Başbakan Erdoğan ve çevresinin, 30 Mart’ta yapılacak yerel seçimleri hükümet için güven oylaması olarak gördüğü anlaşılıyor.

Başbakan’a bakılırsa AKP bu seçimde birinci parti olursa hükümet, “milli irade”yi Cumhuriyet tarihinin en büyük rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasının “paralel devlet”in bir iftirası ve kumpası olduğuna inandırmış olduğuna hükmedecek ve hiçbir şey olmamış gibi yola devam diyecek.

Ben 30 Mart seçimlerinin bir güven oylaması olarak görülmesinin ne makul, ne de mantıklı olduğunu düşünüyorum. Kalan soruşturma savcısı takipsizlik kararı mı verecek? Fezlekeler Meclis’e gelmeyecek mi? İçeriği bilinmiyor mu? Mahkeme “paralel devlet” töhmeti altında kalmamak için beraat kararı mı verecek? Güneş balçıkla sıvanabilir mi? Sanmam.

Önümüzde bir değil üç seçim var. Cumhuriyet tarihinin en büyük rüşvet ve yolsuzluk skandalının koca bir “iftira” ve “paralel devlet” kumpası olduğu kanıtlanmadığı sürece AKP’ye olan seçmen desteği erimeye mahkûm. AB Komisyonu’nun eski Ankara büyükelçisi Marc Pierini’nin söylediklerine kesinlikle katılıyorum: “Türkiye, halkını fantastik teorilere inandırabileceğiniz bir ülke değil. İnsanlar bundan daha akıllı. Siyasi eğilimleri ne olursa olsun Türkiye’de halk kolay kandırılamaz. Zira gerek ulusal, gerekse uluslararası politika konusunda son derece uyanıklar... Artık insanların zihinlerini şekillendiremezsiniz. İnsanlar kendi başlarına karar verebiliyor. Komplo teorileri işe yaramaz.” (Hürriyet Daily News, 2 Şubat)

Malum, yerel seçimler genel seçimler için iyi bir gösterge de olmayabilir. Geçen hafta memleketim Ayvalık’ta, yaklaşan yerel seçimlere ilişkin bazı gözlemler yapma imkânı buldum. Ayvalık, resmî sayılara göre toplam 65 bin nüfuslu, 48 bin kayıtlı seçmeni olan orta boy bir ilçe. Nüfusun kurucu unsuru tipik olmaktan uzak: birinci nesli tükenmiş olan mübadillerin ve Tito’dan kaçan Boşnakların efradından oluşuyor. Çoğunluk ise sonradan gelip yerleşen ailelerden, çok sayıda emekliden meydana geliyor. Kürt ve Roman mahalleleri de var.

Malum, bu yıl yerel seçim ilk kez tüm ilçe belediyesi için yapılıyor. Seçilecek yöneticiler tüm ilçeden sorumlu olacak. Dolayısıyla son genel seçimlerdeki oy dağılımı, partilerin oy potansiyeli hakkında fikir veriyor. 2011 genel seçimlerinde CHP % 52, AKP % 27, MHP % 15 dolayında oy aldı; diğer partiler varlık gösteremedi. En çok satan gazetenin Sözcü olduğu, en faal sivil toplum kuruluşlarının Atatürkçü Düşünce ve Çağdaş Yaşamı Destekleme dernekleri olduğu da hesaba katılırsa, Ayvalık seçmeninin en az yarısının, gözü kapalı CHP adayına oy verdiği varsayılabilir. Dolayısıyla bu seçimleri Rahmi Gencer’in kazanacağına kesin gözüyle bakılabilir. Ne var ki CHP oyları bir miktar bölünecek. Çünkü mevcut, ikisi de CHP’li mevcut Ayvalık ve Küçükköy belediye başkanları kendilerinden birini aday göstermediği için genel merkeze çok kızmışlar ve yandaşlarıyla birlikte partiden istifa etmişler. Küçükköy belediye başkanı bununla da yetinmeyip DSP’den aday olmuş. CHP’den bir miktar oy alması bekleniyor. Mevcut başkanların kendilerinden birinin aday yapılmayışına bu kadar içerlemeleri, belediye başkanlığını ölünceye kadar yapılacak bir meslek olarak görme eğilimine işaret ediyor.

Ayvalık’ta belediye hizmetleriyle ilgili çok yaygın şikâyetler var. Ayvalık tabiat parkının, Patriça ve adaların hükümet tarafından imara açılması korkusu var. Kim kazanırsa kazansın, halkın yeni başkandan beklentileri büyük. s.alpay@zaman.com.tr