- 7.09.2011 00:00
Habil Adem, karanlık bir adamdır. Biraz dolandırıcı, biraz gazeteci; bazen Emniyet Teşkilatı mütercimi, bazen de kimbilir başka ne.
Kendisi Almanya’da okuduğunu, felsefe doktoru olduğunu iddia eder; Talat Paşa için bazı görevler yaptığı söylenir; Cumhuriyet kurulurken İran’a kaçtığı tahmin edilir; İstanbul’a döndüğünde yayıncılık, dergicilik filan yapar; 1940’ların sonlarında Necip Fazıl’ın Büyük Doğu dergisinde yazılar yazar.
Gerçek adı İsmail Naci Pelister. Galiba.
Günlerden bir gün, Habil Adem ve adamları Beyoğlu’nda Petrograd Pastanesi’ne gider. Duvarda güzel, çerçeveli bir Atatürk resmi vardır. Bir akrabalarının düğününe gideceklerini, düğün salonunda Atatürk portresi olmadığını anlatıp duvardaki tabloyu ödünç alırlar.
Yine Beyoğlu’nda, zamanın ünlü Tokatlıyan Oteli’nin yan sokağında smokin, silindir şapka ve benzeri kıyafetler kiralayan dükkânlar vardır. Habil Adem ve maiyeti gider, giyinir, bizim bugün fotoğraflardan bildiğimiz 1930’ların Kemalist Ankara bürokratı kılığına girer.
Ve akşama Fener Patrikhanesi’nin kapısını çalarlar. Patrik’i görmek isterler. Kapıcı o saatte Patrik’in misafir kabul etmediğini söylerse de, smokinli, ellerinde kurdelelerle süslenmiş bir Atatürk portresi taşıyan, Ankara’dan geldiklerini söyleyen insanlara karşı direnemez.
Patrik çağrılır, misafirleri karşılar. Habil Adem “başmüfettiş” rolündedir. Demiş midir, bilmiyorum, ama ben olsam “Gazi Paşa’mızın selamı var” derdim.
Teolojik bir sohbet başlamış. Habil Adem, Fener Patrikhanesi’nin Yunanistan’a taşınması gerektiğini, onun yerine Papa Eftim Kilisesi’nin genel Türk-Ortodoks Kilisesi olması gerektiğini anlatmış. O dönem, Eftim Karahisaridis adlı bir papaz böyle bir kilise kurmuş, Patrikhane’ye rakip olmaya soyunmuş ve Ankara’nın desteğini almıştır. Papa Eftim’e Atatürk’ün girişimiyle İstiklal Madalyası bile verilmiştir.
(Bu kilise hâlâ var! Kilisenin sözcüsü ve Ergenekon sanığı Sevgi Erenerol, Papa Eftim’in torunu! O gün Ankara’nın emrindeydiler, bugün derin Ankara’nın emrinde!)
Patrik, sohbet kisvesi altında yapılan tehdidi, aba altından gösterilen sopayı görmüştür kuşkusuz. Ama Habil Adem işi tatlıya bağlamış, kendisinin Patrik’i destekleyeceğini, Papa Eftim’e itibar etmeyeceğini söylemiş.
Ve nihayet Atatürk portresi çıkarılmış, Patrikhane’ye asılmak üzere Ankara’dan hediye olarak gönderildiği belirtilmiş, Patrik’e sunulmuş. “Özel bir törenle portre Fener Patrikhane’sinin ibadet yerine astırılmıştır” deniyor.
Sıkarsa asılmasın!
Patrik’in huzurundan ayrılırken Habil Adem’in aklına gelivermiş. Yanındakilerin Kızılay, Çocuk Esirgeme Kurumu gibi hayır kuruluşlarının temsilcileri olduğunu, Patrikhane’nin belki bu kuruluşlara bağışta bulunmak isteyebileceğini önermiş!
Sıkarsa bulunmasın!
Kaç lira bağış yapılmıştır acaba? Merak ediyorum. Ama üç beş kuruş olmadığından, çalıntı bir Atatürk tablosu karşılığında Habil Adem ve arkadaşlarının yüklü bir miktar parayı cebe indirdiğinden eminim.
Niye emin olduğumu anlatmak çok zor.
Türkiye’de yaşayan herhangi bir Rum, Ermeni veya Yahudi’ye anlatmak zor değil de, “hâkim unsur” üyelerine, “azınlık” üyesi olmayan okuyucularıma anlatmak zor.
Biliyorum, çünkü denemişliğim var. Olmuyor.
Ama bir daha deneyeyim isterseniz.
Ankara’dan biri gelmiş. “Resmî” biri. Devletle ilişkili biri. Para istiyor.
Bir Rum, Ermeni veya Yahudi hemen verir! “Kimsin, nesin” diye sormaz.
Üstelik, mümkünse, istenenden fazlasını vermeye çalışır. Ve verirken yüzündeki coşku ifadesiyle devletimize, hükümetimize ne kadar bağlı olduğunu kanıtlamaya çabalar.
Belli mi olur? Yarın öbür gün bir başkası gelir, “Siz niye az vermiştiniz” diye sorar, bu sefer üç beş kat fazlasını ister, “Türk olduğunu”, “sadık olduğunu” kanıtlamanı ister. Eli sopalı adamlar gelebilir.
Olmamış şey değil ki.
Çok olmuş. Sık sık olmuş.
Üstelik Habil Adem gibi dolandırıcılardan bahsetmiyorum. Bugün 6-7 Eylül olaylarının yıldönümü. Ama ondan da bahsetmiyorum.
Çok daha sıradan, çok daha gündelik şeylerden bahsediyorum.
Her Rum, Ermeni ve Yahudi bu memlekette “yabancı” olarak görüldüğünü bilir. Doğup büyüdüğü yerde yaşamaya devam etmesinin devletin himmetine bağlı olduğunu bilir.
Habil Ademlerin elinde bu yüzden oyuncak olur. Bile bile.
ronmargulies@btinternet.com
Aydın Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu
Yorum Yap