- 27.11.2019 00:00
Dünya’da Birleşmiş Milletlerin tanıdığı 193 ülke varmış, 13 ülke ise henüz BM tarafından tanınmasa da biz toplam 206 ülke olduğunu var sayalım.
Bu ülkelerin kaderi; Dünyanın petrol, su, tarım, endüstrisini; daha doğrusu Dünya Ticaretini elinde tutan, silah sanayinin başında olan devletlerin elindedir. Devletleri de iktidarı ellerinde tutan, giderek vahşileşen SERMAYE yönetir. Sermaye kimdeyse GÜÇ ondadır.
Yani, bugün Dünya’da yaşayan 7,3 milyar insanın kaderini; Dünyanın en zengin aşağı/yukarı 100 insanı belirlemektedir. Çünkü bu yüz kişi, aralarındaki, dinsel, kültürel, etnik farklılıklara bakmaksızın bir araya gelen ULUSLARARASI SERMAYE’den oluşur. Bu 100 kişi, ellerindeki parasal güçle ( ekonomik güç demeyeceğim, çünkü üretenler olmasa o güç olmaz) en yetenekli insanları satın alarak çarklarının devam etmesini, başka ülkelerin düzenlerini, huzurunu bozarken, kendi düzenlerinin devamını sağlarlar.
Bu yüzden, artı değerin kaynağının emek olduğu, insanların satın alınarak modern köle yapıldığı Dünya’nın hiçbir yerinde gerçek anlamda demokrasi yoktur. Bugün Demokrasi zannettiğimiz şey; Dünyanın ilk demokrasisi olarak kabul edilen Yunanistan’daki Antik Çağın demokrasisidir. Bu demokraside sadece soylular ayrıcalıklıdır ve yoksullara, kölelere yer yoktur.
Kısaca Amerika’dan İngiltere’ye, İngiltere’den Almanya’ya, Almanya’dan Japonya’ya, Japonya’dan Ortadoğu’ya kadar demokrasinin var olduğu söylenen ülkelerde gerçek anlamda demokrasi yoktur. Fakat, İngiltere’de kraliçeyi eleştirseniz, hatta yerden yere vursanız hapis cezası ile tehdit edilmezsiniz, Amerika’da ABD Başkanı da dahil, kamu görevlileri kendilerine yayın yoluyla yapılan hakaretler için dava açamazlar. ( bknz. http://amerikabulteni.com/2017/04/30/abdde-kamu-gorevlileri-neden-yayin-yoluyla-hakaret-davasi-acamiyor/)
Üçüncü Dünya ülkelerinde ise; en çok suç sayılan filler arasında düşüncelerini yayın yoluyla ifade etmek gelir.
Gelelim kendi ülkemizdeki duruma;
Bir türlü kendi içimizde; devletin yapısını, güçler ayrılığını, iktidar olma kavramlarını tam oturtamadığımız için, kısmı demokrasiyi bile kalıcılaştıramadık. Türkiye’de son 10 yılda yeni zenginler yarattık ve birilerinin çıkarı için köylüyü üretimden soğuttuk, işçiyi açlık sınırında yaşamaya mahkum ettik, emekliyi de süründürüyoruz. ( ki o birileri uluslarası büyük sermayenin ortakları oluyor)Ve maalesef dayanışma duygularımız da öylesine zayıflamış olmalı ki;İnsanların geçinemedikleri için, çareyi intihar etmekte buldukları haberlerini almaya başladık.
Sonuç olarak; Bizde kişi başı milli gelir ortalaması 10.153 USD. X5.75 = 10.158.- TL. /12 aylık ortalama 846 TL. ye geliyor.
Söz ustalığı ile cehennemi bile cennetmiş gibi tarif edebiliriz ama; rakamların; gerçekleri, algıların ve hamasetin çok üzerinde; yüzümüze vurmak gibi bir özelliği vardır. Gerçeklerle yüzleşemeyince süsleme sanatı, söz ustalığı ile insanlara masal anlatsanızda, sofrada kaç dilim ekmek olduğu tüm acımasızlığıyla sizi rüyadan uyandırır.
“Bizi kıskanıyorlar” algısı yarattığımız, eğitimleri kötü (!) olan, kraliçelerinin sözüyle başbakanları istifa ettirilen demokratik olmayan o ülkelerin kişi başı milli gelirlerini merak ettim ve aşağıda yazılı siteden bizi en çok kıskananların gelirlerine baktım:
https://finanstaksi.com/ulkelerin-kisi-basina-dusen-milli-gelirleri-2019/
1.Monaco 174,529 USD
12. ABD 59.454 USD
2.Lihtenştayn 171.629 USD
22.Almanya 44.327 USD
3.Lüksemburg 103.374 USD
23. Kanada 43.789 USD
5.İsviçre 81.422 USD
24. İngiltere 40.785 USD
Züğürt tesellisine gelince; “ elde ettiğiniz önemsiz şeyin, elde edemediğiniz önemli şeyi aratmadığını söyleyerek kendini avutma” anlamına geliyor ki; sizi bilmem ama beni teselli etmiyor ne anlatılan masallar ne aşık olduğum Karadeniz bile...
Not: Kişi başına düşen milli gelirle ilgili rakamları farklı verilerle karşılaştırmadım ama aşağı yukarı durum budur.
Nermin Alpay / Yaşam Hakkı Aktivisti
Yorum Yap