- 23.07.2015 00:00
Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu'na mensup, farklı illerden gelen Türk ve Kürt, çoğu üniversite öğrencisi 300 dolayında genç Suruç'ta toplandı.
Amaçları, IŞİD saldırıları altında yerle bir olan Kobani'ye geçmek, halkıyla dayanışma için oyuncak dağıtmak, çocuk parkı ve kütüphane kurmak, hatıra ormanı için fidan dikmekti. Basın açıklaması yaparken IŞİD'in katliamına hedef oldular. 30'u can verdi, 20'si ağır 100 kadarı da yaralandı… Öncelikle Türk – Kürt kardeşliği ve dayanışması için canlarını veren bu gençlerin anısı önünde saygıyla eğiliyorum. Sonra soruyorum: Niye katledildiler?
Bir teoriye göre, sivilleri hedef alan terör eylemlerindeki artış eğilimi, Türkiye'nin iç siyasetiyle ilgili. Bu teoriye meyledenler, pek çok öngörüsü doğru çıkan, “Twitter fenomeni Fuat Avni”nin bir ay kadar önce ortaya attığı iddiaları hatırlatıyor: “Bay Y 17/25 Aralık dosyalarının açılmaması için erken seçimi şart görüyor. Erken seçim kaosla, kaos da terör eylemleriyle gelecek... PKK – Hizbullah, PKK – IŞİD gerginliği tırmandırılacak ve MİT içindeki karanlık adamlar eylemlere zemin hazırlayacak... Krizin faturası muhalifler arasında pay edilecek...”
Başka bir teoriye göre, Mayıs 2013'te Reyhanlı'da 52 yurttaşın ölümü, 200'den fazlasının yaralanmasıyla sonuçlanan saldırıyla başlayan, geçen mayıs ayında HDP'nin Mersin ve Adana bürolarındaki patlamalarla, 7 Haziran seçimlerinden iki gün önce HDP Diyarbakır mitinginde 4 kişinin ölümüne neden olan bombayla devam eden terör saldırıları, AKP hükümetinin izlediği Suriye politikasının doğurduğu sonuçlar. HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş'a göre, “IŞİD'e karşı suspus olanlar, sesini bile yükseltmeye cesaret edemeyenler, HDP'ye her gün tehdit savurup IŞİD'in başını okşayan Ankara'daki yöneticiler, bu barbarlığın suç ortağıdır...” CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu'na göre, “Küresel cihat örgütüne kapı açmanın, göz yummanın bir faturası olacağını söylemiştik... Umarım bu olaylar Türkiye'yi Suriye'deki savaşa çekmenin bahanesi değildir.”
Yine başka bir teori, bu olayların yaşanmasının sorumluluğunu istihbarat ve güvenlik önlemlerinin yetersizliğinde arıyor. Bu bağlamda, bir kişinin “sır küpü”ne dönüşen, denetlenemez hale getirilen MİT'in görevini gereğince yerine getirmemesine; “paralel yapı” safsatasıyla emniyet teşkilatında yapılan tasfiyelerin yol açtığı istihbarat ve güvenlik zaaflarına vurgu yapılıyor. Zaman'ın Diyarbakır büro şefi Aziz İstegün soruyor: “Suruç'ta neredeyse adam başına 2 güvenlik görevlisi düşüyor. Peki buna rağmen nasıl oluyor da şehrin göbeğinde canlı bomba saldırısı oluyor?”
Yabancı basında yaygın teoriye göre de, Ankara'nın son zamanlarda IŞİD'e karşı önlemler almaya başlaması Suruç saldırısını tetikledi. Güvenlik güçlerinin çeşitli illerde yüzlerce IŞİD zanlısını ve Suriye'ye geçmek isteyen 500 dolayında kişiyi gözaltına almasına; IŞİD'in kullandığı internet sitelerine erişimin engellenmesine dikkat çekiliyor. The Economist dergisi, saldırının IŞİD'in Türkiye Kürtlerini Suriyeli soydaşlarına sağladıkları destekten caydırmaya yönelik bir uyarısı olabileceği yorumunu yapıyor. Bazı yerli kaynaklara göre de, IŞİD'in amacı Türkiye'deki Kürt siyasi hareketiyle Ankara'nın arasını açmak.
Hangi teoriye itibar ederseniz edin, çıkarılacak temel ders şu: 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün de altını çizdiği gibi Ankara'nın Ortadoğu ve Arap ülkelerine yönelik politikasını gözden geçirme zamanı geldi geçiyor. Her zaman vurguladığım gibi, Türkiye'nin güvenliği içte ve dışta Kürtlerle dostluk ve dayanışma politikasını zorunlu kılar; asla “PYD, IŞİD'den daha tehlikeli” mantığıyla korunamaz. Dizginleri AKP'nin elinde olan bir Türkiye, bu mantıktan kurtulabilir mi? O ayrı bir soru.
Yorum Yap