- 4.08.2012 00:00
Siz eskiden domates yer miydiniz?
Yerdiyseniz, muhakkak zaman zaman şöyle bir sohbet yapıyorsunuzdur: “Ah, nerede o eski domatesler! Nerede o koku, o lezzet! Şimdi hepsi suda bekletilmiş kartonpiyer gibi.”
Bütün marketlerde şimdi çeşit çeşit domates var. “Dalında” domates, “salkım” domates,“hormonsuz” domates. Bir de hiçbir sıfatı olmayan, “normal” domates. Normal domates ucuz, diğerleri daha pahalı.
Organik ürün satan manavlarda da domates oluyor “Sevgilim, bankaya gidiyorum, üç aydır biriktirdiğimiz parayı çekip bir kilo organik domates alacağım, akşam salata yaparız.”
Bu organik domates, eskiden yediğimiz kokulu ve lezzetli domateslere benziyor. Ama ateş pahası.
Niye yahu?
Hayatımın ilk 20 yılında, yoksul bir tarım ülkesinde yaşıyor olmanın nadir nimetlerinden biri olarak güzel domatesler yedim. Sonra Türkiye kapitalizmi gelişmeye başladı.
Bu gelişmenin mantığı uyarınca, “hormonlu domates” üretmeye başladılar.
Daha kısa zamanda daha çok ve daha ucuza üretebilmek, aynı fiyata satıp daha çok kâr edebilmek için.
Üreticisinin değil, ama satıcısının daha çok kâr edebilmesi için.
Bununla da kalmadılar.
“Ha, bunu beğenmediniz mi?” dediler, “Buyurun, eskisinin aynısını da satın alabilirsiniz, hormonsuz, ama daha çok para vermeniz gerek”.
Ulan ben zaten güzel domates yiyorum, hâlimden memnunum. Gelip bunu bozuyorsun, sonra bozulmamışını bana daha pahalıya satıyorsun!
Kapitalizmin tüm ürünleri gibi domates de insan ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla değil, kâr amacıyla üretilince böyle olur işte.
“Hormon” ne menem bir şeydir, bilemiyorum.
Ama “genetiği değiştirilmiş organizma” (GDO) ne demek, biliyorum.
Yediğimiz bitkinin içine başka bir yaratığın genlerini koyuyorlar. Ve bir hilkat garibesi yaratıyorlar.
Niye?
Herhâlde bizim mutluluğumuz için değil. Aynı hikâye: Dev tarım şirketleri ve tüccarlar daha fazla kâr edebilsin diye.
Bir bitkinin genetiğini değiştirince ne olur, o bitkiyi yiyen insanlar üzerindeki etkisi nedir? Bunu araştırmak zaman alır ve pahalıdır. GDO üreticisi şirketler ise bir an önce kâr etmeye başlamak istiyor.
Amerika’da çoktandır ediyorlar zaten. Amerikan mısır ve soya üretiminin bütünü artık GDO.
Avrupa’nın çoğu ülkesinde ise yasak.
Ve GDO’nun insana zararlı olabileceği konusunu çalışan bilim insanları şirketlerin gazabına uğruyor.
Macar asıllı biyokimyager Árpád Pusztai 1995 yılında kardelen çiçeğinden genler içeren genetiği değiştirilmiş patatesler hakkında araştırma yapmaya başladı. Çiçekten patatese aktarılan gen, patatesi böcek saldırılarına karşı daha dirençli hâle getiriyordu. Pusztai, araştırmalarında sıçanlara çiğ ve pişmiş GDO patates yedirip bunun etkilerini inceledi.
Pusztai, 36 yıldır İskoçya’da Rowett Araştırma Enstitüsü’nde çalışıyordu. O güne dek üç kitap ve 270 makale yayımlamıştı.
GDO araştırmasının üçüncü yılında BBC televizyonunda bir programda GDO yiyen sıçanların midelerinde ve bağışıklık sistemlerinde hasar tesbit ettiğini duyurdu. “Seçeneğim olduğu takdirde genetiği değiştirilmiş ürünler yemem” dedi. “Kendi vatandaşlarımızı kobay olarak kullanmanın haksızlık olduğunu düşünüyorum” diye ekledi.
Pusztai’nin açıklamaları müthiş bir fırtına kopardı. Konu, bilim dünyasında ve medyada sert tartışmalara yol açtı.
Pusztai’nin çalışmaları Rowett Enstitüsü tarafından askıya alındı; Enstitü Müdürü Pusztai’nin ve çalışma arkadaşlarının medyaya konuşmasını yasakladı, haklarında soruşturma başlattı. Araştırmanın ham verilerine el kondu ve yorumlamaları için altı bilim insanına gönderildi. Yorumları tümüyle olumsuz oldu. Pusztai bu verilerin henüz ham olduğunu, yayımlanmaya hazır olmadığını savunarak hem verileri hem savunmasını başka bilim insanlarına gönderdi.
Birkaç ay sonra, Avrupalı ve Amerikalı 21 bilim insanı Pusztai’yi destekleyen bir açıklama yayımladı.
Pusztai’nin araştırması 1999’da dünyanın en saygın bilim dergisi The Lancet’te yayımlandı. Bu tür dergilere gelen yazılar iki bağımsız hakeme gönderilir. Pusztai’nin yazısı altı hakeme gönderildi, biri yazının reddedilmesini önerdi, biri hatalı bulmakla birlikte yayımlanmasını önerdi, diğer dördü ise olumlu oy kullandı.
Yazı, Pusztai’nin ilk BBC’de açıkladığı bulguları özetliyor ve GMO patates yiyen sıçanlarda mide duvar kalınlığının normal patatesle beslenen sıçanlara kıyasla önemli ölçüde daha kalın olduğunu belgeliyordu.
Yazının yayımlanmasından sonra, Pusztai’nin Rowett Enstitüsü’ndeki iş sözleşmesi yenilenmedi.
Bu hafta Türkiye Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ilk kez üç çeşit GDO soya fasulyesinin “yalnızca tam rafine yağ elde etme amacıyla kullanılması şartı” ile ithal edilebileceğine karar verdi.
ronmargulies@btinternet.com
Yorum Yap