Katar camilerinde ekoloji vaazı

  • 7.11.2012 00:00

 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Taraflar Konferansı bu defa Katar’ın başkenti Doha’da 26 Kasım- 7 Aralık 2012 tarihleri arasında yapılacak. Her yıl kasım aralık aylarında düzenlenen konferansta, iklim politikaları ve dünya ekonomisinin geleceği 195 ülkeden resmî müzakere heyetleri ve sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla ele alınıyor. Kyoto Protokolü ikinci yükümlülük dönemine girerken, geçen yıl Durban’da gerçekleştirilen müzakerelerde alınan bir kararla 2015’te tüm ülkelerin ortak ama aynı zamanda farklılaştırılmış sorumluluklar çerçevesinde taraf olacağı ve 2020’den itibaren yürürlüğe konacağı yeni bir iklim anlaşmasının tamamlanması hedefleniyor. Bu doğrultuda, müzakereler ve ülke pozisyonları yeniden şekillenirken, burada yapılacak müzakereler büyük önem taşıyor. Geçen yıl çetin müzakereler sonucu kabul edilen Durban Platformu gündemine göre çalışmalar, hem 2015’te oluşturulması hedeflenen yeni rejime ilişkin tüm hususların belirlenmesi hem de 2020’ye kadar ve daha sonrası için sera gazı azaltım gayretlerinin arttırılmasına yönelik çalışmaların yapılması şeklinde iki kanaldan yürütülecek.

Şu zamana kadar yapılan tartışmalara bakılacak olursa, zirveyle ilgili epey karamsar bir tablo mevcut. Yapılan son üç iklim zirvesinden elde edilen sonuçlara göz atınca zaten karamsarlığın nedeni de ortaya çıkıyor. Çünkü karar vericiler ekonomi ve ekoloji arasında nasıl bir denge kuracaklarını bilemediklerinden Rio’da acil önlemlerin alınmasından uzak, hayal kırıklığı yaratan epey zayıf bir metin üzerinde mutabık kaldılar ve topu Doha toplantısına attılar. Sera gazı emisyonlarının azaltılmasıyla ilgili hâlâ ciddi adımlar atılmış değil. Bir yanda sera gazı salımlarıyla ilgili bağlayıcı kararlar almayı reddeden gelişmiş ülkeler, bir yanda ise kalkınması gerektiği iddiasıyla hedef koymak istemeyen gelişmekte olan ülkeler var. Durban’daki zirvede kabul edilen 2020’ye kadar, gelişmekte olan ülkelerin sera gazı emisyonlarının azaltılması için oluşturulan fona her yıl toplanması hedeflenen 100 milyar doların nasıl bulunacağı da hâlâ muamma. Bu konuda da henüz bir çözüm önerisi yok. Doha Konferansı, sera gazı emisyonlarının azaltılmasında bugün varolan, tek yasal bağlayıcılığa sahip olan ve bu yılsonu sona erecek Kyoto Protokolü’nün devamının görüşülmesi açısından önemli. Ancak, ülkelerin karar vericilerinde bu gönülsüzlük varken, ne Katar’da ne de başka konferanslarda yeni bağlayıcı kararlar alınması mümkün görünüyor.

Aslında konferansın Katar’da yapılıyor olması da bir anlamda eşyanın tabiatına aykırı. İklim değişikliğine neden olan, doğayı kirleten sera gazı emisyonlarının azaltım hedeflerinin konuşulacağı toplantının, petrol zengini olup dünyayı en fazla kirleten ülkeler arasında ilk sırada yer alan Katar’da yapılacak olması, özellikle çevre aktivistleri tarafından epey tepki görüyor. WWF’in (Dünya Doğayı Koruma Vakfı) yayımladığı “Yaşayan Gezegen 2012 Raporu”nda, dünyayı en çok kirleten ülkelerin başında sırasıyla KatarKuveytBirleşik Arap EmirlikleriDanimarkaBelçika,ABDAvustralyaKanadaHollanda ve İrlanda’nın geldiği tesbitine yer verilmişti. 

Bu ikilem içinde Katar, iklim meselesi farkındalığı ile ilgili hiçbir Müslüman ülkede bugüne kadar eşi benzeri görülmemiş bir uygulamaya imza atmaya hazırlanıyor. İklim Değişikliği Konferansı’nın Katar’da yapılacak olması vesilesiyle, yaklaşık 150 camide imamlar iklim değişikliği ile ilgili bilgilendirici vaaz verecek. İmamlar, çevre konusundaki sorumlulukla ilgili verecekleri mesajlarla geniş kitlelerin dikkatini bu yöne çekecek. Her imam kendi vaazını kendisi hazırlayacak. İmamlar, insanlara daha az su kullanımı ya da ağaç kesilmemesi gibi kolayca uygulayabilecekleri bilgiler verecek. Zirvenin Katar’da yapılacak olması vesilesiyle, çevre meseleleri üzerinden ülkede dinlerarası işbirliği ve diyalogun da geliştirildiği ifade ediliyor. 

Katar İslami Kültür Merkezi Fanar’ın Direktörü Abdullah al-Mulla, inançların etkisinin her zaman büyük olduğunu belirterek, “Din, farkındalık için çok iyi bir araçtır. Eğer din aracılığıyla yaklaşırsanız, müminler daha kolay algılar” diyor. Friends of the Environment Centre Başkanı Dr. Saif Ali al-Hajari de, ilginç bir noktadan bahsediyor: “Kuran’da 1500’den fazla ayet çevreden bahseder. Üstelik Kuran, çevreye ilişkin sorunların olmadığı bir zamanda inmiştir.” 

Kuran-ı Kerim de tıpkı diğer kutsal kitaplar gibi yüzyıllar öncesinden çevre sorunlarına işaret ederek, bugünün çevreci bilimadamlarını geride bırakmış diyebiliriz. 

Din üzerinden çevre meselesine bakışın Katar’da böyle olduğunu görünce, Diyanet İşleri’nin sitesine girdim. Öyle ya, 2013 bütçesi 4,6 milyar liraya çıkarılmış bu kurum da çevre, doğa, iklim meseleleriyle ilgili Kuran’ın yol göstericiliği ile bilgilendirme yapıyordur belki diye... Maalesef tek satır, tek kelime bulamadım. Katar’da bu bilinçlendirme süreci başladıysa, Türkiye’de neden olmasın. Gerçek şu ki, çevresel konular tüm insanlığın ortak meselesi ve evren de herkesin müşterek yaşam alanı.


pelincengiz@gmail.com

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums