ceza hâkimi karşısına çıkacak biri var mı? Tutuklanma talebim hakkında karar verecek hâkim, tarafsız ve bağımsız bir hâkimdir, ona güveniyorum diyecek biri kaldı mı?”

HAKİMLERE DUYULAN GÜVEN SARSILIYOR

Anayasanın 138. maddesi “hâkimler görevlerinde bağımsızdır, hiçbir organ, makam, merci veya kişi mahkemelere ve hâkimlere talimat veremez, tavsiye ve telkinde bulunamaz” diyor. “Cumhurbaşkanı geçen ay bir ilk derece mahkemesini Anayasa Mahkemesi kararına karşı direnmeye davet etmedi mi? Türkiye’de hâkimler de dâhil mahkemelerin bağımsız olduğuna inanan bir kişi kaldı mı?”

Anayasanın 140. maddesi hâkimler, hâkimlik teminatı esasına göre görev ifa ederler, diyor. “Son bir yıldır kaç hâkim görevden alındı? Kaç hâkimin görev yeri değiştirildi? Kendisini yargılayacak hâkimin kasten değiştirilmeyeceğini ve sırf kendisini mahkûm ettirmek amacıyla kasten bir hâkim atanmayacağını artık kim garanti edebilir?”

Anayasanın 153. maddesi, “Anayasa Mahkemesi kararları yasama, yargı ve yürütme organlarını ve tüzelkişileri bağlar,” diyor. Cumhurbaşkanı daha geçenlerde bir AYM kararı hakkında “bu karara uymuyorum, saygı da duymuyorum” demedi mi? AYM artık hangi cesaretle karar verecek?”

Gözler şu sonuçlara varıyor: Türkiye’yi anayasasızlaştırma süreci hata sonucu içine düşülen bir süreç olamaz. Bu süreç istenmiş, planlanmış bir süreçtir. Bugün anayasal organlarda olan kişilerin önemli bir kısmının iyi niyetli olduklarından ciddi olarak şüphe duyuyorum. Sürecin altında bir “anayasal kötü niyet” bulunduğunu düşünüyorum. Anayasal aktörlerdeki kötü niyet sorunu aşılmadan, yapılacak yeni anayasa “görünüşte anayasa” olacaktır. Yürürlükteki anayasaya uymayanların yarın o yeni anayasaya uyacaklarını kim garanti edecek? Türkiye’nin sorunu bir hükümet sorunu değil, anayasal iyi niyet sorunudur. Anayasal organlarda bulunan kişilerde kurallara bağlılık duygusu oluşmadıkça hiçbir anayasal sistem işleyemez.

Ne diyebilirim? Teşekkürler Kemal Gözler!

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums