Endonezya ve Türkiye’den politikacı manzaraları

  • 30.06.2013 00:00

 Geçen hafta bir grup gazeteci, Greenpeace Uluslararası Genel Direktörü Kumi Naidoo ile biraraya geldik. Naidoo, gerçek bir doğa ve insan hakları savunucusu. Gerek samimiyeti, gerekse çevre ve iklim eksenli konulara hâkimiyetiyle ilgi uyandırıcı biri. 15 yaşından beri Güney Afrika’daki ırk ayrımına dayalı devlet sistemi apartheid rejimine karşı ciddi mücadele vermiş bir aktivist. Sivil itaatsizlik ve ırkçılık karşıtı kitlesel eylemler düzenlediği için sayısız defa tutuklanmış, sonunda sürgüne gönderilmiş. 1990’da Nelson Mandela’nın serbest bırakılmasının ardından Güney Afrika’nın demokratikleşme hareketinde aktif rol almış. Naidoo, Türkiye’nin iklim değişikliğindeki durumunu ve Gezi Parkı direnişi sürecini yakından takip ediyor.

Türkiye’nin karbon emisyonlarını artıran ve iklim değişikliğini körükleyen kömür, petrol, gaz gibi fosil yakıtlara yönelik yatırımlarını “son derece rahatsız edici” olarak niteleyen Naidoo’nun, kömürle ilgili planlanan yatırımları hayata geçirmesi hâlinde Türkiye’nin, dünyada kömüre bağımlı dördüncü ülke olacağını söylemesi çarpıcıydı. Türkiye, 2010’da 1990 yılına göre seragazı emisyonlarını yüzde 115 artırarak, zaten sabıkalı siciline bir rekor daha eklemişti. Naidoo’ya göre, Türkiye’nin, ekonomisini bu kadar kömüre bağımlı hâle getiriyor oluşu ekonomi için çok olumsuz. Greenpeace’in yakında açıklanacak bir araştırmasına göre, Türkiye’de termik santraller sebebiyle hayatını kaybedenlerin sayısı trafikte ölenlerden daha fazla.

Türkiye’de polisin şiddetiyle karşı karşıya kalan başka çevre mücadeleleri de olduğunu söyleyen Naidoo’ya göre, Gezi Parkı’ndaki gibi çevre ve demokrasinin bu kadar iç içe geçtiği başka bir durum olmadı. Türkiye’de insanların hayatlarının kontrolünün kendi elinde olmasını istediğini, çevreye duyarlılıkla başlayıp temel hak ve özgürlüklerin savunulması şeklinde genişleyen eylemlerin sadece elitlerin ya da entelektüellerin başkaldırısı olarak düşünülmemesi gerektiğini belirten Naidoo’nun, şu tesbitleri ilginç: “Erdoğan, Suriye meselesinde Esad’ın halkı anlayamadığından bahsediyordu. Halka şiddet uygulandığı günlerde Erdoğan, sesini yükseltmişti. Filistin meselesinde, İsrail Gazze’deki gemiye saldırdığında sesini yükseltmişti. Bu tavırlarını desteklemiştim. Bugün, polis şiddetinden bahsetme şekline bakacak olursak, ikiyüzlülük yapıyor. Yerel ve global bağlamdaki bu kazanımları ve barışçıl lider olarak kurduğu imajı kaybettiğini düşünüyorum.”

Bu ziyareti sırasında hükümetten kimseyle randevu talep edip etmediğini sorduğumuzda ise Naidoo’nun yanıtı şöyle oldu: “Demokratik haklarını arayan insanların öldürüldüğü, yaralandığı, gözaltına alındığı bir ortamda onlara saygısızlık olacağını düşündüğümüz için hükümetle görüşmekten vazgeçtik. Görüşsek bile ne konuşacağız ki bu insanlarla? Çevre politikalarımızı anlatacak bir ortam yok.

İki hafta önce Cakarta’ya yaptığı ziyareti anlatan Naidoo, dünyanın en büyük Müslüman nüfusa sahip ülkesi Endonezya’nın Devlet Başkanı ile iki saat biraraya gelmiş. Başkan, bu ziyareti kabinesinin üçte biriyle gerçekleştirmiş. Hem global olarak hem de Endonezya’da yaptıkları çevre korumacılığı için kendilerine teşekkür etmiş ve “Lütfen yanlış bir şey yaptığımızda bizi eleştirin. Biz aynı gemide giden yolcularız” demiş.

Naidoo’nun şu çarpıcı sözü de bugünün siyasetçilerine aslında önemli bir mesaj: “Fosil yakıtlara bir cent yatırımda bulunan her lider, gezegenin sonunu hazırlıyor, çocukları ölüme götürüyor.


Obama’nın ekoloji ile imtihanı

İşte tam bu noktada, ABD Başkanı Barack Obama’nın geçen hafta açıkladığı iklim değişikliği ve karbon emisyonlarıyla mücadeleye ilişkin eylem planından bahsetmek gerek. Obama, ikinci kez başkanlık yarışına çıkarken, seçim vaatleri arasında iklim değişikliği ile mücadeleyi ön sıralara koymuştu. Beyaz Saray’daki ikinci dönemine başlarken yaptığı konuşmada da, yine bu alanda mücadele edileceğine ilişkin vurgu vardı. Seragazı emisyonlarının azaltılması, kamuda yenilenebilir enerji kaynaklarının etkin kullanımı, elektrik santrallerindeki karbon emisyonlarının düşürülmesi gibi çok temel hedeflerin bulunduğu iklim değişikliğine savaş açan planın detaylarına daha sonraki bir yazıda değineceğim.

Burada kritik konu, ülkenin en çok tartışılan projesi Keystone XL ile ilgili Obama’nın göstereceği tavır. Kanada’dan Teksas’a boru hattıyla katran kumulundan elde edilen zift petrolünün taşınması projesiyle ilgili alınacak karar bu işin yumuşak karnı. Obama’nın iklim değişikliğiyle ilgili asıl sınavı da bundan sonra başlayacak. Zira, Obama’nın Beyaz Saray önünde ülkenin en büyük çevre mitingi yapılırken, petrol lobisiyle golf oynaması haberleri hâlâ zihinlerde taze.

Tabii, ortaya bir yol haritası konmuş olması sebebiyle bu kararlılığın, başka liderler tarafından da örnek alınmasını umut etmekten başka yapacak bir şey yok. Kimseyi umutsuzluğa sürüklemek istemem ama, Kumi Naidoo’nun bize söylediği gibi maalesef, “tüm dünya b..’a batmış durumda” ve en büyük tehlike iklim değişikliği...


pelincengiz@gmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums