- 8.10.2011 00:00
Mihrî Hatun’la yeni tanıştım.
O beni zaten tanımazdı, ama benim onu bugüne kadar tanımamış olmam garip ve acıklı bir eksiklik.
Tanıdığım anda çok sevdim, hem Mihrî Hatun’u hem bizi tanıştıran Didem Hatun’u.
Ama bir tesadüften ibaret olmamalıydı tanışmamız. Ben zaten iyi tanıyor olmalıydım.
Üstelik, siz de tanımıyorsunuz Mihrî Hatun’u.
Tanıştırayım.
Mihrî Hatun aşağı yukarı 1455 yılında doğmuş. Dedesi, Gümüşlüoğullarından şeyh Pir İlyas Şücaaddin-i Halvetî, babası da Belayî mahlasıyla şiirler yazan kadı Hasan Amasyevî. Kadı Efendi’nin adından da anlaşıldığı üzere, aile Amasyalı.
Şeyhlerin, kadıların kızı, Halvetî tarikatının ve Amasya’nın önemli ailelerinden birinin çocuğu olarak Mihrî Hatun’un ayrıcalıklı, kültürlü olduğunu, çokça okuyup yazdığını, Arapça ve Farsça bildiğini tahmin edebiliriz.
Evliya Çelebi onun hakkında, “Yetmiş cild kitab-ı mutebereyi hıfz idüp, cümle ulemâ onunla mubahase-i ilm itmede acizler imiş” (yetmiş cilt muteber kitabı ezberlemiş, âlimler onunla ilmî konuları tartışmakta aciz kalırdı) diyor.
Amasya, şehzadeler şehri. Padişah olacak şehzade, gençliğini orada valilik yaparak geçiriyor, hesapça devlet işlerini öğrenmeye başlıyor. Mihrî Hatun’un gençliğinde Amasya Valisi, II. Bayezid. “Hüsn-ü cemâli” (güzel yüzü) ile ün kazanan, ulemâya kök söktüren Mihrî Hatun da genç valinin gözünden kaçmıyor, saray çevresine dâhil oluyor.
Bir özelliği daha var Mihrî Hatun’un. Ve hüsn-ü cemâlini bizzat görememiş olduğum için, beni çarpan asıl bu özelliği oldu. Yine Evliya Çelebi’nin sözleriyle, “Sahib-i divândır”.
On beşinci yüzyılda, daha İstanbul’un yeni alındığı yıllarda, Amasya’da şiir yazan ve divan yayınlayan bir kadın!
Ben lise yıllarımdan beri şiir okuyan, arada sırada şiir yazan bir adamım. Nasıl bilmem yahu bu kadını? Nasıl okutulmaz yahu bu kadının şiirleri bana? Ciddice bir okulda okudum. Edebiyat derslerini nispeten ciddiye aldım. Niye yoktu yahu bu kadın?
Şiirle azıcık ilgilenen herkesi kahkahalara boğmaktan başka hiçbir işe yaramayan Behçet Kemal Çağlar ve Mehmet Emin Yurdakul ve bir sürü Kemalist mankafa okutulur da, Mihrî Hatun nasıl görmezden gelinir, nasıl tarihin karanlıklarına gömülür yahu?
İstanbul’un fethi 558 yıl sonra hâlâ kutlanır da, Ulubatlı Hasan adlı çam yarmasının ismi hâlâ öğretilir de, bir kadın şair tarafından ilk yayınlayan divan niye kutlanmaz, kadının adı niye bilinmez?
Niyesi belli. Mustafa Kemal’in Bandırma vapuruna binip Samsun’a doğru yola çıktığı güne kadar bu topraklarda hiç kimse yaşamamış, hiçbir şey olmamıştır.
Olmuşsa da kötü olmuştur. İrtica vardır, gericilik vardır, berbat bir karanlık vardır. “Muasır medeniyet seviyesi”nin çok altındadır her şey.
Hiçbir şey “millî” değildir. Ve “millî” olmayan her şey gibi, 1923 öncesi tüm yüzyıllar kötülük yıllarıdır.
Allah’tan, Ulu Önder’imiz hepimizi bu kötülükten kurtardı, millî kültürümüz, millî edebiyatımız, millî şairlerimiz, millî dilimiz oldu.
Ve bu millî dilimiz sayesinde, zaten 1923 öncesini okuyamaz, anlayamaz, bilemez olduk.
Peki, diyeceksiniz, neler yazmış Mihrî Hatun? Bize ne diyebilir ki? Beş yüz yıl önce yazmış, hem de güllerden, bülbüllerden ibaret olan divan şiiri yazmış!
Ben niyeti bozdum, bu sorunun cevabını merak edenlerin okuyabilmesi için, Didem Hatun’la birlikte Divan’ın becerebildiğimiz kadarını günümüz Türkçesine aktaracağız.
Evet, 500 yıl geçmiş ve evet, çok gül, çok bülbül var Mihrî Hatun’un gazellerinde. Ama buyurun, bir tanesini okuyun.
Beğenmeyen beri gelsin.
Yine gösterdi çiçeklere yârin yanağını gül,
Sessiz kalma sakın, hazin kuş, haydi, gül.
Bahar günleri de geçer, dolaş tarlalarda,
Kaçırma fırsatı, hep aramızda olmayacak gül.
Saf şarap getir saki, cam kadehlerle,
Bülbül şakırken geçiyor gül yanaklı gül.
Gül mevsiminde gel bahçeye, eğlen,
Güzellerin ellerinde deste deste gül.
Gözünün hayaliyle sarhoş nergis bahçede,
Goncanın gülümseyeceği ânı bekliyor gül.
Devran döner ama birgün, bahar güze döner,
Yapraklarını döker, tarumar eder kendini gül.
Ömrünü hoş geçir Mihrî, geçer çünkü devr-i gül,
Dersin ki birgün, “Nerde bülbül, hani baharda açan gül?”
ronmargulies@btinternet.com
Yorum Yap