- 25.03.2014 00:00
Geçen hafta çıkan yazılarımdan birinde şöyle yazmıştım: “Çok partili düzene geçildiğinden bu yana böyle bir başbakan görülmedi… Gerçek şu ki, bu başbakanla hiçbirimiz güvende değiliz. Bu başbakanın yargılanmaktan kurtulmak için her şeyi göze almasından korkuluyor. Seçimlere hile karıştıracağı kaygısı yayıldı. Protestoları bastırmak için olağanüstü hal ilan edebileceğinden endişe duyuluyor. Uluslararası bir krizden yararlanarak demokrasiyi askıya alabileceği dahi akıllara geliyor.” (18.03.2014)
Son cümleyi yazarken aklımda, AKP’nin ilk dört kurucusu arasında yer alan ve 2007’de partiden ayrılan Abdüllatif Şener’in yakınlarda bir gazeteye verdiği demeçte söyledikleri de vardı: “AKP kurulduktan sonra beş yıl boyunca Erdoğan’la beraberdim. Korkunç bir para eğilimi olduğunu o günlerde tespit ettim. En çok da bu huyundan rahatsız oldum. Erdoğan ile oğlu arasında geçtiği iddia edilen kasetlerde montaj ihtimali sıfır. Erdoğan, tapeler yayımlandıktan sonra, ‘Kriptolu telefonlarımızı bile dinlemişler’ dedi. Bu, ses kayıtlarının kendisine ait olduğunun itirafıydı… Erdoğan, o kadar kendisine odaklı bir kişiliğe sahip ki, düşmemek, devrilmemek, ayakta kalmak, koltuğu kaybetmemek için gerekirse ülkeyi iç savaşa bile sürükler. Kanlı savaşa bile sokar…” (05.03.2014)
Yazımdan iki gün sonra CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, katıldığı bir televizyon programında kaygıları daha net dile getirdi: “Şimdi bakın seçimlere giriyoruz. Bizim gazetelerde küçük küçük haberler yer alıyor. Süleyman Şah Türbesi’ne saldırılar olacak, vesaire diye… (Erdoğan) Seçimlerden önce orduyu Suriye’ye sokmak isteyebilir. Buradan Genelkurmay Başkanı’na seslenmek isterim. Türkiye’yi maceraya sokmayın… Oraya herhangi bir saldırı yok. Ama bir provokasyon olabilir… Herkesin çok dikkatli olması lazım. Türkiye’nin maceraya ihtiyacı yoktur...”
Ve geçen pazar günü TSK’ya bağlı savaş uçakları sınır ihlali gerekçesiyle iki Suriye savaş uçağına ateş açtı ve birini düşürdü. Haberi ilk kez Erdoğan, Kocaeli mitinginde doğruladı: “Suriye uçağı hava sahamızı ihlal etti. F-16’larımız kalktı ve bu uçağı vurdu. Niye? Eğer sen benim hava sahamı ihlal edecek olursan bundan sonra bizim tokadımız ağır olur. Onun için ben başta Genelkurmay Başkanım olmak üzere, Silahlı Kuvvetlerimizi, o şerefli pilotlarımızı, Hava Kuvvetlerimizi tebrik ediyorum…” Ardından Genelkurmay’ın açıklaması geldi: Bir Suriye savaş uçağı, dört kez uyarılmasına rağmen Türkiye hava sahasını ihlal etmesi üzerine düşürülmüştür. Umarım, düşürülen Suriye uçağı ya da El Kaide’nin Süleyman Şah Türbesi’ne saldırı tehditleri şu veya bu şekilde tırmanarak, Türkiye’nin demokrasiyi ve hukuk devletini yerleştirme mücadelesini kundaklamak için bir bahane haline gelmez. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, uçağının düşürülmesi ile yerel seçimleri ilişkilendiren yorumları “ihanet” olarak nitelemiş… Sayın bakan, burası hâlâ iyi kötü bir demokrasi; yurttaşların neyi düşüneceğine, neyi konuşacağına, neyi ilişkilendireceğine siz karar veremezsiniz, bir. Sağa sola savurduğunuz “ihanet” suçlamaları hükümetinizin içine düştüğü çaresizliği yansıtmaktan başka bir anlam taşımıyor, iki. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de uçağın düşürülmesiyle ilgili yorumlar hakkında, “Bunlar milli konulardır, hep beraber sahiplenmemiz gerekir. Bunlar siyasetin dışında konulardır…” demiş. Sayın Cumhurbaşkanı’na da söylenecek tek bir şey var: Demokrasilerde siyasetin dışında kalan hiçbir konu yoktur. Eğer Türkiye de iyi kötü bir demokrasi ise, “Milli konudur…” deyip hiçbir konunun tartışılması bastırılamaz.
Yorum Yap