- 20.07.2015 00:00
Böyle olsun istememiştim.
Bu değildi hayalimdeki Türkiye.
Yeryüzünde bırakacağımız iz,
anılacağımız değerler,
adımız geçtikçe yâd edecekleri duygular,
bu denli olumsuz olmamalıydı.
Fransa Başbakanı Hollande’ın, dünyanın bütün liderlerinin de katıldığı Paris’teki Charlie Hebdoyürüyüşünde, taziyeleri kabul ederken sıra tam Davutoğlu’na geldiğinde cin çarpmış gibi irkilerek hızla bir sonrakine geçtiğini hiç unutamadım.
Unutamam da.
Orada horlanan, küçük düşürülen bendim çünkü.
Siyasilere ne bakıyorsunuz? Onlar, yüzlerine tükürülse ‘yarabbi şükür’ diyerek her şeyi yalayıp yutan kavmindendirler.
Nitekim bizimki de suratında donan bir sırıtışla öylece kalakalmış; gözleri hemen, acaba yakalandım mı dercesine televizyon kameralarını aramıştı.
Bunca fütursuz cakanın, bu kadar çalım satmanın, ancak böyle bir muameleye karşılık geldiğinin resmiydi o.
Ne ki, o çirkin emeller hâlâ sürüyor.
Hâlâ bizi Batı değerlerinden kopararak uzaklaştırmanın azmindeler.
Arap’a olan tutkunlukları dinmek bilmiyor.
En baş ahbapları ya Suudiler, ya Katarlılar.
Bu bir siyaset olmaktan öte, kültürel bir teslimiyet, aynı zamanda.
Ülke kan gölüne çevrildiğinde bile, simge yapıp ağladıkları Rabia adında bir Arap kızıydı.
Ortadoğu’da Müslüman Kardeşler çizgisinde politik bir ayrık otu neredeyse kalmadı, ama bizdeki hâlâ capcanlı ve direniyor.
Bizi ille de siyasal bir Sünni Arap yapacak!
Kafaya koymuş.
Biz istiyor muyuz?
Hayır!
Ama bunun önemi yok!
O istiyor ya, yeterli.
Tanrı onu bu maksatla yaratmış.
Hepimizi cennete götürecek!
Bu güdük kafalı,
bu sadece Arap teolojisinden başka bir halt bilmeyen,
şiir denince aklına yalnızca fütuhat özlemleriyle yazılmış hamasi savaş menkıbeleri gelen,
felsefe denince, dinden başka düşünceye geçit vermeyen,
bilim denince sıfırı biz bulduk diye şarlatanlık yaparken koskoca İslâm âleminin o sıfırı da tükettiğinin bilincinde olmayan,
büyük ulus olmayı dünyayı dinsel ve askersel olarak zapt etmek olarak algılayan,
zekâ yoksunu,
ama menfaate geldi mi gözleri altın damarına rast gelmiş detektör ibresi gibi fıldır fıldır dönen,
para için yemedikleri nane kalmayan,
‘bugün var yarın yok’ bir güruhtur bunlar, bilesiniz!
Zira Reza Zarrab’ın pislikleri ortaya yeniden bir bir dökülmeye başladı bile.
Sadece bu mesele dahi onları götürmeye yetecek!
Meğer ihraç ettikleri altınları, yeniden ithal gibi göstermişler.
Her türlü melanet var bunlarda.
Üstelik bilebildiğimiz, ancak buzdağının su üstündeki bölümü.
Asıl gövde, su düzeyinde durmasını sağlayan ağırlığı oranındaki göremediğimiz kütlede.
O, işbaşından gittiklerinde ortaya çıkacak.
İddia ediyorum; öyle komisyonlar kurulacak, öyle sonuçlar alınacak ki, hepimiz küçük dilimizi yutacağız.
Tabii Türk toplumunun, Türk siyasetinin buna niyeti olursa!
Çünkü biz öyle şeyler gördük, öyle utanmazlıklar yaşadık ki, yapanın yanına hep kâr kaldı.
O yüzden bunların kolay kolay gideceğini sanmayın.
Öyle koalisyonlarla falan, hükümranlığı paylaşacaklarını da ummayın.
CHP’yle veya diğerleriyle hükümet kurma tripleri filan var ya, hep onlar dümen.
Davutoğlu’nun bir görevi de, 45 günün dolmasına az bir zaman kala, hükümet kurma sırasının sözüm onaKılıçdaroğlu’na geldiği bahanesiyle bizzat Saray’a çağrılması için Erdoğan’a meydanlarda koz vermesinin fırsatını da sağlamak.
Çünkü gitse bir türlü, gitmese bir türlü.
Ya, birkaç gün önce yedikleri şu son herzeye ne demeli?
Sanırım enerji meselesiyle ilgili bir konuda Paris’teki Tahkim mahkemesinde biz kazanmışız, Yunanistankaybetmiş.
Güzel!
Demek ki haklıymışız.
Ancak, Enerji Bakanı Taner Yıldız dedi ki; “Yunanistan’ın zorda olduğunu biliyoruz, ancak çıkarlarımız önce gelir. Kazandığımız 100 milyon doları hemen istiyoruz.”
Yahu sizde hiç mi vicdan yok?
Komşuluk bu mudur?
Adamlar maaşları ödeyemiyorlar. Hadi vazgeçtik silmeyi, bari birazcık erteleyemez miydiniz?
Düne kadar adını bile duymadığımız yerlere, sırf Müslüman oldukları için paralar saçan sizler değil misiniz?
Yazıklar olsun, tüh size be!
twitter@cinarnamik
Yorum Yap