- 12.07.2014 00:00
Batı Şeria’da geçen ay 3 İsrailli yerleşimci gencin kaçırılarak öldürülmesi, bu ay başında da İsrailli yerleşimcilerin misilleme olarak 16 yaşındaki bir Filistinli genci kaçırıp yakması, İsrail-Filistin savaşının yeniden tırmanmasına yol açtı.
İsrail, yerleşimci gençlerin öldürülmesinden Hamas’ı sorumlu tutarak, Gazze’ye yönelik kapsamlı saldırı başlattı. Hamas’ın cevaben gönderdiği füzeler bugüne kadar İsrail’de kimsenin ölümüne yol açmadı. Buna karşılık, hastane yetkilileri İsrail’in insansız hava araçlarıyla yaptığı saldırılarda bugüne kadar çoğu kadın ve çocuk, 100 dolayında Gazzelinin öldüğünü açıkladı. Başbakan Netanyahu’dan Gazze’ye ağır darbe indirme talimatı alan İsrail ordusunun kara operasyonuna hazırlandığı, bu amaçla sınıra 40 bin dolayında asker yığdığı bildiriliyor.
Filistin meselesinin özünde yatan büyük haksızlık hiçbir zaman unutulamaz. Yahudi devletinin ancak Mesih geldiğinde kurulabileceğine inanan dindar Yahudilerin karşı çıkmalarına rağmen, Yahudi milliyetçileri, yani Siyonistler, Filistinlileri önce topraklarından sürerek İsrail devletini kurdular; sonra da giderek tüm Filistinlileri işgal ve boyunduruk altına aldılar. 1993 Oslo anlaşmalarıyla Filistin Kurtuluş Örgütü, Filistin’in yalnızca % 22’lik bölümü üzerinde bağımsız bir Filistin devletinin kurulması karşılığında İsrail’i tanımayı kabul etti. 2002’de Arap devletlerinin tümü, İsrail’in Filistin’in bağımsızlığını tanıması halinde, İsrail devletini tanıyacaklarını ilan etti. Bütün bunlara rağmen İsrail, anlaşmaları yerine getirmemekte, Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimlerini yaygınlaştırmakta, Filistinliler üzerinde işgal ve boyunduruğu sürdürmekte ısrarlı.
Evet, Filistinlilerin ve tüm Arapların kabul ettiği, 1967 sınırlarıyla İsrail devletinin tanınmış ve güvenli sınırlar içinde var olma hakkı vardır ve İran dahil uluslar arası toplum buna saygı göstermelidir. Ne var ki İsrail’in Filistinlilere karşı sürdürdüğü haksızlık ve vicdansızlık, hiçbir şekilde kabul edilemez; işgal ve boyunduruğun İsrail’in güvenliği için şart olduğu argümanı hiçbir şekilde makul görülemez. İsrail’in güvenliğini asıl tehdit eden, sürdürülen işgal ve boyunduruk. İşgal ve boyunduruk altında tutulan hiçbir halk bunu kabul etmez; ne pahasına olursa olsun, ne yolla olursa olsun buna direnecektir.
İsrail’in kara operasyonuna hazırlandığı, operasyonun Hamas’ı bitirmeye yönelik olacağına dair haberler geliyor. Bu defa işin içinde sadece İsrail’in “güvenliği” değil başka bir konunun da olduğu anlaşılıyor. Bir uluslararası güvenlik araştırmaları uzmanı olan Dr. Nafiz Ahmed’in The Guardian gazetesinde yayımlanan (11 Temmuz) kapsamlı analizine göre, bu defaki saldırının amacı, Gazze kıyılarındaki doğalgaz kaynaklarını kontrol altına alarak, İsrail’in enerji krizine girmesini önlemek. Yazar, İsrail Genelkurmay Başkanı Moşe Yalon’un daha 2007 yılında, Gazze açıklarında keşfedilen doğalgaz kaynaklarının bağımsız Filistin devletine ekonomik bağımsızlık sağlamasının söz konusu olmadığını; Hamas’ın bu kaynağı İsrail’e karşı saldırıları finanse etmek için kullanacağını; bunun için Hamas’ın kökünün kazınması gerektiğini söylediğini hatırlatıyor. Netanyahu hükümetinin amacının sadece Hamas’ın saldırılarını önlemekle sınırlı olmayıp, Filistinlilerin doğalgaz kaynaklarını geliştirmelerini önlemek olduğu sonucuna varıyor.
Evet, İsrail devletinin vicdanı olmayabilir, ama İsrail barış hareketi, giderek zayıflamış olmasına rağmen “Öldürmeye
Yorum Yap