Erdoğan ve hukuk

  • 16.11.2012 00:00

 

 
 “Öldürmeler karşısında, idam cezası yeniden masaya getirilmelidir. Çünkü devletin, öldüreni affetme yetkisini biz kendimizde görmüyoruz. Bu yetki, öldürülenin ailesine aittir; bize ait olamaz.”
 
Yaşa, bravo sesleri ve alkışlar…
Meşakkatle geçen binlerce yıllık bir tarihi seyrin sonunda, “tek başına ceza verme hakkı”nı elde etmiş devletin bu yetkisini sorgulayarak, ilkel ceza hukuku döneminin “öç alma hakkı, kısas ve diyet” çerçevesindeki değer yargılarını yukarıdaki anlatımıyla günümüze yeniden taşımaya kalkmak; anlaşılan anakronizm batağındaki Başbakan’a nasip olmuşa benzemektedir.
Ceza hukuku, siyasal ve görece bir hukuk dalı olmanın yanı sıra, toplumsal kültürün de bir çeşit ifadesidir.
Eski ve en kıdemli olması hasebiyle, ilkel örf ve âdetlerden, keyfî ve şiddetli cezalardan bugünün insancıl dönüşüm süreçlerine ancak acı çeke çeke gelinebilmiştir.
Şiddet yanlısı teolojinin elinden kurtulmak, antik Yunan ve Roma’nın yeniden yorumlandığıRönesansta özellikle hümanizmin beş yüz yıllık alüvyonlu kaynaklarından beslenmekle veMontesquieu, Beccaria, Voltaire gibi düşünce ışıldaklarının aydınlığında yıkanmakla mümkün olmuştur.
 
Devletin ceza verme hakkının esasını “Toplum Sözleşmesi” kapsamında gören Hobbes,Rousseau; “Faydacılar” olarak Feuerbach, Bentham; “Adaletçiler” olarak Kant, Henke veHegel; bu akımları kendi içinde tevil ederek senteze varan “Klâsik Okul”un sözcüleri Rossi, Guizot,Lucas, Ortolan; ve ardından Lombrosso, Garofalo, Ferri gibi “Pozitif Okul”cular; Alimena,Carnevale, Vaccaro gibi “üçüncü ekol”e sapan İtalyanlar; Von Liszt, Prins ve Van Hammelgibilerden oluşan “Milletlerarası Ceza Hukuku Birliği” ve Sabatini, Saldana, Rocco,Manzini’nin “Hukuk Tekniği ile Pragmatik Okulları”...
İşte “İlkel ve Müşterek Ceza Hukuku Dönemleri”den, “Yeni Zamanlar”a ve şimdi de “Çağdaş Ceza Hukuku Dönemi”ne uzanan; insan hak ve özgürlüklerinden taviz vermeyen “Liberallikler”ile kamu çıkarını gözeten “Otoriterlikler” arasında gidip gelerek, demokrasi mücadelesi çerçevesinde hâlâ devam eden süreçler…
Sen kalk, insanlığın kanla yazdığı bu devasa tarihi bir kalemde sileceğini ve yok edeceğini farz ederek, bir sürü çam devir.
Seçilme yaşını 18’e çekmek, idamı tekrar geri getirmek, açlık grevindeki Kürtlerle dalgasını geçmek, Sultanlar gibi Başkan olmaya çalışmak…
Önümüzdeki daralan zamanı iyi kullanmayıp, âdetâ şelâlenin döküldüğü yere doğru umarsızca sürüklenen bir tekne gibi, meğer ki dingin kılınmış sağduyulu bir atmosfer içerisinde bu ülkenin kaderini belirleyecek Kürt sorunu başta olmak üzere, anayasasının yeniden yazılması, merkezden yönetme hastalığının terk edilmesi, tüm mevzuatın taranarak her konudaki reformların yapılması, yalnız bankalar ve müteahhitler bakımından değil, ekmeğin asıl geniş kitleler için büyütülmesi gerektiği gibi sayısız problemler dururken, siz onun şu uğraştığı akla ziyan şeylere bir bakar mısınız?
Çağdaş kültürel düzeylere yaraşır bir algı kazanarak idam cezasını kaldırabilmiş bir topluma bunu yeniden önermek, o toplumu aşağılamak demektir.
Bugün yaşadığımız kardeş kavgalarının yarın eğer yaraları sarılacaksa, geriye dönüp baktığımızda hiç değilse bundan sonrası için orada duran utanç duyacağımız idam sehpaları olmamalıdır. Geçen asırdan bize şimdi alkışlayabileceğimiz hangi idam kalmıştır?
Türkiye toplumu, 21. yüzyılın ilk çeyreğinde dünyanın bu kadar dışında ve gerisinde görünen politikaları, nasıl olur da içine sindirebilir?
AKP’den hiç mi yüzü kızaranlar çıkmaz? İnsan bu lâfları duyar da, o Meclis’te nasıl sıkılmadan sessizce oturur?
Kafasını içine çeken tosbağa gibi bir ruhla gezinecek olduktan sonra, bunca kariyere ne gerek vardır? Bugünler tavır koymanın günleri değilse, o günler hangi hâllerde gelebilen günlerdir?
Sayın Burhan Kuzu kendisine geçen yazımdaki yaklaşımım nedeniyle üzülmüş ve gücenmiş. Sitemli telefonu o duyarlılığı gösteriyordu ki, amacım zaten kimseyi kırmak ve hırpalamak olamaz. Onca eleştirime rağmen Kasımpaşalı bir halk çocuğu olarak gördüğüm ve beslediğim sempatiden hâlâ vazgeçmek istemediğim Erdoğan’a bile yapmaya çalıştığım, işe yarar bir uyarı adına koca bir çimdik atmaktır sadece.
Çünkü o Erdoğan ki, ilân edip halktan yetki aldığı programına orkestra şefliği yapacak yerde, artık AKP’ye repertuarlarında olmayan kendi kakofonik korsan bestelerini çaldırmaya çalışıyor.
Bir yandan Başbakan’ın söylemlerini düzeltmeye yeltenen kimi AKP’liler de, âdetâ eski Yeşilçam filmlerindeki sonradan görme şımarık zengin çocuğun yediği herzeleri toplamak için arkası sıra seğirterek komik hâllere düşen o zavallı köşk hizmetlilerini andırıyorlar.
Neredeyse 82 Anayasa’sının bile gerisine düşen son hâlleriyle, acaba bizi bezgin bir psikolojiyle yıldırarak ve özlemlerimizden kopararak, sıtmaya razı edeceği eften püften bir anayasaya mı hazırlamaya çalışıyor?
Acun’un TV programında illüzyonist Aref’in darağacı kurduğu adam asma gösterisine, olumsuz örnek oluşturdu diye RTÜK ceza yağdırmış. Aynı şeyi Başbakan için de yapsalar, ne iyi olur kimbilir, bir düşünsenize!
 
cinarnamik@hotmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums