Dış politikada paradigma değişimi

  • 2.02.2016 00:00

 Toplumu oluşturan bireyler ile devlet arasında gerçekleşen ilişkiler siyasal sistemin özellikleri tarafından etkilenir ve son kertede toplumun demokratik gücü ile şekillenir.

Uluslararası sistemde var olan birçok devlet ile kendisini oluşturan toplum arasındaki ilişkiler çok çeşitli olsa da, sosyologların konunun kavramsallaşması ve sadeleşmesiyle ilgili yaptığı çalışmalar neticesinde iki grup ilişki modeli temelinde uzlaşılmıştır. Bunlardan ilki sosyal demokrasinin ve temel insan haklarının içselleştirilmediği toplumlarda politika seçme ve uygulama konularında toplum iradesinin önemsenmediği; yani karar alma mekanizmalarında toplumun etkisinin çok az hattâ hiç olmadığı ilişki türüdür.

İkincisiyse toplumun kendisini direkt veya dolaylı olarak ilgilendiren tüm siyasi konularda devlet tarafından görüşünün ve önerisinin araştırılıp dikkate alındığı ilişki modelidir.

21.yüzyılın tüm gelişmiş ülkeleri toplum ve devlet ilişkilerini vatandaşlarının iradesi ve tercihi üzerine gerçekleştirmeye çabalarken Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkeler grubunda bu durum gittikçe katılaşan hâlde toplumun tercihlerinin hiçe sayıldığı duruma evrilmektedir.

Ülkemizde uygulanan politikalara göz atacak olursak; eğitimden ekonomiye, sağlıktan ulusal güvenliğe, dış politikadan çevre politikalarına hemen hemen tüm alanlarda toplumun istek ve ihtiyaçları dikkate alınmıyor, muhalefet partilerinin görüşleri hattâ iktidar partisini oluşturan çoğu parlamenterin bile görüş, düşünce ve tercihleri dikkate alınmıyor. Günümüzde ekonomik kaynakların dağıtılması ve kamuyu ilgilendiren sorunların çözümünde kullanılan tercihler tek bir kişinin inisiyatifine bırakılmış durumda.

Halk olarak içerisinde bulunduğumuz siyasal iklimin felsefesi, tarihte büyük uygarlıklar oluşturmuş olan Türk felsefesi ile ve hâlen daha en büyük dinler arasında olan İslam dininin felsefesi ile kesinlikle uyuşmamaktadır.

Tarihte tek bir bireyin yaptıklarının ve ortaya koyduğu eserlerin bir toplum veya birçok kişiden oluşan grup tarafından yapılan eserlerden daha güzel ve mükemmel olduğunu savunan felsefe Descartes’in savunusudur. Bana öyle geliyor ki cumhurbaşkanımız içten içe Descartes’in felsefesine büyük hayranlık duymakta ve 17. yüzyıl saçmalıklarına bel bağlamaktadır; fakat unutmamak gerekir ki 21. yüzyıldayız ve günümüzde modern felsefe psikoloji bilimi tarafından yenilerek tarihin bilim mezarlığına gömülmüştür.

Günümüzde siyasal iktidarın uluslararası ilişkiler alanında aldığı kararlar irdelendiğinde İsrail ve Rusya ile olan sorunların çözülmesinin toplumsal iradenin tercihinden çok, ülkemizde son zamanlarda türeyen “iktidar eliti” sınıfının iradesinin bir yansıması olduğu anlaşılıyor.

Altı yıl önce Mavi Marmara gemisine yapılan baskın sonucu bozulan İsrail-Türkiye ilişkileri ve Rus jetinin düşürülmesi sonucu bozulan Rusya-Türkiye ilişkileri hızla onarılmak isteniyor.

Mavi Marmara” baskını ve Rus jetinin düşürülmesi olayları siyasal iktidarın yurt içerisinde ve uluslararası ortamda uygulanan başarısız politikaların sonuçları olmasına rağmen, değerli yalnızlık olarak tabir edilen durumun sebebi olduğu vurgulanarak sonuçlar sebepleştiriliyor ve toplum siyasi demagojiler ile karar mekanizmalarından dışarıya itiliyor.

Siyasal iktidar politik alanlardaki başarısızlıklarından ders çıkarıp toplumun refahı ve mutluluğu için yeni başarılara yönelmek yerine, takınmış olduğu; en iyisini bilen ve en iyisini yapan iktidar imajını zedelememek için her başarısız sonucu bir sonraki başarısızlığın sebebi olarak sahiplenmektedir. Bu durum halk arasında sıkça ifade edilen bir deyim olan “saldım çayıra, mevlam kayıra” mantığı ile bire bir örtüşmektedir.

Bu durum böyle daha ne kadar devam eder sorusu özellikle AKP iktidarına akılcı bir şüphe ile yaklaşan bireylerin kafasında önceliğini korumaktadır.

Türkiye’nin siyaset sosyolojisini ortaya koyarsak ve gelişmelerin getireceği sonuçları tahmin etmeye çalışırsak İsrail ve Rusya ile yapılacak barış görüşmeleri sonucu AKP iktidarının daha da merkezîleşeceğini öngörmek aşkın bir zekâ sahibi olmayı gerektirmez.

Teorik olarak Realizm’den Plüralizm’e dönüşen AKP dış politikasının amacı ; demokratik kanallar ile istemeyerek de olsa paylaşılan siyasal iktidarın ekonomik ve bürokratik elitlerden geri alınarak AKP ve yandaş elitlerin elinde yoğunlaşan merkezîleşmiş siyasal iktidara dönüştürülmesi ve bu olguya destek verecek uluslararası aktörlerin tekrardan kazanılmasıdır; fakat bu amaç öyle kolay kolay başarılacak bir şey değil. Ülkemizde çok sağlam şekilde kurumsallaşmış olan seçim sisteminin var oluşu ve yinelenen demokratik seçimler, siyasi iktidarın toplumun aleyhine bir şekilde merkezîleşmesinin önündeki en güçlü engeli oluşturuyor.

İngiltere gibi kemikleşmiş demokrasi sahibi ülkede bir referandum ile siyasi iktidarın nasıl yerle bir olduğunu hepimiz gördük…

21.yüzyılda sütliman olan siyasi ortamlar bir anda şiddetli kasırgaların yarattığı dev dalgalar ile yıkılıyor ve bundan sonra da bu yıkımları sık sık göreceğiz…

okitaycansin@hotmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums