- 25.11.2014 00:00
Geçen perşembe günü, son yıllarda konferanslar nedeniyle en sık gittiğim şehir olan Selanik’teydim.
Bu gidişim Makedonya Üniversitesi “Siyaset Bilimi, Tarih, Sosyal Antropoloji ve İktisat” yüksek lisans seminerinin düzenlediği “Ortadoğu’da kriz” konulu toplantı vesilesiyle oldu. Toplantıda Türkiye’de yeniden otoriterleşme ve bölgedeki krizin ülkeye etkileri üzerine konuştum. Bilkent Üniversitesi’nden dostum Yrd. Doç. Ioannis N. Grigoriadis ve Prof. E. Voutira ile birlikte akademisyenlerin ve öğrencilerin hemen tamamen doldurduğu bir salona hitap ettik.
Tahmin edeceğiniz gibi, Türk konuşmacı olarak soruların çoğu bana yöneltildi. Kıbrıs’ta müzakerelerin niye kesildiğine dair tek bir soru sorulmamasına şaşırdım. Anladığım kadarıyla tıpkı Türkiyeliler gibi Yunanlılar da Kıbrıs konusuna ilgilerini yitirmişler. Burada, muhatap olduğum çok sayıdaki sorudan bazılarına ve verdiğim cevaplara özetle değinmek istiyorum.
“Çözüm süreci” nereye gidiyor? / Türkiye’nin içeride ve dışarıda Kürtlerle barış yapmadan huzur bulamayacağı, bütünlüğünü koruyamayacağı çok açık. AKP yönetiminin esas kaygısı ise iktidarı korumak; bunun için Kürtlerin yarısının oyunu yitirmemek. Bu hesapla “çözüm süreci”ni, “süreç her şeydir, sonuç hiçbir şey…” mantığıyla götürüyor. PKK ise süreçten güçlerini tahkim için yararlanmakta. Sonuç ne olur, kestirmek mümkün değil.
AKP İslamcı-Sünnici midir? / AKP iktidarı şeriat vaat etmedi, Batı’ya sırt çevirmeyi savunmadı, AB üyeliği için pek çok reform da yaptı. İdeolojisi İslamcılık değil, olsa olsa dinî milliyetçiliktir ama esas pusulası iktidarı elde tutmak ve nimetlerinden yararlanmayı sürdürmek; bunun için ne gerekiyorsa onu yapmak. İçeride İslami popülizm yapıyor, Sünni çoğunluğa hitap ediyor, ama dış politikada Şii çoğunluklu İran’la diyaloğu iyi, buna mukabil Sünni çoğunluklu Mısır’la diyaloğu kalmadı; şimdi düşman ama 2011 öncesinde Nusayri Beşar Esad ile kuzu sarmasıydı.
Türkiye toplumunda IŞİD’e destek ne kadar? / Yapılan yoklamalara göre % 80 IŞİD’i terör örgütü olarak görüyor, görmeyenler % 10’dan az; bunların hepsinin de örgüte yakınlık duyduğu söylenemez. Türkiye’de radikal, şiddetli İslamcılık her zaman marjinal oldu.
AKP iktidarının geleceğini nasıl görüyorsunuz? / Dünyanın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de ekonomi belirleyici oluyor. Ancak Türkiye AKP yönetiminin sandığı kadar ilkel bir toplum değil. Muhalefetin ve sivil toplumun hayli güçlü olduğu bir ülkede halk keyfî, otoriter ve yolsuzluğa bulaşmış bir yönetime uzun süre katlanamaz. AKP önümüzdeki seçimleri belki kazanır ama Erdoğan’ın “Türk usulü” başkanlığı artık hayal.
Ve beklediğim soru da geldi: “AKP–Gülen cemaati ittifakı”na ne oldu? / Din bilgini Fethullah Gülen’in telkinleriyle oluşan inanç temelli sivil toplum hareketine Hizmet Hareketi diyoruz. Hizmet, siyasi amaçlı bir hareket değil ama kurduğu vakıflar, medya kuruluşları, dünyaya yayılan okulları aracılığıyla iç ve dış siyaset üzerinde dolaylı etkisi var. Türkiye’de askerî vesayetin sona ermesini, özgürlükçü demokrasinin yerleşmesini isteyen herkes gibi Hizmet de, bu yönde davrandığı ilk iki iktidar döneminde AKP hükümetine destek verdi. Birçok sivil toplum kuruluşu da öyle yaptı. Ama AKP ile Hizmet arasında bir “siyasi ittifak” söz konusu değildi. Eğer olsaydı, herhalde AKP’nin Meclis grubunun hatırı sayılır bir kısmı Hizmet’e yakın kimselerden oluşur; bu kimseler gerekli gördüklerinde hükümete güvensizlik oyu verirdi. Böyle bir şey görülmedi. AKP iktidarı, 17 – 25 Aralık yolsuzluk soruşturmasıyla kendisine karşı “kumpas” kurulduğu safsatasıyla hukuk devletini ayaklar altına alıyor, Hizmet’e karşı cadı avı yapıyor.
Yorum Yap