Ne diyordu Gabo ;

  • 11.08.2015 00:00

 Ne diyordu Gabo ; 

" Kuşkuya, yağmaya, terk edilmişliğe ve Zulme karşı, yanıtımız Yaşam ' dır..." 
İşte Gabo ' nun , 
Ak kağıt üstündeki Yüzyıllık Yalnızlığa da, içimizdeki günlük ölüşlerimize bulduğu meydan okumadır; Yaşam....

En zarif kederlerin kadını olmak benim tercihim değildi....
Sözlerim yağlı urgan olmuşsa; acıyı boğmayı böyle başardığım içindir....

Sizin hiç gözyaşınız başkasında kaldı mı....
Bir yol ağıdı nasıl olunur bilir misiniz...
Bilir misiniz ki siz, 
Hırkalar heybeler küsmesin , 
Ceylanlar öldürülmesin diye, 
Ceylan avcılarını koynuma alıyorum her gece....

Birgün, hatırlamak istemediğin bir günde, hatırlamak istemediğin bir mevsimde, insanlar öldürülür memleketinde....Çiçek çiçek olmuş otuziki can...Mutlu çocukların muhabbet kuşları öyle bir korkarlar ki, soğuk duvarlara çarpa çarpa ağlarlar....

Hassas, sıcak bir el gelse, omzuna dokunsa, bir nefes dolsa ciğerlerine istersin...Oysa, boyası dökülmüş, kulpu çatlak, ahşabı çürümüş pencerelerdir, ömürsüz kelebeklerin payına düşen....

Sarı saçlı küçücük bir kızken ben , 
cumbalı evimizin balkonuna oturturdu annem beni...
Sıcak ekmek kokusu gelirdi, evimizin arkasındaki eski fırının kırık camından...
Kırmızı bir hırkam vardı...Örgülerini parmaklarimla genişlettiğim...O hırkanın söküğünden , gökyüzü denizdir, oyununu oynardım....
Durgun sığ bir göl gibi görünürdü gökyüzü; söküğümün kıyısında menekşe mavisi " Deniz..." ve çiçeklenmek üzere bekleyen ben...

Şimdi , ipek bir sabahlıkla bir apartmanın beşinci katındayım...
Gökyüzü, gittikçe büyüyen, unutan, titreyen bir kambur oluyor sırtımda...
Yüzümü buruşturamiyorum bile, 
dişlerimi sıkamıyorum, kaşlarımı çatıp öfkeyle kat kat kırıştıramıyorum alnımı...
Tek eksiğim o kırmızı hırka biliyorum....!!!
Küçük bir sandık dolusu renkli tülü, yumuşacık ipek kumaşları, beyaz dantel çamaşırları, uzun geceliklerimi alt üst ediyorum...
Sabahlığıma; derin bir makas atıyorum...Koca bir gökyüzü sığabilir içine...
Sarı saçlı küçük kızın, soğuk duvara sokulan uzun bacakları var artık....
Bir apartmanın beşinci katında; delik deşik edilmiş bir sabahlığın altında toplanmış pas tadındaki çocukluk oyunları.....

Kötü bir oyun oynuyor gökyüzü bana...
Sazlıklarla bölünmüş yeşil bir göl oluyor bakışlarım...
Sessiz bir yolun sonunda; 
Suruç' ta vahşice öldürülen gençler...
Hepsini bir yerden tanır gibiyim...
Yüreğimin, gerçekliğin yaratıcılarından onlar... 
Gülüşleri yalansız...

Ne diyordu Gabo ; 
" Kuşkuya, yağmaya, terk edilmişliğe ve Zulme karşı, yanıtımız Yaşam ' dır..." 
İşte Gabo ' nun , 
Ak kağıt üstündeki Yüzyıllık Yalnızlığa da, içimizdeki günlük ölüşlerimize bulduğu meydan okumadır; Yaşam....
Evet; 
Yüzyıllar boyu birbirini izleyen savaşlar, sonu gelmeyen zulümler, zalimler, 
Yaşamın, Ölüm karşısındaki direncini, üstünlüğünü kıramamıştır....
Ozanlar , Dilenciler, 
Müzisyenler , Yalvaçlar, 
Savaşçılar, Eşkiyalar, 
Kobani ' ye Umut ve Oyuncak taşıyanlar ,
Gerçekliğin ve Yaşamın yaratıcısı olanlardır....

Ben, en zarif kederlerin kadını olmayı seçmedim....
Sözlerim, yağlı urgan olmuşsa; acıyı boğmayı böyle başardığım içindir....
Büyü; dediler hep bana...
Ama söylemediler,
Büyüdüğüm de , kırmızı hırkamın söküğünden kaybedeceğim ekmek kokulu düşlerim olduğunu....

Kalbimin raflarına dizili şiirlerimi kaybettim...
Delik deşik bir ipek sabahlıkla çırılçıplağım şimdi....
Üşüyorum...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Resmi İlanlar