Çürüyen cesetlerin altında

  • 19.05.2014 00:00

 Biraz yüksek sesle serzenişte bulunacak olsalar, 'susturucu' adı verilen muhbirler hemen sözlerini 'yukarıya' iletiveriyormuş.

Hakan Günday’ın son romanı “Daha”da, Türkiye üzerinden bir insan seli gibi akıp giden mülteciler, insan tacirlerinden birazcık su, bir lokma ekmek fazla almak için sürekli olarak “Daha” diyorlar. Başka bir kelime bilmiyorlar. Hayatta kalmak için, sürekli olarak aynı kelimeyi tekrarlıyorlar. 

Günday’ın romanında anlattığına benzer koşullarda yaşayan Soma’lı madencilere de, sürekli olarak “hadi, hadi” deniyormuş. Bir dakika oturup nefes almasınlar; daha fazla kömür çıkarsınlar; taşeronun, patronun cebine biraz daha fazla para soksunlar diye... 

Somalı madencilerin, “Daha”daki o su deposunda gün sayan mültecilerden daha fazla hakları yok. Madenciler Taraf’tan Tuğba Tekerek’e o karanlık dünyayı çarpıcı bir şekilde anlatmışlar. İşçiye kıyafetin, kaynakçıya eldivenin ancak denetçiler geldiğinde verildiğinden bahsediyorlar. Hiç bir şeyden şikayet etmeye hakları yokmuş onların. Biraz yüksek sesle serzenişte bulunacak olsalar, “susturucu” adı verilen muhbirler hemen sözlerini “yukarıya” iletiveriyormuş. Madenden çıkıp eve giderken bir ton dayak yiyiyormuş bu şikâyetçiler. Madenin içi gibi zifiri karanlık bir dünyayı anlatıyor madenciler. 

Çaresiz insanları oradan oraya gönderen insan kaçakçılarının ki gibi, madencilerin “hadi, hadi” diye sürekli dürtüklenip, kömür arabalarının önüne yorgun kısraklar gibi koşturulmaları da uzun bir saadet zinciri yaratıyor. Madende “ustabaşı” kisveli taşeronlar; sendika yerine işveren tarafından atanan işyeri temsilcileri; madende ölen işçilere yolda öldü diye rapor veren doktorlar; şöyle kapıdan kafasını uzatıp giden “denetçiler”; habire ihale kazanan maden sahibi; madenden çıkan kömürü Türkiye’nin en yoksullarına dağıtarak oylarını garanti altına alan siyasetçi, herbiri kendi küpünü dolduruyor birbiri ardına. 

Bu saadet zincirinin kopmaması için de, cansiperane mücadele veriyorlar. “Yas” tutmalarına rağmen, tekmeyle, tokatla, Toma’yla önüne geleni dövüyorlar. 

Günday’ın romanında, zalim babasının kurbanı olan ama sonradan zalimlikte onu geride bırakan Gazâ, bir gün kurbanlarıyla asla hayal edemeyeceği bir şekilde karşı karşıya gelir. Trafik kazasında ilk önce kendisi yamaçtan aşağıya düşer. Sonra tek tek mültecilerin cesetleri dökülür üzerine. Kısa bir süre sonra, cesetlerden oluşmuş, aşılmaz bir duvarın altında kaldığını fark eder. Haftalar sonra çürüyen cesetlerin altından çıkarılır ama, akıl ve ruh sağlığından ne kaldıysa geriye, hepsini orada bırakıp çıktığını anlayacaktır yıllar sonra. 

“Hadi, hadi” sisteminin yaratıcıları da, Soma’da, o madenin içinde hayatlarını kaybeden ve maalesef, bu konudaki beyanlarına güvenemediğimiz için kaç kişi olduklarına bile emin olamadığımız madencilerin cesetleri altında kaldılar. Madencilerin ruhları ebediyete ulaştı ama çürüyen bedenleri, yaşarken hayatı onlara dar edenlerin kabusu olmaya devam edecek... 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums