- 12.04.2014 00:00
Erdoğan ve Cemaat savaşının galibi an itibari ile Başbakan ve iktidarı gibi görünüyor.
Tabiri caiz ise Cemaat 17 Aralık operasyonu ve sonrasındaki hamleleri ile Erdoğan’ı salladı ama yıkamadı, aksine 30 Mart yerel seçimlerinden Erdoğan daha da güçlenerek çıktı.
Hem cemaat’in ve hem de iktidar kanadının 30 Mart yerel seçimlerini bir mihenk taşı olarak gördüklerini hepimiz biliyorduk.
Eğer seçimlerden AKP % 30 seyrinde bir oy oranı ile çıksaydı böylesi bir durum da cemaatin eli güçlenmiş olacak ve deyim yerindeyse Erdoğan’a diz çöktürmek mümkün görünebilecekti.
Ne var ki sonuç tam aksi bir oranda çıktı, AKP her ne kadar son yapılan seçimlere göre oy yüzdesinde bir düşüş yaşamış olsa da; % 40-45 skalasını yakalamayı bildi ve haliyle bu sonuç cemaatte bir panik havası yaratmış gibi görünüyor.
Öte yandan bu sonuç hizmet hareketi içinde bir iç hesaplaşmaya ve bir otokontrol sisteminin devreye girmesini tetikleyebilir; cemaat kendi kendini sorgulayabilir.
Erdoğan ise seçim zaferi sonrası yaptığı balkon konuşması ve sonrasında Gülen hareketine yönelik çok daha sert ve yıkıcı darbelerin vurulacağı sinyalini verdi.
Özellikle en son internete düşen Suriye konulu gizli toplantının ses kaydının basına yansıması Erdoğan’ın öfkesini daha da derinleştirmiş gibi görünüyor.
Görünen o ki hükümetçe bundan sonrası cemaat ve mensuplarına yönelik çok daha sert ve caydırıcı önlemlerin alınacağı yönünde bize sinyaller veriyor.
Özellikle yabancı ülkelerde Gülen cemaatine bağlı okullara yönelik birtakım hamlelerin yapılabileceğine dair birtakım öngörüleri görebilmek mümkün,öte yandan hükümetin cemaate olan öfkesini en son MİT tırlarını durduran emniyet mensuplarından altısının Adana’da gözaltına almasıyla daha net gördük.
Peki, tüm bunlara karşı cemaatin bir sonraki hamlesi ne olacak? En azından birçok kişinin şu noktada hemfikir olduğunu biliyoruz ki o da şu: daha önceden Gülen hareketinden bazı kesimlerin hükümet ile tüm köprüleri atmanın risk olduğunu, hükümet içindeki ılımlı kanadın ileriki günlerde iktidar ile aralarında bir uzlaşı yolunu açabilecekleri yönünde beklentiler vardı.
Lakin bu beklenti kısa sürede boşa çıktı. Seçim sonrası Erdoğan’ın Cemaate yönelik giderek sertleşen tavrı önümüzdeki günlerde camiaya yönelik bir takım operasyonel hamlelerin yapılabileceği ihtimalini doğuruyor, bu anlamda özellikle hükümetin MİT yasasındaki ısrarı bu ihtimali doğuruyor.
Yasada dile getirilen: “MİT’e dışarıda operasyon yapma yetkisinin verilmesi ” yönündeki maddesinin ileriki süreçte F.Gülene karşı olası bir operasyonun yapılabileceğini akıllara getiriyor, elbetteki Amerika hükümetinin inisiyatifi olmadan bunun pek mümkün görünmediği de ortada.
Cemaatin bundan sonrası neler yapabileceğini kestirmek güç olsa da; sanki önümüzdeki süreçte Erdoğan’ın Çankaya yürüyüşüne giden yolu tıkamak adına son bir hamle yapabileceğini görmek mümkün.
Bu son hamlenin öncekilerden çok daha sarsıcı ve etkili olması ayrıca muhtemeldir.
Gülen hareketinin Yerel seçimler de AKP karşıtlığını çok net bir şekilde topluma yansıtmakta imtina ettiğini biliyoruz, gerekçesi de; muhafazakâr bir iktidara karşı tüm olan bitene rağmen bir organik bağın mevcudiyetinden ötürü topluma bir karşıt cephede olmanın anlatamayacağı gerçeği idi.
Ama şimdi durum farklı, savaşın karşı cephesinde bir camiadan çok direkt Erdoğan’ın kendisi var ve Erdoğan’ın olası Cumhurbaşkanlılığında cemaati çok daha zor günlerin bekleyebileceğini gördükleri kesin.
Eğer Erdoğan seçimi kaybeder ise siyaset sahnesinden silinebileceğini ve bu savaşın böylelikle nihai galibinin kendileri olacağını mutlaka hesaplıyorlardır.
Cemaat hem yerel seçimlerin rövanşını almak ve hem de Erdoğan ile girdiği ölümüne savaşı son bir hamle ile kazanabilmek adına önümüzdeki günlerde özellikle Başbakan’ın şahsına yönelik birtakım hamleler öne sürebilir, yani iki tarafta adeta ölümcül bir oyunun içindeler, adeta,“Rus ruleti” oynuyorlar demek mümkün.
Yorum Yap