Suriye'ye bakışta stratejik ve demokratik derinlik

  • 20.05.2013 00:00

Esad'ın yaptıklarını görmezden gelenler gibi, ÖSO'nun katliamlarını, yargısız infazlarını görmezden gelmek isteyen hatırı sayılır bir grup var.

Bir yönetim, devlet, hükümet halkına katliam uygulamaya başlamışsa, soykırım yapıyorsa, orada artık ulusal egemenlik gibi bir bahanenin ardına saklanılamaz. Çocuğunu, karısını döven bir adam ‘aile mahremiyetine’ sığınamayacağı gibi, zulmeden bir yönetim de içişlerine karışılmamasını isteyemez. Bu yüzden NATO’nun Bosna’da yaptığı müdahale doğru bir müdahaleydi. Çok geç kalmıştı sadece. Keşke daha erken olabilseydi, binlerce can daha kurtarılabilirdi. 


Suriye yönetimi de epey bir zamandan beri, sistematik olarak katliamlar gerçekleştiriyor. Kasıtlı olarak sivil yerleşim yerlerini bombalıyor. İnsanları kurşuna diziyor. Bu katliamlar hem Esad’a bağlı düzenli ordu tarafından ve hem de yönetimin desteğiyle Şabiha gibi paramiliter güçler tarafından gerçekleştiriliyor. Türkiye’de hatırı sayılır bir kesim Esad yönetiminin gerçekleştirdiği katliam ve kırımlara gözlerini, kulaklarını kapatmış durumda. Bu katliam haberlerini, emperyalist güçlerin propagandası olarak okuyorlar. Oysa 2011’den itibaren Af Örgütü ve İnsan Hakları İzleme gibi bağımsız insan hakları örgütleri bu katliamları belgeliyorlar. Tıpkı en son, Alevilerin yoğun olarak yaşadıkları Banyas ve Beriya’da Sünni nüfusa yönelik olarak gerçekleştirilen katliamlar gibi. Başlangıçta muhalefeti bastırmayı amaçlayan katliamlar, son zamanlarda kıyı bölgesinde kurulması planlanan Alevi devleti için bir yol açmaya çalışıyor gibi görünüyor. 

Keşke daha ilk katliamlar başladığında uluslararası güç hemen müdahalede bulunabilseydi. Ama olamadı. Türkiye Suriye’de meydana gelecek gelişmelere kayıtsız kalamazdı ve kalmadı da. Bugün sayıları yarım milyona yaklaşan mülteci nüfüsu bile, Suriye’deki bu gelişmelerin sadece Suriye’yi ilgilendirmediğini gösteriyor. Türkiye’nin bu krize müdahil olması, elindeki bütün gücü kullanarak Esad’ı ve giriştiği katliamları durdurma çabası sonuna kadar meşrudur. Ama son iki yılda meydana gelen gelişmelere baktığımızda, cuma günü de yazdığım gibi, hükümetin ciddi bir özeleştiri yapması gerektiği görünüyor. 

Bugünün acil sorunlarının bu özeleştiri ihtiyacını ötelemediğini, aksine daha da güncel hale getirdiğini düşünüyorum. Çünkü açık ve dürüst bir konuşma olmadan bugün geldiğimiz noktayı ve muhtemel çıkış yollarını bulabilmek mümkün değil gibi görünüyor. Suriye’de yönetime karşı savaşan Özgür Suriye Ordusu’nun maddi-manevi Türkiye’den büyük destek aldığını bütün dünya biliyor. Bu ordunun belli kesimlerinin, tıpkı çarpıştıkları güçler gibi insanlık dışı işlere giriştiğini de herkes biliyor. Tıpkı Esad’ın yaptıklarını görmezlikten gelenler gibi, ÖSO’nun katliamlarını, yargısız infazlarını görmezlikten gelmek isteyen hatırı sayılır bir grup daha var Türkiye’de. Bu katliamların sadece insanlık dışı olmadığını ama aynı zamanda bütün Alevileri Esad’ın arkasında toparladığını; Esad’ın sadece İran ve Hizbullah’ın desteğiyle değil, ÖSO içinde yer alan bu radikal unsurların yarattığı derin gelecek kaygısı sayesinde ayakta kaldığını görmek istemiyorlar. 

Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan’ın destek ve tercihlerinin bu radikal grupların ön plana çıkmasında büyük katkısı olduğu uzun süreden beri uluslararası kamuoyunda dile getiriliyor. Türkiye’nin sadece Sünni grupları desteklemek yerine, ülkenin etnik ve dini çok parçalı yapısını göz önüne alarak geliştireceği politikalar, belki de Suriye’de çok daha kısa yoldan sonuca gidilmesine yol açacaktı. Sadece Suriye’nin içinde değil, Türkiye’nin mülteci kabul ederken bile Suriyeli Alevileri dışarıda bıraktığı öne sürülüyor. Mültecilerin kabul edilmesi gizli yönergeler çerçevesinde gerçekleştiriliyor. 

Bu mülteci kamplarında ülkelerindeki zulümden kaçan pek çok insan olduğu gibi, Suriye rejimine karşı çarpışan silahlı militanlar da barınıyor. Birileri sürekli olarak Türkiye’nin ‘büyük devlet’ olduğundan söz ediyorlar. Kusura bakmasınlar ama özeleştiri ve demokratik tartışma olmadan büyük devlet falan olunamıyor. Üzerindeki gizlilik perdesi nedeniyle Türkiye’nin Suriye içindeki silahlı gruplara verdiği destekten mülteci kabulüne kadar izlediği politikaları ancak buzlu bir camın arkasından görebiliyoruz. Ama bu görünen kısımda bile ciddi hatalar göze çarpıyor. Hani deniyor ya, Türkiye çevresindeki ülkelere ‘stratejik derinlik’ vizyonuyla yaklaşıyor. Demokratik bir derinliğin olmadığı yerde stratejik derinlik de olamıyor maalesef.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • Ro$ev sîtav
    Ro$ev sîtav
    11.04.2015 15:59

    Yazarin Kizil Kemerlerle ilgi dü$üncesi yanli$ oldugu gibi, deyim Uygun dü$erse ki$iligine de yaki$tirmadim.. çünkü gerçekten Sayin Berktay herhangi bir konu hakinda, bir$ey söylemeden önce ara$tirma yapar ve sonra dü$üncesini söyler.. Fakat Kizil Kemerler için yeterince ara$tirma yapmadigi görülüoyr.. "Sava$an Kamboçya" kitabi muhakak okunmasi lazim.. Görülecek ki, sistemi savunan, solculardan sagcilara, sosyalistlerden kapitalistlere..vs kadar, Kamboçyaya yönelik saldirilarin ne kadar temelsiz oldugu görülecektir..

Resmi İlanlar

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums