- 8.04.2022 23:13
Koronavirüs pandemisinden sonra ansızın ortaya çıkan Ukrayna- Rusya Savaşı küresel sivil toplumun kaygılarının artmasına sebep oldu. Küreselleşme olgusunun insanların hayatına olumsuz etkilerinin yanına pandemi ve savaş olgularının olumsuz etkileri de eklenince insanlığın demokratik bir geleceğe dair umutları gittikçe kırılmaya başladı. Bu süreç ne zaman tersine dönecek ve zorlaşan hayat şartlarına olumlu etki edecek meselesi küresel sivil toplumun ilgi odağında bulunuyor.
Küreselleşmenin insan özgürlüklerine yönelik en yıkıcı etkisi ücret artışlarının durgunluğunda hissedildi. ABD vatandaşları da dahil olmak üzere tüm devletlerin halkları bozulan gelir adaleti dengesinden şikayet etmeye başladı. Bu yıkıcı sürecin ardından yaşanan pandemi ve şavaş ekonomisi düşük olan ücretlerin yaşattığı zorluklara artı olarak enflasyon ve inanılmaz fiyat artışları getirdi.
Günümüzde dünya genelinde sayıca çok yoğun bir toplumsal kesim arkası arkasına yaşanan bu olumsuz gelişmelerin tesadüfi olduğuna inanmıyor. Siyasal iklime güvenmeyen bu küresel kesimin dikkat çekici düzeyde sayıca çok fazla oluşu evrensel kabul edilen ideolojilere olan güvenin geri çekilmesine sebep oluyor. Şu anda belli bir ideolojiye samimi bir bağlılık gösterme kapasitesi olan insan sayısı dünya nüfusunun binde birini geçmeyebilir. Bu olumsuz ortamda en çok etkilenen ideoloji hiç şüphesiz ki Marksizm ve sol ideolojiler; ancak ne yazık ki tarihsel rakip olarak görünen Liberalizm ideolojisi bu süreçte Marksizm kadar yara aldı ve taraftar kaybetti.
Bu gerçekler yinelenen her siyasal seçimde kendisini gösteriyor ve biz buradan var olan güçlü iktidarların ömürlerini uzatan bir etkisi olduğunu anlıyoruz. Yerleşik güçlü iktidarlar bilişim teknolojilerini kontrol eden küresel şirketler ile işbirliği içerisinde yeni gelişen internet ortamında propagandalarını sürdürebiliyorlar ve başarısız olsalar bile seçim kazanabiliyor. Ne yazık ki ideolojik rakiplerine bile etki edebilen bazı bilgisayar yazılımları ortalıkta kum gibi geziyor.
İnsanlık demokratik tarihine yaraşır bir internet alanı inşa edemedi ve özgürlüklerimizin birçoğunu bu süreçte kaybetmek zorunda kaldık. Bu çerçeveden baktığımızda Ukrayna-Rusya Savaşı’nı bir sebep olmaktan çok sonuç olarak değerlendirmek gerekir. Savaşın Rusya tarafından başlatılmasına sebep olan etken doğalgaz pazarında yaşanacak muhtemel rekabetti. Ukrayna’nın doğalgaz rezervlerini aktif ederek Avrupa’ya hat oluşturma isteği ve planları milli geliri doğalgaza bağlı Rusya’nın endişelerini arttırarak savaşı kaçınılmaz görmesine sebep oldu. Ukrayna’nın ‘Batı tarafından bu savaşta yalnız bırakıldık!’ söylemleri hiç de haksız değil. Rusya’ya enerji konusunda tam bağımlı olan Avrupa Birliği, Ukrayna’yı doğalgaz rezervlerini aktif ederek yeni oluşturulacak bir boru hattı ile kendilerine iletmesine teşvik etti ve sonra savaş gibi yıkıcı bir sonuçta gereken desteği Ukrayna’ya vermeyerek tüm insanlığa ihanet etti. Ne yazık ki demokratik kültürün kalesi olarak kendisini gösteren Avrupa Birliği yaşanan bu olumsuz gelişmeden pay çıkartıp kendi demokratik geleceği için endişelenmeye başlamadı. Ukrayna-Rusya savaşında üzerine düşen demokratik sorumluluğu yerine getirmeyi başaran tek ülke ise ABD oldu. ABD’de iktidarda oldukça idealist politikalar sürdüren bir yönetimin oluşu Ukrayna’da sivil can kayıplarının minimum seviyede olmasını sağladı ve küresel sivil toplumun kanayan yarasına bir nebze de olsa merhem oldu. Ukrayna halkının kaderini tayin etmesi ve haksız bir saldırıya karşı gerekli direncin sergilenmesi hiç kuşkusuz ABD yardımları ve küresel sivil toplumun ilgisi sayesinde gerçekleşti. Umuyoruz ki bağımsız bir Ukrayna’nın demokratik bir yönetime kavuşarak tekrardan insanlığın ortak mirasına katılması mümkün olur. Ancak böyle bir gelişme için başta Avrupa ülkeleri gereğinden daha fazla sorumluluk üstlenmeli ve yardımlarını gerektiği ölçüde arttırmalıdır.
Bu yardımların en önemlisi ABD’nin yaptığı gibi Rusya ile enerji ticaretini sonlandırmak ve sıcak geçecek bahar zamanlarında az da olsa özgürlük için soğuk gecelere dayanmaktır. Çok uzun olamamak kaydıyla yaz süresi boyunca yapılacak doğalgaz boykotu hem Rusya’ya hem de dünyanın geri kalan anti-demokratik yönetimlerine net bir mesaj iletecektir. Böyle bir demokratik boykotu Avrupa Birliği medyası ve yerel yönetimleri çok kısa sürede örgütleyebilir ve hayata geçirebilirler. Böyle bir girişim internetin demokrasiye olumsuz etkilerini tersine çevirecek ve özgürlükler adına olumlu çalışmasını beraberinde getirecektir. Sivil itaatsizlik 21. Yüzyılın en demokratik kazanım yollarından biridir. Demokrasi için yaşasın sivil itaatsizlik!...
Yorum Yap