- 2.07.2011 00:00
Marxism 2011 toplantılarına katılmak için Londra’dayım.
Açılış toplantısının konuşmacıları Yunanistan’dan gelmiş olan bir işçi, Mısır Vergi Memurları Sendikası’nın bir üyesi ve İngiltere Öğretmenler Sendikası’ndan bir öğretmen.
“Sabah Atina’da havaalanına gitmek için metroya indim,” dedi Kostas; “her taraf dünkü genel grev sırasında polisin kullandığı biber gazı kokuyordu hâlâ”. (Kostaslara biz Türkiye’de “Koço” derdik, Mustafa’ya “Musti” dediğimiz gibi. Yunanistan’da demezlermiş. Tamamen İstanbullu bir âdetmiş!)
Konuşmanın yapıldığı gün İngiltere’de öğretmenlerin, üniversite öğretim görevlilerinin ve bir kesim kamu çalışanının genel grevi vardı.
“Avrupa’nın bir köşesindeki genel grevin sabahında uçağa binip kıtanın ta öbür köşesinde yine bir genel greve gelmek... Zevke bak! Sizi bilmem, ama benim için bir ilk!” diye devam etti Kostas.
Sonra Mısır’ın ilk bağımsız sendikasının kurucularından olan Kemal konuştu. Geldiği yerde genel grev yoktu, ama sanırım kırk yıllık bir diktatörü devirmek de Kemal’in hayatında bir ilk olmuştu!
“Siz belki gazetelerinizde artık pek okuyamıyorsunuz, ama Mübarek’i devirerek bizim işimiz bitmedi, durmadık, devam ediyoruz” dedi.
Gündüz greve çıkmış olan İngiliz öğretmen birkaç hafta önce Mısır’a gitmiş. “Yıllık iznimi kullandım; devrim nasıl bir şeymiş diye görmek istiyordum” dedi. Oradayken Mahalle el Kübra’da grevci işçilerin bir toplantısına katılmış. “İngiltere’den size destek vermek için ne yapabiliriz” diye sormuş. Genç bir işçi kalkmış, “Kendi ülkenizde devrim yapın!” demiş.
Geçenlerde bir yabancı gazetede bir kot pantolonun öyküsünü okudum. İskandinavya’nın küçük bir kentinde Lee Cooper marka pantolonu satın aldıktan sonra, gazeteci merak etmiş, aldığı malın izini geriye doğru sürmüş, üretim sürecini adım adım izlemiş.
Pantolon, Tunus’ta Ras Cebel kentinin dışında 500 kadın işçinin çalıştığı büyük bir fabrikada üretiliyormuş.
Pantolonun mavi kumaşı bin kilometre uzakta, Milano’da üretilip geliyormuş Ras Cebel’e.
Kumaşı üreten İtaldenim şirketi ise, sentetik mavi boyayı Frankfurt’taki bir üreticiden, kumaşa çevirdiği pamuğu ise Batı Afrika’daki Benin Cumhuriyeti’nden ithal ediyormuş.
Unutmadan ekleyeyim, İtalya’dan gelen kumaş Tunus’ta yıkanırken daha açık renk mavi kotları yaratmak için kazanların içine Türkiye’den gelen sünger taşı ekleniyormuş.
(Türkiye’de ise kotların rengini açmak için işçilere elle taşlama/kumlama yaptırılır; işçiler silikozis hastalığına yakalanır, nefes alamamanın acılarını çekerek ölür. Üç yıl İstanbul Güngören’de bir atölyede bu işi yapan Mehmet Şah Yalçın, şubat ayında bu konu gündeme geldiğinden bu yana ölen 49. işçi oldu.)
“İskandinav” kotuna dönersek, fermuarlar Japonya’nın YKK şirketi tarafından Fransa’da imal ediliyormuş.
Düğmelerle çinko ve bakır alaşımı perçinler ise, Namibya ve Avustralya’dan bakır ve çinko ithal eden Alman Prym şirketi tarafından imal ediliyormuş.
Kapitalizmin bir dünya sistemi olduğunu, üretimin küresel düzeyde gerçekleştiğini görmek için, otomobil veya inşaat makinesi gibi çok daha gelişkin teknoloji kullanan ürünlere bakmaya gerek yok. Sıradan bir pantolona bakmak yetiyor.
Bu sisteme ve etkilerine karşı yükselen direnişin de küresel olduğu ve giderek daha da küreselleştiği çok açık. Üç yıldır süren derin ekonomik kriz önce Amerika’da insanların evlerini kaybetmesine, sonra İngiltere’de öğretmenlerin maaşlarını dondurma çabalarına, sonra Mısır’da işsizliğin ve gıda fiyatlarının yükselmesine, sonra da Yunan ekonomisinin iflasına ve bunun faturasını emekçilerin sırtına yükleme politikalarına neden oldu.
Siyaset bilimcisi olmaya gerek yok. Küresel düzeyde üretim yapan, politikalarını küresel düzeyde dayatan bir sisteme karşı direniş de ancak küresel olabilir.
Sosyalistler bir yana, her tür muhalif arasında dünyada bunu çakamayan pek az kişi kaldı.
Ne var ki, kalanların hepsi de Türkiye’de!
Gösterilerde, yürüyüşlerde “Bağımsız Türkiye” diye bağıranlar, direnişlerde “Bu memleket bizim” diyenler, yürüyüşlere Türk bayrağıyla katılanlar ne Mısır’ı ne Yunanistan’ı ne de İngiltere’yi görüyor anlaşılan. Dahası, bacaklarındaki kot pantolonları bile görmüyorlar.
Herkes gider Mersin’e, Kemalizm gider tersine!
ronmargulies@btinternet.com
Yorum Yap