İçinde Demirören’lerin de olduğu tüpgaz piyasası

  • 25.05.2013 00:00

 Atak gazeteci Mehmet Baransu, bu defa, zenginliklerini hangi usullerle edindikleri bir gün olsun sorgulanamamış doymak nedir bilmeyen İstanbul dukalıklarının dünyasındaki bir bombanın pimini çekerek, gene yaptı yapacağını.

Yatırımları, daha ziyade mutfak tüpü olarak da bilinen LPG piyasasında yoğunlaşan Demirören’lerin,Arşimidis şirketinin malvarlığını cinayete kadar varan polisiyelik yöntemlerle nasıl ele geçirdiklerinin hikâyesini cesaretle haber yapınca; beni de tam kırk yıl öncesinin artık iyiden iyiye küllenmiş hatıralarına götürüverdi birden:

12 Mart faşizminde teğmenken, komünizm propagandası yapmakla suçlanarak atıldığım orduya, yargı yoluyla tekrar döndüğümdeki zaman aralığına rastlayan o berbat iki seneyi, İzmit Yarımca’da bir LPG dolum tesisinde çalışarak geçirmiştim.

İstanbul Sıkıyönetim Komutanı işkenceci Faik Türün’ün, benim gibi anarşistlerin(!) işe alınmalarını özel sektöre bile yasakladığı bir dönemde, memleketlim olan rahmetli Orhan Öztrak’ın torpiliyle ve Türk Petrol Madeni Yağlar Şirketi’nin patronu rahmetli Ahmet Aydın Bolak’ın da beni ancak sota bir noktaya göndermesi sayesinde iş bulabilmiştim.

Çalıştığım şirketin ne bir dolum tesisi vardı, ne de sevkiyat yapacağı tankerleri.

Bütün diğer firmaların da yaptığı gibi Ankara’nın siyasal mahfillerinden kopartılmış imtiyazlarla, artık yüz bin ton mu olur, beş yüz bin ton mu olur, Allah ne verdiyse, Petkim ve İpraş’tan kendisine tahsis edilmiş kapasitedeki LPG’yi, o rafinerilerin etrafına doluşmuş anlaşmalısı olduğu irili ufaklı mutfak tüpü dolum tesislerine üleştirerek sevk ettiriyor, Anadolu kent ve kasabalarından gelen kendi bayi kamyonlarına oralarda dolum yaptırıyor; ben de bu ilişkileri gözetip, girenin çıkanın muhasebesini tutuyordum.

O yüzden, firmam adına kapısından geçmediğim dolum tesisi yok gibiydi.

Ekonominin enflasyonist politikalarla götürüldüğü o günlerde, sık sık petrol ürünlerine de zam yapılır; dönemin devletçi anlayışları gereği satışlar durdurularak, maliyecilerin gelip stok tesbiti yapmaları beklenirdi.

Daha doğrusu, devreye rüşvet müessesesi girer, var olan stoklar tam manasıyla gösterilmezdi.

Para sadece burada işe yaramaz; firmaların İpraş ya da Petkim’den, tankerlerle yahut boru hatlarıyla mal çekmeleri esnasında, vananın başında duranın avucuna bir miktar sıkıştırıldığında, sayacın da sıkışmasına yol açan bir özelliğe ve güzelliğe de sebep olurdu.

O devasa tesisler, hani gece gündüz durmadan yanan upuzun bacaları vardır ya, depolanamayan üretim fazlaları zaten oralara aktarılıp yakıldığından olmalı; fiyatlar düşmesin diyerek patlıcanların Haliç’e döküldüğü, sanki biraz bir zamanların Unkapanı Hali’ni de andırmaktaydılar.

Ama bu alandaki ticareti cazip kılan, böyle sıradan şeyler değildi.

Asıl tatlı kârlar başka noktalardaydı.

Piyasada daha ziyade 12 kg. olanları kullanılan bu mutfak tüplerine, her sefer 12 kg. parası ödenmekte; ama gene her sefer, ne yazık ki sadece 10 kg.’ı kullanılmaktadır.

İç basınçla dış basınç eşitlenince artık dışarıya çıkamaz olduğundan, bitti zannıyla iade ettiğimiz o tüplerin içinde, dolum tesisine kıyak geçtiğimiz hâlen iki kg. kadar daha LPG vardır.

Bu düzen yarım yüzyıldır böyle işlemiş, tüpleri kullanılan mutfak gazı markalarına her defasında 12 kg. parası ödenip, gazın ise ancak 10 kg.’ı tüketilebilmiştir.

Son elli sene zarfında bu sektörde çalışan ne kadar firma varsa, haksız kazanç sağlamışlar; Karun kadar zengin olmuşlardır.

Bizim firmanın dolum tesisi ve LPG depolama üniteleri olmadığından, kendi müşterilerinden güya boş olarak dönen tüplerdeki tatlı kazançları anlaşmalı firmalar gövdeye indirmekte; meselâ giriş çıkış kayıtlarına göre kâğıt üzerinde stokta malımız kalmadığı görüldüğü hâlde, dolum yaptırdığımız tesisin silindirik ya da küre şeklindeki o devasa tanklarında, tüp başına iki kg. hesabıyla fiili olarak akıl almaz bir “artık” birikmekteydi.

Durumu kavrayıp, hemen Aydın Bey merhuma ilettiğimde gülümsemiş, “Bizim LPG’mizi boşuna mı stoklayıp, dolumda kahrımızı çekiyorlar? Bal tutanlar, kendi tesisimiz yapılana kadar parmaklarını yalayacaklardır” diyerek sükûnet tavsiye etmişti.

Nitekim ben orduya dönerken, onların tesisi de açılmak üzereydi.

İşte Demirören’lerin ve başkalarının da, sanayiciymiş gibi geçindikleri bir alan olarak bu LPG sektörü, yarım yüzyıllık vurgun ve soygun düzeni demektir.

Esasen buna sanayi de denemez.

Hani bir vakitler sokak başlarında çakmak gazı dolduran tezgâhlar vardı ya, bilesiniz ki bunlar onların alabildiğine irisidirler; o kadar!

Netice olarak diyeceğim odur ki, Orta Doğu’ya münhasır, klân düzeyinde kalmışlığın ürettiği anakronik problemlerden ve o düzeyin yansıttığı çağdışı inanç kavgalarından başımızı kaldırıp da, toplumsal hayatı inşa eden gerçek sorunlara gelemeyişimizin aymazlıklarından, korkarım kurtulamayacağız bu gidişle.

Çünkü baksanıza, bunlarla ilgilenmiyor hiç kimse.

Bu yazının bile, şüpheliyim reytingi olacağından.


cinarnamik@hotmail.com

 

http://www.taraf.com.tr/namik-cinar/makale-icinde-demiroren-lerin-de-oldugu-tupgaz-piyasasi.htm

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums