Postacının kim olduğunun ne önemi var, mektubu kim yazmış ona bakmak lazım.

Mersin ve Adana HDP il binalarına bombayı bırakanın DHKP-C’li olduğunu söylüyor Sayın Davutoğlu ve belli ki, bu beyanla saldırıların aydınlandığını kabul etmemizi istiyor.

HDP Eş Başkanı Sayın Demirtaş da, bombacının Suriye ve IŞİD bağlantılarına dikkat çekiyor.

                                             * * *

Hiç kimse, öfkeli bir gencin, zaman ayarlı ve parça tesirli bombaları hazırlayıp tek başına böyle bir işe kalkıştığına inanmamızı beklemiyordur herhalde...

Elimdeki son derece sınırlı bilgilerle saldırının arka planını analiz edebilecek durumda değilim.

Ama bazı sorular sorarak, belki de bu bombalama olayından hareketle Türkiye’de içinde bulunduğumuz durumu daha iyi anlayabiliriz.

                                            * * *

Bu bombalama olayı bir şekilde devletle, hükümetle bağlantılı olsa, şu anki idari-hukuki yapı böyle bir olayın aydınlatılmasına elverişli midir?

Mesela herhangi bir savcı ipuçlarının hükümetin kontrolü altındaki kurumları işaret ettiğini görse, soruşturmasını derinleştirebilir, “nereye giderse gitsin” diyebilir mi?

                                            * * *

Varsayın ki, böyle babayiğit bir savcı çıktı, delilleri topladı, iddianamesini hazırladı, o savcı o davayı açabilir mi? Türkiye’de herhangi bir mahkeme korkusuzca böyle bir yargılamayı yapabilir mi?

Varsayın ki, medyanın eline bu bombalamanın bir şekilde devlet/hükümetle bağlantılı olduğuna dair bilgiler geçti, korkusuz bir şekilde o bilgileri yayımlayabilirler mi? O belge ve bilgileri yayımladıklarında haklarında onlarca dava açılmayacağını hiç kimse söyleyebilir mi?

Bu bombalamanın hükümeti/devleti işaret eden yanlarına ilişkin bilgiler bir şekildeMeclis’e ulaşsa, iktidar partisinin vekilleri “biz gerçekle yüzleşmek istiyoruz” diyerek, bir araştırma önergesini desteklerler mi?

                                            * * *

Bu sorduğum sorulara evet yanıtını veriyorsanız eğer, Türkiye hâlâ bir hukuk devletidir demektir.

Hukuk devletlerinde, peşin hükümlerde bulunulmaz, kimseye kafadan suç isnat edilmez, gereksiz yere kişiler ve kurumlar zan altında bırakılmaz...

                                           * * *

Ama bir ülkede iktidar sahiplerinin işlediği iddia edilen suçların soruşturulması bir şekilde imkansız hale getirilmişse...

Ve o ülkede, meydana gelen provokatif eylemler bir şekilde iktidarın işine yarama potansiyeline sahipse...

HDP’nin bombalanması gibi bir olay, tüm boyutlarıyla tatmin edici bir şekilde açıklanmadığı sürece, bir şekilde devlet kurumlarının bu işte dahli olabileceği şüphesi insanların kafasında dolaşacaktır.

                                          * * *

Bu kadar önemli bir soruşturmanın üzerine “gizlilik damgası” vurularak kamuoyunun dikkatinden kaçırılması o şüpheleri daha da artıracaktır.

Bu olayda hükümetin üzerine düşen birincil görev, şeffaf ve etkili bir şekilde soruşturmanın yürütülmesini ve HDP’lilerin de bu soruşturmanın her aşamasına katılımını sağlamaktır.

Yoksa postacının kim olduğuna dair açıklamalar, sadece birer boş laftır.