Türkiye’nin sorunları Erdoğan’la çözülmez

  • 4.11.2013 00:00

 Günlük hayatımızdaki çoğu şeyi sosyolojik ve tarihsel bağlamlarından kopuk olarak ele alıp izahata kalkışmamızın, olur olmaz hususlarda bile ayrı düşmemizde payı var bence.

Toplumun sınıfsal yapıları ve bunların “devlet”le ilişkileri, tarımın egemen olduğu kırsal bölgelerde “zor-yoğun”, ticaretin egemen olduğu kentsel bölgelerde ise “sermaye-yoğun” tarzında farklılaştı ve devletten talepler de, devlete etkiler de bu minvalde değişti.

O yüzden, yöneticilerin politika yapma biçimleri ve stratejileri, zor-yoğuna yahut sermaye-yoğuna dayanmasına göre şekillendi.

Zira toplumsal sınıflar, seçtikleri yöneticiler marifetiyle devletin el koyduğu kaynakların yeniden dağıtımının nasıl yapılacağını belirlerler.

Bir üleşimin zor-yoğunu temsil eden kırsal kökenli unsurlara mı, yoksa sermaye-yoğunu temsil eden kentsoylulara mı gideceği, hangisinin iktidarda olduğuna bağlıdır.

Buradaki ayrım, Marksist terminolojideki gibi bir “emek-sermaye” zıtlığıyla değil, doğrudan doğruya “toprağa yakın ya da uzak olmak” şeklinde algılanmalıdır. Bu nedenle, şehrin köylülerini dahi burjuvalarla karıştırmamak gerekir.

İşte şimdi bu yeni egemenlerin iktidarını muştulayan, tıpkı bir öncekilerin önderi Mustafa Kemal gibi görünmeye çalışan Erdoğan’dır artık.

Kemalist Cumhuriyet döneminde horlanan tüm kesimler, sınıf gözetmeksizin kurdukları bir koalisyonla biraraya gelmişler, küresel pazarlarda esamileri okunmayan doksan senelik rantiye sınıfın hak etmediği hegemonyasına son vermişlerdir.

Lâkin düzen değişmemiş, sadece el değiştirmiştir.

Çünkü zor-yoğun ilişkilerden gelen kesimlerin sermaye- yoğun ilişkilere evrilmesi, onların da kaçınamayacakları dünya rekabetlerindeki pozisyonlarına bağlıdır.

Oysa onlar da kollarını esas itibariyle “kum- çakıl- çimento”ya dayalı rantiye işlere sıvamışlar; kaldı ki ihracatın değil de ithalâtın daha önde gözüktüğü bir ekonomiyle, her alandaki tarihsel “birikim”in henüz oluşmadığı, artık onlar bakımından da ortaya çıkmıştır.

Hâlbuki devletin takatini gösteren faktörlerin başında, toplumun her alandaki “birikim”leri gelmektedir.

Ayrıca bu iktidar değişikliği, “zorunlu olarak demokrasiye yol açar” manasına gelmeyeceği gibi; hatta üretici güçlerin toprağa bağlılıklarından neşet eden tarihsel gerilikleri nedeniyle, “otoriterlik”daha bir olasıymış sayılmalıdır.

Demokrasinin (ve tabii ki laikliğin) zor-yoğun ve sermaye-yoğun hâllere göre farklılıklar sergileyeceği de düşünülürse, neden bu kadar çok din, bu kadar çok peygamber, bu kadar çok başörtüsü vs. konuşulduğu ve neden geleneksel değerlerin altın çağını yaşadığı o vakit daha iyi anlaşılacaktır.

Pekiyi, bu düzen artık hep böyle mi gider?

İmtiyazlarını kaybedenler”e tokat atarcasına seslendiği gibi, “o devirler bir daha geri gelmemek üzere” gerçekten kapanmış mıdır?

Bence de kapanmıştır.

Ne ki, sosyopolitik tomografisine bakıldığında, Erdoğan’ın kendi iktidarı da derme-çatmadır.

Bakmayın kavi gibi durduğuna; egemenliklerini altüst ettiği eski unsurlar nasıl ki tarihsel olarak gerici idiyseler, o da öyledir.

Başı açık olanları “bizim teminatımız altındadırlar” demek suretiyle nihayet “Tanzimat azınlığı”na çeviren Erdoğan’ı tasfiye edecek olan dinamik, dayanağını AB standardında bir yönetim şeklinden ve bireyin temel hak ve özgürlüklerinden alan dinamiktir.

Bu uğurdaki her gecikme, Türkiye’yi etnik sorunlar temelinde “Balkanlaşma”ya, dinsel sorunlar temelinde de “Ortadoğululaşma”ya götürecek tıynettedir.



cinarnamik@hotmail.com

twitter@cinarnamik

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums