- 22.11.2015 00:00
İklim değişikliği ile mücadelede etkin adımlar atılması ve iklim değişikliğinin etkilerinin azaltılması için yeni bir yol haritasının hazırlanması konusunda son düzlüğe girdik. 30 Kasım- 12 Aralık tarihleri arasındaParis’te toplanacak COP21 Zirvesi’nde (Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Sözleşmesi Taraflar Konferansı- UNFCCC) 196 devletin, dünyanın kaderini belirleyecek yeni bir iklim anlaşmasına imza atması bekleniyor.
Yeni bir iklim anlaşması neden önemli, neden hepimizi ilgilendiriyor ve neler bekleniyor, maddeler hâlinde anlaşılır kılmaya çalışalım:
- Zirvenin gündeminde ne var? Küresel iklim değişikliği mücadelesi, artık insanlık tarihinin en büyük mücadelesi. Ülkeler için bağlayıcılığı olan, iklim değişikliğiyle mücadele için adaptasyon ve azaltım politikaları net olarak belirlenmiş hedeflere ihtiyaç var. Bunun için küresel sıcaklık artışının 2°C’yi geçmemesi için sera gazlarının belirli bir seviyede sınırlandırılması, mevcut fosil yakıt rezervlerinin üçte ikisinin yeraltında bırakılması ve yenilenebilir enerjilere geçişin hızlandırılması gerekiyor. Bunların gerçekleşmesi için COP21’de bağlayıcılığı olan, net hedeflere sahip, iklim adaletini sağlayacak yeni bir iklim sözleşmesinin kabulü gündemde. Liderler, 2020’den itibaren tüm dünya ülkeleri için geçerli olacak bir antlaşma üzerinde uzlaşmaya çalışıyor. 1997’de imzalanan Kyoto Protokolü’nün yerine geçecek yeni bir antlaşmanın sağlanması için son beş yılda gerçekleştirilen iklim zirvelerinde sonuç alınamadı.
- Ne yapılması talep ediliyor? 20. yüzyılın başından bu yana küresel sıcaklık artışı 1°C’ye ulaştı. Bilim insanları iklim değişikliğinin geri dönüşü olmayan noktaya varmasını önlemek için artışın 2°C’nin altında tutulması gerektiğini söylüyor. Devlet ve hükümet başkanlarından, bu hedef için gerekli bir dizi çözüm politikasının hayata geçirilmesi talep ediliyor. Bunlar kısaca, eşit ve adil bir dünya için bağlayıcılığı olan uluslararası anlaşmaya yönelik hükümetlerin adım atması. Düşük karbon yoğunluklu bir ekonomiye geçiş, kömür başta olmak üzere fosil yakıtların kullanımından vazgeçilmesi, onların yerine yenilenebilir enerjiye geçilmesi… Bunların yanında, iklim değişikliğine uyum için gerekli tedbirlerin alınması, iklim değişikliğinin olumsuzluklarından en fazla etkilenen bölgelere gerekli destek mekanizmalarının sağlanması gerekiyor.
- Liderler anlaşmaya yakın mı? Zirve öncesi UNFCCC’ye taraf olan ülkelerden INDC (Intended Nationally Determined Contributions) hedefleri yani ulusal katkı niyetlerini açıklamaları istenmişti. 196 ülkenin büyük bölümü düşük karbonlu kalkınma yaklaşımı kapsamında sera gazı emisyonlarını ne kadar, ne şekilde ve ne kadar süre içinde azaltacaklarının taahhüdünü sundu. En büyük emisyona sahip ülkelerden ABD, Çin, AB ülkeleri azaltım hedeflerini ortaya koydu. Emisyon azaltım hedefleri kadar finans da bir diğer önemli konu.
- Finansman sorunu çözülebilir mi? Yoksul ülkeler, zengin ülkelerden sera gazı emisyonlarını azaltmak, yeşil teknolojiye yatırım yapmalarını sağlamak ve iklim değişikliğinin olası hasarlarına karşı altyapılarını geliştirmek için mali yardım talep ediyor. Bu, epey kritik bir konu. Paris’ten önce Ekim ayında Bonn’da biraraya gelen taraflar yeni iklim anlaşmasının çerçevesini burada çizdi ancak finansman konusunu Paris’e bıraktı. Yoksul ülkeler taahhütler duymak istiyor ancak bunun nasıl yapılacağıyla ilgili güçlü anlaşmazlıklar var.
COP21’e giderken genel politik ortamda da temkinli bir iyimserliğe neden olacak gelişmeler var: Bugüne kadar en fazla kirletici olan ülkelerin iklim değişikliğine dönük harekete geçmiş olmaları, Obama’nın bu konuyu birinci öncelik olarak değerlendirmesi, özel sektörün iklim değişikliğinin kendisine yaratacağı maliyetleri fark etmeye başlaması… Öte yandan Kopenhag deneyiminin de gösterdiği üzere devletlerin kendi ulusal çıkarlarını bu küresel meselenin tuttuğu gerçeği var. Paris’te bu iki eğilimden hangisinin baskın çıkacağını göreceğiz.
pelincengiz@gmail.com
Yorum Yap