- 1.12.2012 00:00
Yurttaşımız Hrant Dink’imize 301’den ölüm cezası biçen ve 18 hâkimin en insafsızlarından olan Mehmet Nihat Ömeroğlu’nun kamu başdenetçiliğine tayinini şiddetle kınıyor, protesto ediyorum...
Adalet Ağaoğlu’nun öfkesini dünkü Taraf’ta okumuşsunuzdur.
Binnaz Toprak da Ömeroğlu’nu istifaya çağırırken, “Üç bilirkişi raporunun Dink’in Türklüğü aşağılamadığını ortaya koymasına rağmen, o dönem Yargıtay üyesi olan Ömeroğlu’nun da çabalarıyla Dink mahkûm edildi ve ölümüne kadar giden süreç açıldı” demiş.
“Böyle bir kişinin başdenetçi seçilmesi hakikaten Türkiye’nin ciddi bir demokrasi ayıbıdır. Bu, Türkiye’nin ne hâle geldiğini de gösteriyor” diye devam etmiş.
Hepimiz iyi biliyoruz ama. Bu herif istifa etmeyecek, istifa ettirilmeyecek, tepkiler ne onun umurunda olacak ne de onu atayanların. Ve her başvuruda vatandaşı haksız, devleti haklı bulup “kamu başdenetçiliği” makamını anlamsız hâle getirdikten birkaç yıl sonra daha da güzide bir devlet makamına atanacak.
Yargıtay başkanı mı olur, MİT’in başına mı gelir, bir Kürt iline vali mi olur, bilmem. Ama bir şey olur.
Olacağını biliyorum, çünkü Ömeroğlu’nun atanması “Türkiye’nin ne hâle geldiğini” göstermiyor. Türkiye’nin zaten her zaman ne hâlde olduğunu ve bugün de yine aynı hâlde olduğunu gösteriyor.
Haberi okuduğum zaman, önce Celalettin Cerrah geldi aklıma.
Gelmemesi için taş kafalı olmam gerekirdi zaten!
Hrant öldürüldüğünde İstanbul Emniyet Müdürü olan adam. Yani Hrant’ı öldüren devlet güçlerinin ortaya çıkmaması için ana savunma hattını oluşturan adam.
Daha önce ne yapmış? Mardin, Batman, Siirt, Kütahya, Sivas Emniyet Müdürlüğü ve Gümrük Muhafaza Genel Müdür Yardımcılığı.
Şimdi ne yapıyor? Osmaniye Valisi!
Bu adamın sırtı yere gelebilir mi?
Bu adamın görev yaptığı yerde devletin herhangi bir pisliği ortaya çıkabilir mi?
Sonra bir başka adam geldi aklıma.
Oktay Engin.
Bilirsiniz, 6-7 Eylül 1955 olayları Selanik’te Mustafa Kemal’in evine bomba atılmasının ardından patlak verir.
İstanbul’da azınlık mülkleri, evleri, ibadethaneleri yakılıp yıkılır, talan edilirken, Selanik’te konsolosluk görevlisi Hasan Uçar gözaltına alınır.
Ve Yunanistan mahkemelerinde meselenin aslı ortaya çıkarılır. Bomba Selanik’teki konsolosluk görevlisi Mehmet Ali Balin tarafından diplomatik kurye ile İstanbul’dan getirilmiş ve Selanik Üniversitesi’nde öğrenci olan Oktay Engin’in azmettirmesiyle Hasan Uçar tarafından bahçeye yerleştirilmiştir.
Engin, Türkiye devletinin verdiği bursla okuyordur. Davanın sonunda azmettirici olarak üç yıl altı ay hapis cezası alır. Ama çoktan Türkiye’ye kaçmıştır. Yunanistan makamları Engin’i ister, fakat devletimiz bu sadık hizmetkârını iade etmez elbet.
Sonra ne olur?
Allah ve devlet Engin’e “yürü ya kulum!” der.
Selanik Üniversitesi’nde eğitim gördüğüne dair geçerli belgesi bulunmamasına rağmen, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne ikinci sınıftan devam eder. Kendisine bir de İstanbul Belediyesi’nde iş bulunur. Okulu bitirince kaymakamlık sınavını kazanır. Memleketin en önemli ilçelerinden Çankaya’ya kaymakam olur.
Derken, Emniyet Genel Müdürü Hayrettin Nakipoğlu, Engin’i Emniyet’te görev yapmaya çağırır. (Bu Nakipoğlu, 6-7 Eylül olayları sırasında olayların merkezi olan Beyoğlu’nun kaymakamıdır.) Engin, Emniyet Genel Müdürlüğü Siyasî İşler Müdürü olarak görev yapar.
Bu kadar mı?
Hayır.
Engin’in parlak meslek yaşamı Nevşehir Valisi olarak taçlanır.
Bu memlekette aslolan devlet ve onun sevgili hizmetkârlarıdır.
Geri kalanımız onların inayetiyle yaşarız bu topraklarda.
ronmargulies@btinternet.com
Yorum Yap