Çevresel mücadele şimdi başlıyor

  • 9.06.2013 00:00

 Son iki haftadır ülke tarihinin en geniş katılımlı sivil itaatsizlik direnişini yaşıyoruz. Gezi Parkı,Taksim MeydanıTaşkışlaSıraselviler ve Gümüşsuyu’na kadar uzanan alanda paranın geçmediği, takasın, yardımlaşmanın ve dayanışmanın esas olduğu bir nevi “komün” hayatı var. Gezi Parkı etrafındaki pek çok ana caddede bir haftadır sağlamlaşan barikatlar, her gün yüzbinlerce insanı ağırlayan Taksim’in bu vesileyle yayalaşmasını da sağladı. 28 Mayıs 2013 günü hakikaten bir avuç insan tarafından başlatılan Gezi Parkı direnişi polisin karşısında düşman varmışçasına sert müdahalesiyle kısa sürede dalga dalga tüm Türkiye’ye yayılarak milyonları etkisi altına alan bir politik uyanışa evrildi. Kendini herhangi bir siyasi partiye ya da oluşuma ait hissetmeyen park ahalisinin yanı sıra Taksim Meydanı’na doğru taşan kitlenin muhalif siyasi kimlik çeşitliliği ise hayal edilebilenin ötesinde. AKM binasının dış cephesine ve Taksim Meydanı’nın girişine asılan pankartlar bunun en büyük göstergesi.

Gezi Parkı merkezli olarak başlayan bu yeniliği ve muhalifliği anlayabilmek için yeni bir zihnî yaklaşım gerekiyor. Bunu zamanın ruhunu anlayamayan, geleneksel, içi boşalmış, modası geçmiş fikriyatla ya da ideolojilerle açıklamaya çalışmaktan vazgeçmek öncelikli prensip olmalı. Burada, bu fiili eylemliliği bitirmek için “haydi artık herkes evine” demek yerine somut ve öncelikli taleplerin etrafında müzakere sürecinin başlatılması esas alınmalı. Geçen hafta Bilgi Üniversitesi tarafından yapılan Gezi Parkı ile ilgili kamuoyu yoklamasında, katılımcıların yüzde 53,7’si daha önce hiçbir kitlesel eyleme katılmadığını, yüzde 70’i kendini hiçbir siyasi partiye yakın hissetmediğini söylerken, yüzde 92,4’ü de Başbakan Erdoğan’ın otoriter tavrının protestolara katılmasında etkili olduğunu belirtiyordu. Bir kere sokağa çıktıktan sonra bu kitlelerin tekrar eve girebilmesini sağlamak için müzakere masalarında çok iyi argümanlarınızın olması gerekiyor. 

Bu aşamada, artık Gezi Parkı ve çevresine yapılmak istenen yeni betonlaşma hamlesine karşı oluşan direniş, Türkiye’nin son 10 küsur yıllık had safhada kalkınmacı neoliberal talan ekonomisi karşısında gerçekleştirilmiş en büyük eylem olarak sembolleşmiş durumda. Kentlerin dokularıyla oynayan, doğaya, tarihe geri dönülmez tahribat veren, tüm Türkiye’yi dev bir şantiyeye dönüştüren tek adam keyfiliğindeki projelerinin Gezi Parkı ile sınırlı olmadığını hepimiz gayet iyi biliyoruz. Bunun gibi başta İstanbul’da olmak üzere Türkiye’de hemen bir çırpıda sayabileceğimiz onlarcası var. TBMM’de bir gece operasyonuyla ÇED’sizleştirilen (Çevresel Etki Değerlendirme) Kanal İstanbulüçüncü köprü,üçüncü havalimanınükleer santraller gibi dev projelerin yanında Emek Sinemasıİnönü StadıHayrettin İskelesiAKMTarlabaşı’nı sayarken, devlet tarafından korunması gerekirken sermayeye peşkeş çekmeye hazırlanılan doğal varlıkları, SİT alanlarını unutmamak gerek. Tüm bunların temelinde ortak bir kabulle herhangi bir sebeple ekosistem içinde önemli bir doğal varlık olarak müştereken korunması gereken alanların devlet eliyle “özel mülk” hâline getirilmesi yukarıda bahsettiğim aynı keyfiyetin uzantısı olarak karşımıza çıkıyor.

Türkiye, doğal varlıkları talan ederek, inşaat ve betonlaşma üzerine kurulu yeni bir kalkınmacı ekonomik modele kilitlenmiş durumda. Bu ekonomik modelin tercih edilmesinin bilinçliliğinin yanı sıra cari açık, sanayinin üretim yapısından kaynaklanan sorunlar, ihracat/ithalat dengesi ya da küresel krizin etkileri gibi pek çok nedeni var. Buna bir de ÇED süreçlerinden muaf tutulan, hukuku hiçe sayan, denetimden, şeffaflıktan ve müzakereden uzak tek adam iktidarının “çılgın projecilik” ısrarı eklenince, makulü konuşmak zorlaşıyor. Demokrasilerde, bu derece güç temerküzü, bu kadar denetimsizlik ve hukuksuzluk, en iyi niyetli yönetimler iktidarda olsa bile tehlikelidir.

Bu noktada, Politik Ekoloji çalışma grubu tarafından tüm Türkiye’deki çevre ihtilafları biraraya getirilerek, bir “Çevre Direniş Atlası” oluşturuldu. Bir Türkiye haritası üzerinde çevre ihtilaflarının kategorilere ayrıldığı listede, şu anda tesbit edilen 88 çevre sorunu mevcut. Çalışmanın zamanlaması, Gezi Parkı direnişinin yalnız olmadığını, Türkiye’de daha pek çok çevre ve doğa sorunu olduğunu göstermesi açısından da çok iyi. Gezi Parkı, temelinde bir ekoloji mücadelesi olarak başladı, flama, bayrak, slogan heyecanı bittikten sonra yine bir doğa koruma hareketi olarak devam etmesini isteyenler azımsanmayacak sayıda. Türkiye’de çevre direnişi için bu bir milat olarak kabul edilebilir. Gezi Parkı direnişinin bu yüzünü hiç önemsemeyip, orada beğenmediğiniz siyasi gruplar da var diye burun kıvıranlardansanız, madalyonun bir de bu yüzüne bakmanızı tavsiye ederim.


pelincengiz@gmail.com

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums