- 3.02.2014 00:00
Sana mı kaldı, bu ülkenin her türlü vesayetten kurtulup özgürleşmesi için, en önce anayasanın zihniyetten değişmesi ve “darbeler tarihi”nin tüm antidemokratik yasa ve kurumlarından kurtulması gerektiğini söylemek?
Dedin de n’oldu, ne geçti eline, yaptılar mı bari tekini olsun?
Dinleyen oldu mu seni; yoksa başına gelen ‘kendin çal kendin oyna’ hâli mi, her zamanki gibi?
Çocuktun, ne olduğunu doğru dürüst anlayamadan 27 Mayıs’ın içinden geçtiydin oyuncaklarınla.
Tam delikanlı olmuş, hayatı yeni yeni kavramaya başlamıştın ki, 12 Mart’ın sillesi bitmişti ensende.
Olgunluktu falan derken, etine yapışan bu sefer de 12 Eylül’ün mengenesi olacaktı.
Ardından, 28 Şubat’ın sorunlarıyla boğuşup durmuştun.
Ve sonra... bu ileri yaşında tam artık ferahlık umacakken, sanki bir o eksikmiş gibi, işin yoksa budinciler’le uğraş şimdi de.
Bir ömür tükettin, ama bir arpa boyu yol değil arkanda bıraktığın.
Akıllandığın da yok be dostum, bu nasıl hüsran?
“Hırsız vaaaar” diye yırtındığın adamlar, daha kırkı çıkmadan, “verilmeyecek hesabımız yoktur” demeye başladılar bile yeniden.
Seni değil, onları alkışlıyor, avuçlarının içi patlayıncaya kadar, insanlar.
Çalan çırpan razı, çaldırıp çırpılan razı, peki sana n’oluyor?
“Hepsi ters tepecek” demişti Başbakan. Bak işte oluyor dediği, ters tepiyor.
Allem etti, kalem etti; polisi, savcı ve yargıçları altüst etti, kendi iktidarına el süremeyecekleri bir şekle şemaile sokarak, çıkmasını becerdi zeytinyağı gibi tekrar suyun üstüne, aferin valla.
Sen derdine yan.
Yahut yanma da, artık akıllan!
Bak yaşlandın, durul artık.
“Mevcut durumla güreşilmez” demez mi Askerî Taktik? Bunu sen değil misin en iyi bilen?
Öyleyse derdin ne senin? Durumu, olan şekliyle kabul etsene herkes gibi.
Aptal mısın nesin birader?
Ne elde var ne avuçta!
Dalgana baksana...
Yolunu bulsana...
Tıkırına koysana...
Sefasını sürsene...
Sana mı düştü tasası, memleketin? Görev mi verdiler? Aman n’olur gel bizi kurtar mı dediler?
Savcıları değiştirdiler. Mahkemeleri yeniden düzenlediler. Polislerin kendilerinden yana olanlarını üst makamlara getirdiler. Kısmetse mevzuatta da değişiklik yapacaklar.
Hadi, sürdür bakalım hırsız demeyi, sıkıyorsa.
Aklını başına topla oğlum!
Bari bundan sonrası için bir baltaya sap ol, hiç olmazsa.
Epeyi geç kaldınsa da, gene de bulunur, senin bile göze gireceğin kimseler.
Sana kıyak yapacak, sana sus payı verecek, seni kullanacak ama karşılığını da ödeyecek, çıkar birileri karşına, kuşkun olmasın.
Rahat edersin be iki gözüm.
Avrupa’ya falan gidersiniz karı koca. Gezer tozarsınız. Rahat edersiniz.
Korkma, hiç kimse kınamaz seni. Eşe dosta sofralar kurmaya başladın mı, onlar da seni başarılı bulmaya başlarlar da, gör bak itibarın nasıl artar.
Lâfın dinlendikçe özgüvenin gelir; rahat yalan söylersin.
Unutma ki nesiller, hayata dair her şeyi yeni baştan öğrenirler. Bunu da kendi koşullarının penceresinden bakarak yaptıkları için, senin gibi yaşlı nesilleri anlamakta çoğu kere zorlanırlar.
Senin yaşıtlarınınsa çoğu göçmüş; kalanlar, ya bencilleşmiş ya da hastalıklarla cebelleşmektedirler.
Yani diyeceğim, gençler yalanlarla büyüdüğünden, ötekiler de duyarsızlaştığından, yazdıkların pek işe de yaramıyor, kızdırmaktan başka çoğu kimseyi.
Düşman edinmenin ne âlemi var? Salak mısın sen?
Çark ettiğini çakozlamadıklarına sen bile şaşarak, ister misin bir de Donkişot günlerine yanasın ileride?
Lâkin zaman zaman boğazına yumruk gibi takılan, yutağındaki haramî bir lokma mıdır, yoksa yüreğinde titreyen eski değerlerden bir sızı mıdır... o kadarını da görmeyeceksin artık, değil mi ya koçum benim!
cinarnamik@hotmail.com
twitter@cinarnamik
Yorum Yap