Arınç, kuvvetler ayrılığı, işkence

  • 21.12.2012 00:00

 Kimse Başbakan'ın 'kuvvetler ayrılığı' sözleri için referansta bulunduğu mahkeme kararlarını tartışmadı.

Gazetelerde haftada bir-iki yazı yazmanın ciddi handikapları var. Popüler bir yayın organında yazdığınız için güncel olanı köşenize taşımanız gerekiyor. Ama benim gibi bir yazıyı haftanın başında, diğerini de sonunda yazan birisi için güncelle kurulan ilişki biraz buhranlı bir hal alıyor. Yazıların arasında geçen zamanda, bir şeyler söylemek istediğiniz o kadar çok olay meydana geliyor ki kafa yorduğunuz olayların sizin yazı sıranız gelinceye kadar bayatlaması bir işkenceye dönüşüyor. Bu yüzden haftada dört-beş tane yazı yazan meslektaşlarımıza gıptayla bakıyorum.

Bu hafta da bir film şeridi gibi aktı gitti önümüzden. Bülent Arınç’ın yaralarımıza merhem olacak, Kürt sorununun çözümünde bize gidilmesi gereken yolu gösterecek, samimi ve gönülden sözleri anında dört bir taraftan saldırıya uğrayıp boğuluverdi. Türkiye’de yaşanan çok acı olayları hemen ‘Ergenekonculara’ yükleyip insani dramlara sırtını çeviren pek çok muhafazakârın aksine, Arınç Diyarbakır Cezaevi cehennemine ve gencecik bir kadına reva görülen korkunç işkencelere dikkatimizi çekti. Diyarbakır Cezaevi komutanı Oktay Yıldıran’ın Ergenekonculuğundan dem vurup oradaki işkencelerden ‘soyut’ bir şekilde bahsetseniz sizi alkış tufanıyla karşılayacak olan bazı çevreler, Arınç’ın somut bir insanın acılarını anlama çabasına tahammül edemedi. Ulusalcıların, milliyetçilerin de Arınç’ın sözlerini, hemen ardından yaptıkları gibi, bağlamından koparıp sömüreceklerini bekliyorduk da Kürtlerin öfkeli sözlerine ne demeli?

Arınç’ın empati kurmaya çalıştığı Kışanak da Altan Tan da Arınç’a tepki gösterdiler. Arınç köy yakmaları da anlamalıydı, 40 yıllık politikacı olarak bunları yeni mi öğrenmişti? Olumlu olanı koruyup üzerine bir tuğla daha koymaya çalışmak, karşılıklı gönül gözlerini açıp birbirini anlamaya çalışmak yerine, hemen diyalog kanallarını kapatmak, insani, sıcak duyguları tarumar etmek herkesin kolayına ve işine geliyor bu memlekette. Hemen herkes ezberlerine döndü ve konu kapandı.

Başbakan’ın sözleri

Haftanın bir diğer önemli olayı, Başbakan’ın kuvvetler ayrılığıyla ilgili sözleriydi şüphesiz. Başbakan bu sözleri somut bir bağlam içerisinde söyledi ama kimse Başbakan’ın referansta bulunduğu mahkeme kararlarını tartışmadı. Bazı hastanelerin yapımına girişilmesinin idare mahkemesi ve Danıştay kararlarıyla engellenmesine göndermede bulunuyordu Başbakan. Yani yargının yürütmenin elini kolunu bağladığından söz ediyordu. Danıştay kararlarına bakacak olursanız bu kararlarda hükümetin takdir yetkisine ilişkin bir değerlendirme yok. Bu hastanelerin bizzat bu hükümet tarafından çıkarılan 22 Temmuz 2006 tarihli yönetmeliğe aykırı olduğunu söylüyor Danıştay. Yani öyle iddia edildiği gibi ‘yerindelik denetimi’ falan yapmıyor, katılın ya da karşı çıkın, idari işlemleri ‘hukukilik’ açısından denetliyor.

Başbakan kararın bu yönünü bilmiyorsa ciddi bir şekilde yanlış bilgilendirilmiş demektir, yok eğer biliyor da yine aynı ifadeleri kullanıyorsa demokrasi adına hakikaten kaygılanmamız gerekir.

İşkence meselesi

Bakırköy 7. Ağır Ceza Mahkemesi, göstericilerin sokak ortasında yatırılıp feci şekilde dövüldüğü bir olayda, polisin yaptığının ‘ağırlaştırılmış işkence’ olduğu sonucuna ulaşmış. Umut ediyorum, mahkemenin bu yaklaşımı Yargıtay tarafından da onanır ve bir emsal ortaya çıkar. Bu çok önemli bir karar. Mahkemenin kararı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarıyla uyum içinde. AİHM, nerede nasıl yapıldığından öte, kişiye ne yapıldığına ve bunun o kişide yarattığı acı ve ıstırap düzeyine bakıyor ve buna göre hafiften ağıra doğru giden ‘onur kırıcı davranış, insanlık dışı muamele ve işkence’ kavramlarını kullanıyor. AİHM içtihatları açısından baktığınızda, bizde polisin gösteriler sırasında kullandığı şiddet düzeyi çoğu zaman bu üç kavramdan birinin içine sokulabilecek nitelikte. Örneğin Ali Güneş’in açtığı davada AİHM göstericinin yüzüne çok yakın mesafeden biber gazı sıkılmasını ‘insanlık dışı muamele’ olarak nitelemişti. Mukavemeti kırıldıktan sonra yere düşen göstericilerin dövülmesi de en hafifinden bu kavram içinde değerlendirilebilir. 7. Ağır Ceza’nın kararı umut verici. Umarım Türkiye yargısı bu çerçevede toplumsal olaylar sırasındaki aşırı güç kullanımına ilişkin kararlarını gözden geçirir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums