Trollerin attığı yüzlerce twit mesajı, kazınmış kafaya damlayan kaynar su damlaları gibi, aynı uğursuz cümleyi tekrar edip duruyor:

“Gezi Parkı'na eyleme gidenlere Türk polisi geçen seferki gibi yumuşak davranmasın. Yakmaya yıkmaya geleni, vursun öldürsün”.

“Gezi Parkı'na o tarihi eseri inşa edeceğiz”, sözünün hemen ardından geliyor bu mesajlar…

Levent Gültekin, kapalı kapılar ardında “İç savaş çıkarsa çıksın, ezer geçeriz” dendiğini aktarıyordu ya…

Sanki o iç savaşın çıkması şansa bırakılmak istenmiyor gibi görünüyor…

Yandaş medya da üzerine düşen vazifeyi layıkıyla yerine getirmek için kolları sıvamış…

Aynen Gezi protestoları sırasında uydurdukları asparagas haberler gibi, Firuzağa'da plakçı dükkânında Ramazan'da içki içtiler diye kafalarında şişeler kırılan insanları suçluyorlar.

Meğer, bu “ayyaşlar”, çocuklu bir kadına laf atmışlar, o yüzden de mahallelinin sabrı taşmış!

Mevcut kutuplaşma düzeyi, bütün sağ seçmenin bir güçlü lider arkasında toplanmasını, başkanlık sistemini desteklemesini teminat altına almaya kafi görünmüyor olmalı…

O nedenle toplumsal karşıtlıklar kaşınmalı…

Bir yanda Ramazan'da içki içen ayyaşlar, diğer tarafta mütedeyyin vatandaşlarımız…

Bir yanda, ülkenin gelişmesi ve ilerlemesi için her şeyi yapan muhafazakâr iktidar, öbür tarafta onların yaptığı her köprüyü, yolu, AVM'yi engellemeye çalışan “çapulcular”…

İşte o çapulcular yine her yeri yakıp yıkıyorlar!

Demek ki neymiş, bizim daha fazla özgürlüğe değil, çok çok daha fazla güvenliğe ihtiyacımız varmış; hepimiz güçlü bir liderin etrafında toplanmalıymışız…

Ve fakat insan, bir “İç savaş çıkarsa ezeriz geçeriz” veciz sözlerinde ifadesini bulan, bu sarsılmaz güvenin nereden geldiğini merak ediyor…

TOMA'lara mı, bitmek bilmeyen biber gazlarına mı, neye güveniyorlar bu kadar?

Trollerin iştahla söylediği vurup öldürme işlerini yapacak yedek kuvvetler mi var yoksa?

İnsanın bu ülkede paranoyak olması için her sebep var inanın…

Hatırlıyor musunuz, Niğde'de bir polis memuru ve bir astsubayı şehit etmelerinin ardından bazı IŞİD'liler yakalanmıştı…

Geçtiğimiz günlerde Niğde Ağır Ceza Mahkemesi, Benyamin Xu ve diğer sanıklar hakkında hükmünü açıkladı…

Sanıklar hapis cezaları aldılar tabii…

Ama, yardımseverleri terörist diye tutuklayan, gazete köşe yazılarını terör delili kabul eden, Deniz Gezmiş posterini ve Tolstoy'un eserlerini terör aracı kabul eden yüce yargımız, bu davada bir “terör örgütü” bulamadı; TCK 314'ü ağzına bile almadı…

Yani bu IŞİD'çilerin Türkiye'de yaptıkları her eylem “münferit” oluyor, arkasında bir örgüt bulunmuyor…

Yoksa bu “münferit suçlular mı”, trollerin sözünü ettiği vurma ve öldürme işlerini icra edecek?

Adamlar ne yaparsa yapsın bir terör örgütü olamıyorlar da…