Ters giden bir şeyler var

  • 26.09.2011 00:00

 Bir şeyler var ki dostlarım, sanki işler yolunda değilmiş gibi...

Meselâ bıktım ben, bu Türk-Kürt itişip kakışmasından. Gençtim konu buydu, şimdi yaşlandım hâlâ bu. Üstelik şaka maka, kırk-elli bin kadarı da birbirlerini öldürdüler, bu süreçte.

Neymiş, kendi dillerini diledikleri gibi konuşamazlarmış. Şunu yapamazlarmış, bunu yapamazlarmış. Saymayayım şimdi neler olduklarını. Hepimiz ezbere bilmiyor muyuz zaten?

1967’de daha Harp Okulu’nda öğrenciyken, Ankara’da Halk Oyuncuları diye bir tiyatro grubu vardı.Devr-i Süleyman adlı oyunlarının bir sahnesinde; “Şantiyeye gelen İngilizlerle güzel güzel anlaşıyorsun, Fransızlarla da güzel güzel anlaşıyorsun, Almanlarla da güzel güzel anlaşıyorsun; lâkin bir bana gelince, benim dilime gelince anlaşamıyorsun, bey!”diyorlardı işçiler, başlarındaki mühendise.

Yarım yüzyıl geçti, hâlâ aynı terane. Düşünmeye kalkışmadan sürdürülen, hâlâ aynı tembel inatlar.

Nihai hedef, dünyadaki tüm Kürtler için eğer tek Kürdistan’sa, ve yeryüzünün gidişatı da bunaysa, kendi içinizdeki Kürt vatandaşlarınız ve toprak bütünlüğünüz bakımından, bundan kurtulmanın bir tek yolu vardır sadece: Sizdeki Kürtlerin, ayrılıp da diğerlerine katılmaya gerek duymayacakları kadar özgür ve zengin olmaları. Tıpkı İsviçre’deki İtalyanların İtalya’ya, Fransızların Fransa’ya, Almanların da Almanya’ya katılmayı akıllarından geçirmeye gerek duymamaları gibi, yâni.

Ülkenizi, sadece Kürtler için değil, herkesler için o hâle getirmelisiniz ki, kimselerin akıllarında da yüreklerinde de ayrılık rüzgârları esmesin.

Bir de şu Allah’ın cezası kardeş kavgasından kurtulabilmek için, birbirleriyle çatışan bölükler ve terörist gruplar, her iki taraftaki şahinlerin çocuklarından oluşsalar, diyesim geliyor sinirle ya, o ana kuzularına da yazık tabii, sonuç olarak.

Bir şeyler var ki dostlarım, sanki işler yolunda değilmiş gibi...

Onca emeğin, onca gayretin her geçen gün geriye gitmesine karşın, Başbakan sanırsın ki, Zapata ya da Pancho Villa, veya Che Guevara, Spartaküs, yahut Köroğlu, İnce Memed, ya da... korkarım, belki de Keşanlı Ali.

Biz burada açımızdan ölürken, nedir o Afrika’yı falan kurtarmalar öyle? Anladık, yüce milletiz, şu bu ama, bu kadarı da fazla değil mi, Allah’ınızı severseniz?

Ah siz bir bilseniz benim de gönlümden geçen yücelikleri; ne ki evlere doğru dürüst giremeyen proteinleri ve koca yaz boyunca yakalarının rengi atmış tişörtlerini gördükçe yoksulların, iniveriyor suya yelkenlerim.

Afrika’nın o zavallı insancıkları ve zorbalıkların batağında yüzyıllardır debelenen Mısır’ın, Tunus’un, Libya’nın, Suriye ve Filistin’in halkları, lütfen beni bağışlasınlar. Biz burada açken, biz burada ceza evi arabalarında cayır cayır yanarken, el kadar yavrularımız kollarımızdan kayarak kapaksız rögarlarda kaybolup giderlerken, seçtiklerimizin bizleri yüzüstü bırakıp başka dünyaların sorunlarına ölçüsüzcekapılmalarını yadırgayarak seyrediyoruz.

Arap baharına gelince... akşamdan sabaha çözüleceğini mi sanıyorsunuz siz bu meselelerin? Biz bir asırdır, ta 2. Meşrutiyet’ten beridir yayığında çalkalanmadık mı, bu demokrasi mücadelesinin? Bu işler kolay mı öyle, ha deyince?

O Piri Reis adlı tekne de, askerî gemi midir, araştırma gemisi mi, gençliğimden beri anlayabilmiş değilim. Ne vakit savaş davullarının kasnakları gerilse, darbelerin o esnada türküleri çalınan Hasan Mutlucan’ı gibi, hemen seyrüsefere çıkartılıverir. Sanırsın ki, malûm harbin ateşleyicisi Goeben yahut Breslau zırhlılarından biridir.

Bir şeyler var ki dostlarım, sanki işler yolunda değilmiş gibi...

Derin devlet ve darbe davaları, haklıyken haksızlığa düşülecek denli çetrefilleşiyor; lâstik gibi uzayıp gidiyor. Çepeçevre “sıfır problem” politikalarından, “dört yanım puşt zulası” anlayışlarına başarıyla kulaç atılıyor. Her alandaki reformlar milim dahi ilerlemiyor.

Dolar aldı başını gidiyor. Ama zaten yoksullaşmayı da normalleştirmiştik, bağışlayın bazen unutuyorum. Bir avuç rantiye, toplumsal artığı havuduyla götürüyor da, kimselerin aldırdığı yok. Büyük bölümü mülkiyetsiz kitleleri, bu çalışmazsa nasıl olsa diğeri çalışır diyerek, karın bile doyurmayan paralara çalıştırıyorlar da, köpekler gibi, kimselerin tındığı yok.

Nasıl olsa adam gibi sol da yok, sendika da yok. Sömürü ayyuka çıkmış, fakat telâşlanmayın, sorun da yok.

Muhalefet desen tırışka. CHP, iktidar seçeneği olacağına, “muhalefet” sözcüğünün sözlükteki anlamına takılı kaldığı için, hükümet ne derse tersini savunuyor. Meselâ MİT’le PKK görüşmesinde, sorunun onca boyutu dururken, Kılıçdaroğlu’nun işi gücü bırakıp taktığı şey, Erdoğan’ın olaylara duhulü bakımından , “kuşun kanadı suya değmiş miydi, değmemiş miydi” oluyor. O yüzden ben, Kılıçdaroğlu’nu ne zaman dinlesem, “istop” ediyorum. Hani bilgisayara ne var ne yok diye sormuşlar da arıza yapmış ya, işte öyle. Onun konuşmaları yatay “8”e, yâni sonsuzluk “∞” işaretine benziyor, benim için.

AKP’ye tarihin doğru yerinde durduğunu söylemiş idik ya, sanırım o da kalktı bizi yanlış anladı. Orada, o sabit noktada, galiba öylece dikilip duracağını zannetti.

Bir şeyler var ki dostlarım, sanki işler yolunda değilmiş gibi...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yorumlar (1)

  • Hrac Madooglu
    Hrac Madooglu
    5.02.2015 18:26

    Erdogan ve bakanlar yolsuzluk yaparken yakalandi diye hirsinizi alamiyorsunuz. Hrant Dink cinayetini de planlayanlarin cemaat oldugu yalanini da yutturmaya calisirken utanmadan Hrantin gazetesi Agosa saldirdiniz. Sizin bu konuda inanirliginiz yok. Basin ozgurlugune gelince: Turkiye bu konuda 179 ulke arasinda 154. sirada bugun. Bunun da sorumlusu Erdogandir.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums