Orduya mı sadakat, halka mı sadakat

  • 10.09.2012 00:00

 O televizyonlara çıkıp da cephanelik faciası hakkında konuşan eski askerlerden biri de benim. Eline kalem alıp sıcağı sıcağına kabına sığmaz feryadı figan yazılar yazanlardan biri benim. Demek ki“içinden çıktıkları ocağa ihanet ediyorlar” diye benim için de söylüyorsun.

Yazıklar olsun sana be Recep Tayyip Erdoğan! Askerî lojistiğin Ankara’daki derebeylerinden başlayarak aşağıya doğru bütün general kademelerini daha o akşam alaşağı ederek “açığa” alacak yerde, kamyon farlarıyla yapıldığı gibi öyle uyduruktan değil, gerçeğin üzeri örtülmeden öğrensinler de kandırılmasınlar diye halkı şakır şakır aydınlatmak üzere tecrübelerimi gümbür gümbür anlattığım için, kalkıp beni aşağılamayı seçtin ya, yazıklar olsun sana.

İhanet görece bir kavramdır. Mafyanın, Kırk Haramilerin dahi her zaman için bu tür yakınmaları olmuştur. Oysa ihanet, ancak millete edilir millete. Kendi içine dönük, kapalı devre yaşayan kurumlara değil.

Eskiden darbeci vesayetçi generaller, işledikleri rezillikler yüzünden ordudaki çürümüşlükleri halkın gözü önüne bir bir serenleri hain ilân ederlerdi. Artık o “çakaralmaz” metodu sen mi ele geçirdin de, kalkıyorsun kullanmaya?

Bana bir tek darbeci generaller hain demişlerdi; bir de şimdi sen diyorsun. Bu da senin nereden nereye geldiğini kabak gibi gösteriyor.

İki yüz bini muvazzaf yedi yüz bin kişilik bu koca ordunun mühimmat depoları, fındık fıstıktan askerlik yapmak üzere âdetâ “tay-tay” yaptırılan bebeklerinki kadar “sağa dön- sola dön”den ibaret bir yanaşık düzen eğitimli o zavallı çocukların eline kalmışsa, asıl buna susmak değil midir, ihanet?

“üç hafta”, folklor kursuna yazılsan “kolbastı” öğrenmene bile yetmez. Soğuk alsan, öksürüğün geçmez üç haftada. Sizin evde de aslında sorup öğrenebileceğin biri var; nasıl geçilirmiş ustalığa da, bomba taşımaya başlanırmış üç haftada.

Üstelik diyorsun ki, “ordudaki son gelişmelerden haberim yok”muş benim. “Kendi zamanımın bilgileri üzerinden açıklama yapıyor”muşum.

Nasıl da anlaşılıyor işi bilmediğin. O senin söylediğin, askerî kamplarda, orduevlerinde, general villalarında ve büyük karargâhların salonlarında olur. Birkaç zaman gitmez takip etmezsen, her seneki değişimi yakalayamaz kaçırırsın. Ama benim bıraktığım bölük, hâlâ bıraktığım gibi öylece duruyor kışlada. Cüceler ülkesinin Gulliver’i gibi, hâlâ aynı zihniyetin, ancak niyetine girenlerin görebileceği statükocu bağlarında debelenip duruyor boyuna.

Kaldı ki, üç haftalık erlere dünyanın en tehlikeli işini buyurmak sanki pek yerindeymiş de, askerî okullarda ve kışlalarda on yaşımdan otuz beşime kadar geçirerek edindiğim deneyimlerim, yetmezmiş benim görüş belirtmeme.

Meselâ hiç kalkıp sordun mu; Susurluk’tan yüklenen 284.550 adet el bombası hangi plân dahilinde Afyon’a nakledilmiş. Yüklemenin, intikalin, boşaltmanın, depolamanın ve güvenliğin tüm safhaları; araç-gereç, yol ve hava durumu, zamanlama, ve personel bakımından hesapları yapılmış mı?

Bombaların varılan yerde usulüne göre istiflenip depolanabilmeleri için, iki ayak bir pabuca girmeyecek şekilde, gün ışığı dahi hesaplanarak, Susurluk’tan ne vakit yola çıkıp Afyon’a varacak oldukları da dâhil; yükü karşılayacak yeterli ve yetkin personel de öngörülerek, sevkiyatlar günlere bölünerek partiler hâlinde plânlanmış mı?

Binlerce subay ve astsubayı istihdam ettikleri koca koca karargâhlarında, “irtica ile mücadele eylem plânları” yapmaktan ve insanları hangi stadyumlara sevk edip istifleyeceklerini düşünmekten başlarını alıp, yoksa bu işlere vakit bulamamışlar mı?

İşte o yüzden, bu taraklarda bezi olmayan bir ordunun bütün açıklığıyla halka anlatılması, bana göre“vatan borcu”dur.

Amacım “vurmak”mış, “yaralamak”mış. Karnım tok bu tatavalara. Türkiye halkı, eğer nitelikli ve güçlü bir ordusu olsun istiyorsa; ilkin bunun o ordu olmadığını bilecektir. Bunun için de, bu ordunun kimi darbeci ve vesayetçi kurmay ve generallerinin, son elli yıl içinde bu yapıyı çürüttüğü gerçeği, artık o halktan saklanmayacaktır.

Bir zamanlar seni ketenpereye getirmeye kalkanların ve hükümetinin altını oymaya yeltenenlerin içyüzünü ortaya koyarken, bu söyleyip yazdıklarım hoşuna gidiyor, sadakatsizlikle suçlamayı gönlünden geçirmiyordun ama.

Bana ne öfkeleniyorsun; ben değişmedim ki, sen değiştin.

Benim sadakat ölçütüm halktır. Halka verilen sözlerin tutulup tutulmadığıdır. İhaneti arayacaksan buralarda ara. Beni suçlayacağına, halka verdiğin reform sözlerini tutmamanın ne olduğunu, otur da sen düşün asıl. Kafayı Esed’e takmışsın, sabah akşam gözün başka bir şey görmüyor.

Türkiye’nin en büyük talihi gibiydin; ne olduysa oldu, en büyük talihsizliği olmaya başladın.


“Hele dur da, olacakları bir gör bakalım”
 diyorsun. Bu ordunun en büyük cephaneliklerinden biri bir köyün içinde mi, yoksa köy mü onun içinde, baktım mı görüyorum zaten. Senin generallerinin arayıp bulacağı kulpları beklemeye ihtiyacım yok.

Bak sana, hadi mertlik bende kalsın, bir tiyo daha vereyim:


“Bana ordudonatım birlikleriyle ilgili TMK’ları (Teşkilat, Malzeme, Kadro) getirin”
diyeceksin. Bak bakalım orada “Avcı Eri” var mı? Üç hafta eğitim görmüş bir Mehmetçik, ancak avcı eri yapılabilir çünkü. Onun yeri de olsa olsa piyade bölüğüdür.

Aman Allah’ım, ben de neler yazıp, neler söylüyorum. Hâlâ orduya nasıl da ihanet edip duruyorum.


cinarnamik@hotmail.com

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums