Erdoğan gider mi, dersiniz

  • 31.05.2013 00:00

 Ne zaman bir çınar devrilse, içimde mabet yıkılır.

Yapana öfkem delirir, gözümde şu kadar olsun değeri kalmaz.

Hısımlık kurduğumdan mıdır nedir, yakınım ölmüş gibi kederlenirim.

Başbakan karar vermiş, Taksim’deki o güzelim ağaçları keserek yerine bina dikecekmiş.

O görkemli ağaçların yerlerinde bina görmek isteyen bir adamın, bırakın başka özelliklerini, var mıdır yok mudur diye, vicdanı sorgulanmalıdır her şeyden önce.

Gölgesinde duyumsanan iç ferahlığıyla insanı Tanrıya en yakınsak kılan o muhteşem ağaçlara kıyabilmenin, Allah’ın adını günde beş yüz defa ağzına alan birinden gelmesi, ayrıca inancının da ne denli sorunlu olduğunu göstermiyor mu?

Gerçekten de, Fikret“Bir örümcek bile götürür hakka beni” diyebilmişken, belli ki bir çınar yaprağı hiçbir şey söylemez Başbakan’a.

Onun Allah’ı, fütuhat ehlidir. Varsa yoksa yerler alsın, kaleler fethetsindir.

At sırtında yalınkılıç ok atsın, kavimler üzerinde zora dayalı egemenlik kursundur.

O yüzden 29 Mayıs’ı pek sever. Aradan 560 sene geçmesine rağmen küffara karşı beslediği hırsını ve hıncını bir türlü soğutamaz; İstanbul’u her sene habire fetheder durur.

Bugünlere taşımış olduğu o eski zaman değer yargılarının, artık yeryüzünde barbarca görüldüğünün ayırtında bile değildir.

Kaldı ki bütün yaptığı, aklısıra komplekslerini, kendi kurgulayıp kendi inandığı yalandan bir tarihle gidermeye kalkmaktan ibarettir.

İstanbul’un üstüne, âdetâ “son Haçlı Seferi”ymiş gibi, batıdan doğuya doğru yapılan bir seferle yürüyen ordunun, başlarında bir Türk kumandan olmakla beraber, esasen Balkanlardan ta orta Avrupa içlerine kadar uzanan vasallardan ve Bizans talanından nasip almak isteyen irili ufaklı Tuna despotluklarından toparlana toparlana oluşturulmuş ve son hazırlıklar için Edirne’yi toplanma bölgesi seçmiş bir küffar koalisyonu olduğu gözardı edilecek, bunun yerine zaman içinde İslâmi bir söylem geliştirilecektir.

Oysa Osmanlı’nın İslâmcılığı yahut millîciliği, artık elde Hıristiyan ahali kalmayınca bari geri kalanlar kurtarılabilsin diye, daha ziyade 19. yy. itibariyle ortaya çıkmış kurmaca bir olgudur.

Erdoğan’ın bugünkü İslâmcılığı ise, Enver’in maceraları bir vakitler başımıza nasıl çoraplar ördü ise, işte o tür fantezilere yakışır.

Çağdaş toplumlar siyasal yapılarını din esaslarına göre tesis etmezler. İlköğretim düzeyindeki bir öğrenci bile bunun bilincindedir.

Ama bizimkinin tam bir nobranlıkla sarf ettiği son cümlesi, “iki ayyaşın değil, inancın emrettiği yasaların muteber sayılması gerektiği” şeklinde olmuştur.

Allah kimseye vermesin, lâkin Başbakan, hiçbir sarhoşun başına gelmeyecek kadar pusulayı şaşırmış vaziyettedir.

O nedenle, lâf cambazı adamlara yazdırarak prompterden kakaladığı kandırmacalar kadar, makyajı akan bir kadının gerçek yüzünün ortaya çıkmasındaki gibi, irticalen söyledikleri de önemlidir, bizler için.

Dayattığı topçu kışlasını kendisinden başka isteyen var mı?

Ben hiç duymadım.

Neden pekiyi, bu derece ihtiras ve iştiyakla yanıp tutuşuyor?

Batı tarzının egemen olduğu Taksim gibi bir merkezin göbeğine, Osmanlı bile değil, Şam işi bir Arap mimari çizginin kondurulması için mi?

Ya üçüncü köprü?

O neden Yavuz’un adını taşıyacak?

İstanbul’un bayındırlığıyla, ne gibi bir ilintisi var, Sultan Selim’in?

Yok tabii!

Zaten aranacak sebep, kurulacak iyelik bağı buralarda yatmıyor.

Kutsal emanetleri getiren ve Halifeliği Osmanlı’ya taşıyan ilk padişah o değil miydi?

Cumhuriyet ise bu kurumu yok etti, gitti.

İşte şimdi İslâm dünyasının önünde, onu yeniden ihya etmek isteyen bir Erdoğan var.

Yavuz’la onu yan yana getiren deterministik bağ, burada yeniden hayatiyet buluyor.

Bu sebepledir ki Erdoğan, mutasavver plân ve projelerinin yanı sıra; bütün adımlarını ve davranışlarını, güttüğü amaçları çağrıştıracak sembollerle bezeyip donatarak da anlatmaya çalışıyor.

Yaptığı bu.

Yani ne varsa, hep din, hep din, hep din için...

Gözü dinden başka bir şey görmüyor. Tanrı onu, bu işleri yapsın diye göndermiş; o da bunun için yaşıyor.

Buradaki ağacın değil, cennettekilerin kıymeti var.

Sultan Selim’in Alevileri kesmesinin değil, Allah’ın Peygamberine halef olmasının önemi var.

Bu yüzden o, sizin anlayamayıp kavrayamadıklarınızı da göze alabiliyor.

Bir kere kafaya takmış; sizi, size rağmen cennete götürecek.

Laik Jakobenlerin düsturu, nasıl ki “halka rağmen halk için” idiyse; Erdoğan’ın düsturu da, din için aynı şeydir.

Oligarşik bürokrasinin vesayetinden farklı olarak, onunki dinsel bir vesayettir.

Allah tarafından belirlenmiş “iyi, güzel ve doğru”nun, gene “Allah inancının emrettiği muteber yasalarla elde edilebileceğini”, yani artık ne yapsın; davul zurnayla mı duyursun?

Erdoğan gider mi, giderse ne zaman ve nasıl gider; bunları bilmiyorum.

Ama gitmeli.

Ve en az zararla nasıl kurtulunur, bundan sonra bu düşünülmeli.


cinarnamik@hotmail.com

http://www.taraf.com.tr/namik-cinar/makale-erdogan-gider-mi-dersiniz.htm

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums