- 20.06.2014 00:00
Hep böyle oluyor.
Sanki ortada fol yok yumurta yokken, ortalık sütlimanken, herkes mutlu mesut yaşarken, bazı Kürt gençleri durup dururken ölümü göze alıyor, kalekol önünde gösteri yapıyor.
Sanki Türkiye'yi yönetenler, bir yanda devlet bir yanda hükümet, tutarlı, barışçı ve insancıl bir siyaseti hiç sekmeden uyguluyor da, bazı Kürtler ne istediklerini bilmedikleri için, eğlence olsun diye, hayatlarına renk gelsin diye gereksiz yere maraza çıkarıyor.
Ve marazayı PKK'nin mi, Kandil'in mi, İmralı'nın mı çıkardığını tartışmaya başlıyoruz. Yani sorunun Kürtler tarafından çıkarıldığı kesin de, hangi Kürtlerden çıktığını tartışıyoruz.
Halkı uyandırmayalım
Geçenlerde Samet Ağaoğlu'nun bir kitabını okuyordum. Şöyle demiş:
"Mareşal Fevzi Çakmak, Doğu ve Güney illerinde sanayi kurulmasını, yollar yapılmasını istememiş, yol yapıldığı takdirde bir savaş halinde bu sınırlardan geçecek düşmanın memleketi kolaylıkla işgal edebileceğini ileri sürmüştür. Mareşal'a göre, Doğu illerinde okul açılması bu illler halkını uyandıracak, Kürtlük gibi bir takım bölücü akımlara yol verecekti. Cehaletin, geriliğin Türk milliyetçiliğini başka milliyetçi akımlara karşı koruyabilecek bir silah olabileceği gibi zararlı zanlara kapılmıştı Fevzi Paşa."
Kürt sorununun çözümünü Doğu illerinde okul açmayıp iller halkını uyandırmamakta gören Fevzi Çakmak herhangi bir adamcağız değil. Boru değil, 1921'de Başbakan ve Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı olmuş. Aynı anda!
Ve Genelkurmay Başkanlığı'ndan 1944'te emekli olmuş.
Kürt sorunu 65 yıl boyunca Türkler için, Türk devleti için sorun değildi. Niye? Çünkü kimse bunu sorun etmiyordu, ettirilmiyordu, edemiyordu.
Şimdi sorun var. Niye? Çünkü Kürtler artık haksızlıklara, baskıya itiraz ediyor.
Çok çeşitli yöntemler kullanarak, bulabildikleri tüm yöntemleri kullanarak itiraz ediyorlar.
Dağda, ovada, Avrupa'da itiraz ediyorlar; seçim sandığında itiraz ediyorlar; mahkemede ve okulda ve kültür alanında itiraz ediyorlar. Her yerde ve her an itiraz ediyorlar.
Ama hiçbir Kürt'ün şunu unuttuğunu sanmıyorum: Silah kullanmaya başladıkları güne kadar bu itirazlar kimsenin umurunda değildi, duyulmuyordu bile.
Kürt halkı için 90 yıldır var olan sorun, Türkler ve Türk devleti için ancak Kürtler silaha başvurunca sorun oldu.
Dolayısıyla, her olayda, her eylemde, her çatışmada sorunun PKK'den mi, Kandil'den mi, İmralı'dan mı çıktığını tartışmayı anlamsız buluyorum.
Sorun bunların hiçbirinden kaynaklanmıyor. Türkiye devletinden ve Türkiye hükümetinden kaynaklanıyor.
Sorunu yaratanlar
Ortada 90 yıllık bir adaletsizlik, eşitsizlik ve haksızlık varken, bunlara maruz kalanların neyi niye yaptığını tartışmayı, neyi nasıl yapmaları gerekir diye laf etmeyi garip buluyorum.
Sorunu, sorun yaşayanlar değil, sorun yaratanlar çözmek zorundadır.
Adaleti, eşitliği ve hakkı sağlamak hükümetin görevidir.
Lice'deki olaylardan sonra, "Bu bayrak indirilmesi konusu, bununla ilgili olarak benim söyleyebileceğim en şiddetli cümle ne ise onu siz benden duymuş olun" demiş Erdoğan.
Velev ki duyduk. Ne farkedecek? Bugüne kadar bütün tehditler ne farketti?
Medya bayram ediyor, "Kürtler bölündü!" diye. Bu kaçıncı bayram? Bugüne kadar bütün bayramların boş çıktığını farkedemiyor musunuz?
Tehditlerden, hayalî sevinçlerden, oyalama taktiklerinden vazgeçme zamanı gelmedi mi artık?
http://marksist.org/yazarlar/roni-margulies/15163-hep-kurtlerin-kabahati
Yorum Yap