Yaklaşık üç aydır Kandil’de PKK lideri A.Öcalan ile hükümeti temsilen MİT yetkililerince yürütülen ve BDP’lilerin çok aktif rol oynadığı “barış” görüşmelerinin bugüne değin belki de en somut sonucunu almış olacağız.

 PKK, 25 Nisan itibari ile; yani bugün silahlı unsurlarını adım adım sınır dışına çekmeye başlayacak.

 Bu çok önemli bir hamle, tüm dayatmalara ve tüm provakatif girişimlere rağmen oldukça önemsenmesi gereken bir nokta.

 Savaşın son bulması ile özellikle son otuz yıldır ülkenin doğusu ve batısı arasındaki kırgınlıklar, küslükler ve mesafeler kaldırılmış olacak.

Yeni toprakların, bambaşka uygarlıkların ve değişik tatların hazzına varacaksınız.

 Kimilerinin güneydoğu, kimilerinin Kürdistan değdi topraklara yani İstanbul, İzmir ve mersin’de aynı bayrağın dalgalandığı fakat uzak ve unutulmuş bir coğrafyayı keşfedeceksiniz.

Mesela şairin dediği gibi: “bir ülkeden başka bir iç ülkeye…” geçeceksiniz.

Dünyada güneşin en güzel doğduğu topraklarda, sabırla ve keyifle Nemrut’ta gün doğumuna tanıklık ederken aslında yepyeni başlangıçlara ufkunuz açılacak.

 Ya da Urfa’da; insanlık tarihinin ilk uygarlıklarına Göbeklitepede tanıklık edeceksiniz. Hz.İbrahim’in sabrına ve kutsal mücadelesine balıklı gölün o mistik havasını solarken daha iyi anlamış ve öğrenmiş olacaksınız.

 Veya Dünyanın en uzun surlarına Diyarbakır’da; biz Kürtlerin dilinde “Amed’de” keçi burcuna çıkarken ne çok yabancısı kalmışız bu ülkenin diyeceksiniz ve hiçbir coğrafyada ve hiçbir toprak parçasında eşi ve benzeri olmayan o sonsuz “efsel bahçelerine” surların tepesinde seyre dalarken Diclenin hüznüne tanıklık edeceksiniz ve Dicle sizi akıntısına alıp Hasankeyfe sürüp götürecek!

Kadim Kürt kültürünün bilinmezliklerine, savaşlara, yıkımlara, göç ve talanlara tanıklık etmiş o topraklarda büyük bir merak ve heyecanla Hasankeyfin kaya evlerini gezeceksiniz.

Yolunuz Mardin’e düşecektir mutlaka, Kürtlerin, Ermenilerin, Süryanilerin ve Yezidilerin kardeşçe kurduğu bir medeniyetin eşiğinde Mezopotamyanın gizemine selama duracaksınız mesela.

Daryül zaferan kilisesinin hüznünde içiniz burkulacaktır belki veya Kasımiye medresesinin avlusunda, bir gün batımında akşam çayınızı keyifle yudumlayacaksınız.

Nusaybin’de bir doğa harikası olan ve Kürtlerin “ava spi” yani beyaz su dediği cennette yüreğinizin cennetini kuracaksınız.

Midyat’ın eşsiz tarihi dokusuna, Cizre’de Dünya tarihlerinin en büyük aşklarından biri sayılan Mem u Zin’in o büyük aşkının destansı öyküsünü dinleyeceksiniz yüreği yanık bir Kürt dengbejinin sesinden.

“Kibrit çaksam şehir havaya uçacak!” Diyebileceğiniz petrolün başkentinde Batman’ın hızlı gelişimine ve dönüşümüne tanıklık ederken Beşiri’de Mezopotamyanın en eski manastırı olarak bilinen Mor Kiryakus manastrının sahipsizliği ve terk edilmişliği karşısında üzülecek, belki de öfkeleneceksiniz.

 Siirt’te büryan kebabının eşsiz tadını damağınızda hissederken Dünyanın en etkili gözetleme kulelerinden birinin Tillo’da olduğunu sonradan öğreneceksiniz.

 Kanlı savaşların yapıldığı topraklarda gözlerinizi kapatıp atınızı Bitlis’te bir koca hanın avlusuna sürüp akşam yorgunluğunuzu atacaksınız.

Ve sabahın ilk ışıklarıyla daha kuzeye süreceksiniz atınızı, Muş ovasının sonsuzluğunda bir yük katarının kederli geçişini izlerken; 1071 Bizansı deviren Kürt beyleri ile Selçuklu ordusunun bu coğrafyada kardeşliğin ilk tokalaşmasını ve Kürtlerin soylu kültüründen gelen ev sahipliği ve misaferperverliği ile Anadolu’ya buyur edilen kardeş “Türk” halkının memnuniyetini his edeceksiniz yüreğinizde.

Öğlen sıcağından sonra kendinizi Dersim’de coşkuyla akıp giden Munzurun serin sularına salarken hala o topraklarda yitip giden binlerce canın ardından Kürt anaların yaktıkları ağıtlarda belki ağlayacaksınız.

Dedim ya yepyeni bir coğrafyayı merak ve heyecanla keşfetmiş olacaksınız.