- 7.11.2013 00:00
Geçtiğimiz günlerde Batman’da, bir mahalle düğününe, bir araçtan faili meçhul kişilerce açılan ateş sonucu 28 yaşındaki Özcan Temel yaşamını yitirmişti.
Yakın tarihimizde, henüz doksanlı yılların başında yaşanan yüzlerce faili meçhul cinayet ve ardından peş peşe gelen kadın intiharları ile ülke gündeminden hiç düşmeyen Batman için Özcan Temel’in katledilmesi o karanlık ve korku dolu yıllara tekrar dönülebileceği ihtimali doğurdu.
Hızla gelişen, ülkenin en büyük yirmi kenti arasına girmeye namzet yarım milyonluk Batman, şimdi nefesini tutmuş; Özcan Temel’in katil veya katillerinin bir an önce bulunmasını istiyor. Aksi takdirde, an itibari ile olayın bir numaralı faili olarak gösterilen ve Hizbullah’ın legal kolu olduğu söylenen HÜDA PAR’ın kuruluş amacına ve misyonuna yönelik kuşkuların daha da derinleşeceği görünüyor gibi.
Öte yandan, HÜDA PAR Genel Başkanı, Zekeriya Yapıcı’nın geçtiğimiz günlerde Başbakan Erdoğan ile AKP merkezinde, 1 saat 10 dakika süren görüşmesinden sonra, bölgede artan faaliyetlerinin tesadüf olmadığı yönünde birtakım şüphelerin olduğu açık.
1990’lı yılların başında, derin devletin kurduğu ve başta Batman olmak üzere, aralarında DEP milletvekili Mehmet Sincar, yazar Musa ANTER, gazeteci, Gonca Kuriş ve Cengiz Altun’un da bulunduğu yüzlerce insanın katledilmesinin bir numaralı sanığı olarak gösterilen Hizbullah’ın bugünlerde adeta legal kolu olarak piyasaya sürülen HÜDAPAR’ın Özcan Temel’in kanında umulur ki parmak izine rastlanmaz.
Gerçi HÜDA PAR yetkilileri, olayın hemen akabinde yaptıkları açıklama ile, cinayetle ilişkilendirtmelerini kabul etmediklerini ve asla olayla ilgilerinin olmadığını, bunun BDP ve PKK’nın bir kara propagandası olduğunu dile getirseler de bunun inandırıcılığı tartışılır.
Olaydan birkaç saat evvel, düğünün yapıldığı mahalleye gelen HÜD PAR’lı gençler kendi partilerinin propagandasını yapan bildirileri dağıtmak istemiş ve yine anlatılanlara göre; BDP’li gençler, bu grupla tartışıp onları mahalleden uzaklaştırmışlar.
Aradan çok geçmeden, kimliği henüz tespit edilemeyen bir gurubun, uzun namlulu silahlarla rastgele kalabalığı taradıkları ve olay sonrası Özcan Temel’in yaşamını yitirdiği söyleniyor.
Bundan çok değil, henüz 15-20 sene evvel “Kürt Ergenekon’u” da denilen Hizbullah ile PKK’nin kanlı hesaplaşmasında yüzlerce evladını kaybeden Kürtlerin, açıkçası bir daha böylesi bir çatışmayı kaldırabileceğini sanmıyorum.
Tarih boyunca, düşmandan çok kendi içindeki kavgalar ve hesaplaşmalarla kan kaybeden Kürtler için, o acı ve gözyaşı dolu karanlık dönemi tekrar sahnelemek isteyenlerin olabileceğini de unutmayalım.
Bunun tarihte o verebileceğimiz birçok örneği var.
İhanet sarmalına takılmış, kendi halkına ancak acı ve ölüm getiren yığınla örnek var Kürtlerin tarihinde.
Bir alçakça ihanetsin sonucu olarak katledilen, büyük Kürt yazarı Musa Anter’in, Kürtlerin kendi halkına yaptıkları ihanetlerin sonucun da söylemiş olduğu şu söz çok anlamlıdır.
Anter, Kürtler için: “qewma kew”, yani; “keklik kavmi” diyordu. Bilindiği gibi avcılar, keklik avlarken, başka bir kekliği kafese koyup pusuya yatar, kafesteki kekliğin ötüşü ile onun yanına gelen öteki keklikler avcının hazırladığı tuzaktan habersiz birer av olurlar.
İşte Kürtlerde ne yazık ki hep böyle oldular.
Abdülhamit’in 1891 yılında Kürt gençlerden oluşturduğu ve doğuda Kürt ve Ermeni isyanlarına karşı kullanmış olduğu Hamidiye alayları. 1985 yılında sözde PKK’ye karşı kurulan köy koruculuğu sistemi ve son olarak 1990’lı yılların başında derin devlet ve JİTEM tarafından uzunca süre yine sözde PKK’ye karşı kullanılan Hizbullah, bu kötü örneklerden sadece bir kaçı.
Bu oluşumlar giderek kontrolden çıkan birer canavara dönüşmüş ve bu canavarı yok etmek hiçte kolay olmamıştır.
Hamidiye alaylarının o dönem yoksul Kürtlere nasıl kan kusturduğu azıcık tarih bilgisine sahip olanların bilebileceği gerçeklerdir.
Yine sözde “terörle etkin mücadele” amaçlı kurulan Koruculuk sisteminin ne denli tehlikeli bir yapıya dönüştüğünü çoğumuz biliyoruz.
Bundan daha birkaç sene evvel, Mardin’in Bilge köyünde korucuların yaptıkları katliam ile çoluk, çocuk demeden 44 masum insanı nasıl katlettiklerini unutmak mümkün mü?
Hizbullah’ın adam kaçırma, domuz bağı cinayetleri ise vicdanları yaralayacak cinsten…
Kötü bir geçmişi olan Hizbullah’ın, bu olayda parmağı var mı yok mu?
Eğer parmağı varsa yeni bir ‘’Kürdü Kürde kırdırtma politikası’’ mı sahnelenmek isteniyor?
Batman olayının, işte bu yüzden bir an önce aydınlığa kavuşması, fail veya faillerin yargının önüne çıkartılması gerekir, yoksa bu olayın provokasyona çok açık olduğunu unutmamak lazım.
Yeni bir ‘’Karanlık 90’lar dönemi’’ yaşanmaz umarım…
Yorum Yap