Post-modern Türkiye’ye doğru

  • 5.02.2013 00:00

 Son yıllarda Türkiye’nin modernleşme tarihinin anlaşılmasına belki en değerli katkı Carter V. Findley’in “Modern Türkiye Tarihi: İslam, Milliyetçilik ve Modernlik” (Çev. Güneş Ayas, Timaş, 2011) başlıklı kitabı. Daha önce “Dünya Tarihinde Türkler” (Çev. Ayşen Anadol, Kitap Yayınevi, 2008)” ve başka eserleriyle tanıdığımız Findley, Batı’daki önde gelen Osmanlı ve Cumhuriyet Türkiye’si tarihçilerinden biri.

 

Findley’in yeni kitabının bence en önemli yanı, Türkiye’nin modernleşmesinin İslami ve muhafazakar güçlerin direnişine karşın, Batılılaşma ve laikleşmeden yana olan güçlerin eseri olduğuna dair yaygın iddiayı reddeden temel tezi. Findley’e göre bugünün Türkiye’si, son iki yüzyılda karşılıklı etkileşim içinde olan, kriz zamanlarında çatışan, ama uzun erimde sentez yapan iki yenilikçi akımın ürünü. Findley’in sözleriyle, Türkiye’nin modernleşmesi “biri hızlı değişim ve Batılılaşmayı savunma anlamında radikal, diğeri İslam’a dayalı ve daha muhafazakar” nitelikte iki akımın eseri. “Bu iki akım arasındaki diyalektik etkileşim, son dönem Osmanlı tarihini, imparatorluktan cumhuriyete geçişi ve Cumhuriyet tarihini şekillendirdi… Bunlar sadece çatışmış ve zaman zaman sentez yapmamış olsa, Türkiye’nin tutarlı bir bütün olarak ayakta kalması mümkün olmayabilirdi.”   

Türkiye’nin yenilenmesinde 18. yüzyıl sonunda Osmanlı padişahlarından 20. yüzyılda İttihatçılara ve Kemalistlere kadar uzanan Batılılaşma ve laikleşme yanlılarının oynadığı rol iyi biliniyor ve anlaşılıyor. Daha az bilinen ve anlaşılan ise, başta Mevlana Halit Nakşibendi (1776-1827), Said Nursi (1873-1960) ve Fethullah Gülen (1938 -) gibi İslami bilgin ve düşünürleri ile onların takipçilerinin oynadığı rol. Ancak giderek daha iyi görülüyor ki, Türkiye’de halk iktidarı anlamında demokratikleşme, inanç özgürlüğü anlamında laikleşme, rasyonalleşme ve teknolojik ilerleme, girişimcilik ve piyasa ekonomisi anlamlarında modernleşme, Nakşibendi tarikatının yenilikçi kanadının, Nurcu cemaatinin ve Gülen’in adıyla anılan inanç temelli sivil toplum hareketinin (Hizmet Hareketi) katkıları olmadan anlaşılamaz.

Türkiye’nin bütün eksik ve kusurlarıyla bir piyasa demokrasisi kurma yönündeki gelişmesinin, Batılaşmacı ve İslami yenilikçiliğin sentezine dayandığının herhalde en güçlü kanıtlarından biri, piyasa ekonomisine geçişi sağlayan merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile demokrasi üzerindeki bürokratik vesayetin kırılmasına öncülük eden Başbakan Tayyip Erdoğan’ın her ikisinin de Nakşibendi geleneğinden gelmeleri. Türkiye’nin son on yılına damgasını vuran Erdoğan’ı bir anlamda “İslami Kemalist” kılan da söz konusu sentez olmalı. İslami Kemalizm’in kurumlar bağlamında en iyi örneğini ise Diyanet İşleri Başkanlığı’nda görmek mümkün. Kemalist devletin, çoğunluğun inancı Sünni İslam’ı tekeli ve denetimi altında tutma aracı olan DİB hakkında Findley şunları yazıyor: “Kürt Nakşibendiler erken döneminde Cumhuriyet’e karşı ayaklanırken, tarikatın devlet konusundaki olumlu yaklaşımı öteki Nakşibendilerin devlet denetimindeki Diyanet İşleri Başkanlığı’nda görev almalarına ve böylelikle laik cumhuriyetin bir kalesini ‘kolonize’ etmelerine yol açtı.”

Belki Findley’den bir adım ileri gidebilirim: Her ikisi de Batı’nın liberal ilke ve değerlerden etkilenen, laik ve İslami yenilikçi gelenekler arasındaki sentez, post-modern Türkiye’nin doğuşunun temellerini atıyor. Bu çok sancılı, iniş çıkışlı bir süreç, ama farklı dinsel inançlara ve etnik kimliklere saygılı, çok-kültürlü Türkiye’ye doğru gidiş artık gündemde.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums