- 8.11.2013 00:00
“Ben ülkesinin gündemini kaygıyla izlemekte olan, üniversiteyi yeni bitirmiş, 23 yaşında bir bilgisayar mühendisiyim.
Hayatımda ilk kez 2010 yılı anayasa değişikliği referandumuyla AKP’ye ‘yetmez ama evet’ diye oy verdim.
Açık söylemek gerekirse, bu partiye ilk dönemlerindeki AB politikalarından dolayı sempatiyle bakıyordum.
Ama bu 11 yılın sonunda, askeri vesayetin geriletilmesi dışında umut verici hiçbir ilerleme görmediğim gibi, gündemdeki son olaylardan sonra da artık iyice ümidi kesme noktasına geldim.
Ben bir ateistim, ailem ise oldukça muhafazakâr. Bir nevi şu kemikleşmiş yüzde elliye aitler.
Başbakanın ‘kızlarla erkekler aynı evde yaşayamaz’ söyleminden sonra, bizim evde büyük tartışmalar döndü. Ailem bu adamı haklı buluyor. Bense onların bu kadar gerici olmasını kaldıramıyorum.
Fakat bunun sadece bizim evde tartışılmadığının da bilincindeyim. Toplumda böyle aptalca bir talebin var olabildiğini görüyorum. Hatta bu insanların birçoğu belki de bunları yapması için oy veriyorlar o partiye.
Bunları düşündükçe moralim bozuluyor.
Yazılarınızı beğeniyle takip eden liberal bir insan olarak sizden, gelecekte bizi nasıl bir Türkiye’nin beklediğine dair bir yorum duymak istedim. Maili atmamın sebebi bu.
Giderek daha da antidemokratik bir toplum mu olacağız?
Hâlbuki ben toplumuna hizmet etmek için yanıp tutuşan bir gencim. Fakat ülkemdeki gelişmelerden dolayı, gerçekten çok mutsuz ve umutsuzum.
Üniversite hayatım boyunca, şartlarımı da zorlayarak tamamen kendi imkânlarımla 17 Avrupa ülkesi gezdim. Bir sene kadar da Madrit’te yaşadım.
Avrupa’dayken insanların ne denli mutlu, huzurlu yaşadıklarını gördüm. Buradaysa aptalca şeyler tartışıyoruz. Gelişmiş ülkelerin yüzyıllar önce çözdüğü sorunların içinde boğuşup duruyoruz.
Bütün bunlar, hayata yeni atılmak noktasında olan benim, çok moralimi bozuyor.
Ne dersiniz?
Sizce kalıp savaşmaya değer mi, yoksa buradan bir an önce kaçıp kurtulmalı mıyım?”
*
Ne demeliyim şimdi ben bu gence, söyler misiniz?
Bu kadar ağır bir yükü tek başıma kaldırabilir miyim?
O yüzden hep birlikte karar vereceğiz buna.
En başta şunu bilelim ki, bu sorun bu genç adamdan çok bizim sorunumuzdur.
Çünkü onun, kolunda altın bilezik gibi parıldayan bir mesleği, aydınlık bir beyni ve 23 yaş gibi bir dinamizmi var. Yarın çeker gider buralardan; uygar dünyanın herhangi bir yerinde güzel bir hayat kurar, olur biter.
Arkasından bakakalacak olan bizler oluruz; olan bize olur, ona değil.
Bu genç adam ne kadar geleceği temsil ediyorsa, Erdoğan da o kadar geçmişi temsil ediyor, aklı başındakiler için.
Biri ayın aydınlık yüzüyse, öbürü de karanlık yüzü.
Biri çağdaş hayatların hayallerini muştularken, öbürü karabasan kâbusların habercisi.
Biri insan olmaktan kıvanç duyacağımız bir cennetin hevesleriyle dolup taşarken, öbürü bizi Ortadoğu cehenneminin bağnaz bataklıklarına sürüklemeyi kafasına koymuş bir çılgınlığın simgesi gibi görünüyor.
Biz bu pırıltılı gencin mi yanında duracağız, şakakları öfkeyle kararan Erdoğan’ın mı?
Yapın seçiminizi!
cinarnamik@hotmail.com
twitter@cinarnamik
Yorum Yap