- 28.04.2014 00:00
Netameli bir konu.
Alışılmışın dışına çıktın mı, ya o kesim ya bu kesim bakımından topun ağzındasın.
Bütün tarih kitapları, şu bizim Şark’ta, hem her meselenin önsözüne “ne yazık ki elimizde yeterli bilgi ve belge yok”diye başlayacak; hem de okuma özürlü bu toplum, ortalığı kesin yargılarla kasıp kavuracak.
Herkesin tarih, hukuk, ahlâk alanında kendi siyasal çizgisine uygun düşecek tarzda kurgu ürettiği bir ülke burası.
Oysa serinkanlı bir objektifliğe zerrece prim vermemenin en canlı örneğini bugünlerde yaşamıyor muyuz?
Altmış yıllık “darbe süreçleri”nin mayaladığı öfkelerle bir punduna getirip, “siz zaten onların devamı değil misiniz ki” diyerek tarihin bu husustaki faturasını Silivri’de yatan subaylara yıktınız da ne oldu?
Şimdi sakinleyip içinize sinmeyince, “acaba nasıl dışarı çıkarırız”ın peşine düşmediniz mi, bu sefer de?
Ne ki, yüz sene önce bu ülkenin yurttaşı olan bir buçuk milyon insan, Ermeni oldukları için öldürülmüştür.
Ne inkâr edebilirsiniz bunu, ne üstünü örtebilir, ne de unutturabilirsiniz.
Sorun, bu konunun nasıl çözümleneceğinde düğümleniyor.
Doğulular mutluluğa, problemlerini çözmekle değil de, sanki sürdürmekle erişmektedirler.
İngilizler, Fransızlar, Almanlar yarım yüzyıl önceki elli milyon insanın katlini unutarak şimdi sarmaş dolaş iken, biz Sultan Selim’den beri Alevi meselesini bile daha hâlledebilmiş değilizdir.
İşte o yüzden de bu kültür, dünya egemenlerince boyuna kullanılagelmektedir.
Çünkü telâfi edilmiş sıkıntılar, onların varlığından beslenenler için, tüketilmiş kirli tabaklar gibi çekicilikten uzak ve yarayışsızdırlar.
Böylece Türklerin özür dileme meselesi de, tıpkı sünnet korkusunun kimi erkek çocukta travmaya dönüşmesindeki gibi, nesilden nesle aktarılan bir kalkerleşmeyle neticelenmiştir.
Hani niyetine girilse bile, ona yardımcı olan pek çıkacak gibi de gözükmüyor.
Örneğin dünya, Alman halkını Nazilerle karıştırmamaya özen gösterdiydi.
Ama Türk dendi mi, herkesin aklına soykırım yapan iflâh olmaz bir İttihatçı geliyor.
Âdeta milliyetçileşerek içine kapanması, yanlış yapması bekleniyor.
Başbakan’ın taziyesi bile ciddi bir aşama olarak algılanmayıp değerlendirmeye dahi alınmadı, bir günde söndü gitti.
Hoş, onun derdi de zaten 24 Nisan’ı aşmaktan ibaretti.
Öte yandan, masum göstermeye değil elbet de, ama nasıl kullanıldıklarını aydınlatarak özür dileme yolunda özgüvenini artırmak ve maksadı sadece düşmanlık olanları da birazcık insafa çağırmak için; bu soykırımı plânlayanların, yürütenlerin ve İttihatçı Türkleri o suçlara azmettirenlerin, esasen Almanlar olduğu daima gözardı edilmiştir.
I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ordusu’nda yedi binin üzerinde Alman subayı ile otuz beş bin erbaş ve er, İstanbul ve Trabzon’dan Kudüs’e kadar bütün bölgelerde görev yapmışlardır.
II. Dünya Savaşı’nda ise, bunların büyük bölümü Nazi teşkilâtının iskeletini oluşturacaklardır.
“Ermeni Tehciri” emrini veren Osmanlı Genelkurmay Başkanı Schellendorf’un emir subayıRibbentrop, Hitler’in dışişleri bakanı olacaktır.
Osmanlı’da Ordu Kurmay Başkanı olan Von Papen, Hitler’in başbakanıdır.
Von Neurathve Pohl,SS birlikleri ve toplama kampları komutanlığı, Van’a kadar giden DönitzDz. K.K. ve Hitler’in intiharından sonra da Devlet Bşk. yapacaklardır.
Osmanlı subayı Höss, Auschwitz-Birkenau toplama kamplarını kurmuştur.
Von MansteinKurmay Bşk, Rust ise insanlar üzerinde deney yapılmasını geliştiren bakandır.
Gürtner, Hitler’in adalet bakanı, Von Scheubner-Richter Erzurum konsolosudur.
Yahudi soykırımını gerçekleştiren Naziler, ilk stajlarını Ermeni soykırımıyla Anadolu’da yapmışlardır.
Bütün bunlar, sömürge görünmemek adına gizlenmektedir.
twitter@cinarnamik
Yorum Yap