Bölücülük yapmayın

  • 7.02.2015 00:00

 Yıllardır savunuyorum: Sosyolojik gerçeklerin Türkiye açısından zorunlu kıldığı güvenlik stratejisi, Türk – Kürt dostluk ve dayanışmasıdır. Temel sosyolojik gerçekler ortada: Kürtler Türkiye nüfusunun en az yüzde 15'ini oluşturuyor, ülkenin hemen her yerinde yerleşik. Karma evliliklerinden doğan milyonlarca yurttaş var. Kürtlük bilinci giderek yükseliyor. O halde, Kürt yurttaşların demokratik ve meşru ortak talepleri yeni, demokratik bir anayasa ile karşılanmadan, Türkiye ne iç barışını, ne de bütünlüğünü güven altına alabilir.

Osmanlı tarihi boyunca Türkler ve Kürtler “İslam milleti”nin birer parçası oldu. Kurtuluş Savaşı Türk – Kürt ittifakıyla kazanıldı. Türkiye Cumhuriyeti bir Türk – Kürt devleti olarak kuruldu. Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı'nın yıkıntıları üzerinde kurulan Irak ve Suriye devletleri, Kürtleri yapay bir şekilde böldü. Söz konusu sınırlar sosyolojik gerçeklere ters. Dış Kürtlerle dayanışma içinde olmayan Türkiye, Ortadoğu'daki derin istikrarsızlıklar karşısında güvenliğini sağlayamaz. Kısacası, Türk ve Kürt dost olmaya mahkum. Hangi taraftan gelirse gelsin bu gerçeği inkar eden her türlü politika yenilmekten kurtulamaz.

Kurtuluş Savaşı, Türk – Kürt ittifakıyla kazanıldı, ama Cumhuriyet'in ilanından sonra, Kürtleri yok sayma ve asimilasyona tabi kılma politikalarına yönelindi. Yok sayma AKP iktidara gelene kadar da sürdü. AKP iktidarı Kürtleri inkar politikasına son verdi; dil ve kültür haklarının tanınmasında hayli yol aldı; Irak Kürtleriyle yakın ilişkiler geliştirdi. Bugün Erbil'e giden herkes, Kürtlerle dostluk politikasının, son on yıldan az bir süre içinde Irak Kürdistanı'nı nasıl Anadolu'nun bir uzantısı haline getirdiğini görebilir.

Denebilir ki, sosyolojik gerçeklerin giderek tanınmaya başladığı 1990'ların başlarından bu yana Ankara'nın, Kurtuluş Savaşı'nın Kürtlerle ittifak politikalarıyla, Cumhuriyet'in asimilasyon politikaları arasındaki mücadeleye sahne olmakta. Bu mücadelenin 2015 seçimleriyle birlikte geldiği nokta şu: Selahattin Demirtaş önderliğindeki HDP, bir ölçüde PKK'dan bağımsızlaşarak, Kurtuluş Savaşı döneminin Türk – Kürt ittifakı politikasını canlandırdı; her şart altında barışı ve demokrasiyi, yalnız Kürtlerin değil bütün ayrımcılığa uğrayanların hak ve özgürlüklerini savunarak Türkiye'nin iç barış ve bütünlüğünün bir güvencesi olarak giderek büyümekte.

Başında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın olduğu AKP iktidarı ise, ilk iki döneminde izlediği politikaları tersyüz etme, Kürtlerle dostluk ve dayanışma politikalarına sırt çevirme temrinleri yapıyor. Erdoğan şimdilerde “Kürt sorunu yoktur…” diyor. PKK'yı IŞİD'den daha tehlikeli ilan ediyor. “Ne pahasına olursa olsun Suriye'nin kuzeyinde bir devletin kurulmasına izin vermeyiz…” tehdidiyle Suriye Kürtlerini düşmanlaştırıyor. (PYD ısrarla “Devlet kurmak gibi bir projemiz yoktur... Sorunlarımızı konuşarak çözelim...” dediği halde.) Son olarak karşımıza bir de Devlet Bahçeli liderliğindeki MHP'nin, geçen yasama döneminde uygar ilişkiler geliştirme çabasında göründüğü, birlikte anayasa çalışmaları yaptığı (hem de “ülke sorunlarını birlikte çözebiliriz” diyen) HDP'yi “yok sayma” politikası çıktı… MHP adeta tek – parti döneminin Kürt politikasını canlandırmaya çalışıyor.

Gerek Erdoğan, gerekse Bahçeli, Kürtlere husumet politikası izleyerek er veya geç yapılacak erken seçimde partilerinin oy oranını büyütecekleri hesabını yapıyor olabilir. Bu hesap ulusal çıkarlara taban tabana ters olduğu gibi, çarşıya da hiç uymaz. Türkiye'de hak ve özgürlüklere, barış özlemine sırt çeviren bütün politikalar yenilmeye mahkumdur. Kürtlere husumet, bölücülüğün ta kendisidir. Bölücülük yapmayın…

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums