- 28.08.2019 00:00
Türkiye’nin batısından söz etmekteyim, yani refah düzeyi ülkenin doğusundan kat kat yüksek olan batısından. Milli gelirden aldığı pay olarak, okur yazarlıktan aldığı pay olarak, mülkten ve zevk-ü sefadan aldığı pay olarak v.s. Osmanlı’dan beri doğu batının bir iç sömürgesiydi. Doğu denilince yalnız Kürtler akla gelmesin, aynı zamanda Ermeniler, Rumlar, Yahudiler, Süryaniler, Araplar, Nasturiler, Alevi-Bektaşi toplulukları v.s akla gelmeli. Anadolu bütünlüğünün asli unsurları olan bu etnik ve kültürel varlıklar tek tek yok edilirken batı hep sustu, tehciri, soykırımları ve asimilasyonu görmezden geldi, üç maymunu oynayanlar içinde maalesef sol da, komünistler de (TKP) de vardı. Ne var ki bugün artık resmi tarihin çirkin maskesi düştü ama şimdi de dördüncü maymunu oynayanlar var. Yani “bunlar tarihte olup bitmiş şeyler bizim ne alakamız var” diyenler.
Ne var ki şimdi batı o çok güvendikleri şatonun muhasara altında olduğunu görmeli. Çok derine inen şeyler söylemeyeceğim, batının neredeyse başkenti İzmir, hukuk dışı, ahlak dışı bir zorbalıkla Diyarbakır, Mardin ve Van’da yapılan HDP’nin seçimle elde ettikleri, üstelik ikinci defa kazandıkları belediyelerin ellerinden alınıp yerlerine kayyumların atanması karşısında verecekleri tepkiyle bir sınav verecek. İstanbul demiyorum, İzmir diyorum çünkü İstanbul siyasi demografik yapı olarak daha kozmopolit, İzmir öyle değil, CHP’nin kalesi. İstanbul kazanılmış ise artık herkes iyi biliyor ki bu sonuç HDP’nin, Kürtlerin özverileri ve desteğiyle oldu, ama İzmir farklı.
Ege ve özelinde İzmir duyarlı bir kamuoyuna sahip. Kazdağları tepkisini gördük binlerce insan tepki verdi ve veriyor, kadın cinayetlerine tepki veriliyor. Bunlar pozitif şeyler. Fakat bu tepkiler acaba yurttaşlık bilinciyle kıyaslandığında hiç mi sorunlu değil? Zira yurttaşlık bilinci doğu batı ayırt etmeksizin yurttaş olarak demokrasiye ve demokratik haklarımıza sahip çıkmak demektir.
Bu noktada bana çok çarpıcı gelen bir durum var. İzmir Valiliği on gün süreyle protesto eylemlerini yasakladığını açıkladı. Bu kararın hiçbir hukuki dayanağı yoktu, ancak Olağanüstü hal durumunda böyle bir karar alınabilirdi ki böyle bir durum da yoktu. Doğuda kayyum atamalarına karşı tepkiyi bir kenara koydum ama CHP merkezinin en azından kendi kalesini koruma refleksi göstermesini bekledim. Ama gelmedi. Bu karara tepki vermek, protesto etmek, bu karar karşısında hukuki yollara başvurmak gibi yurttaşlık hukukunu ilgilendiren tepkiler gelmedi, ne örgütlü olarak CHP yapısından ne de kendini doğu yurttaşlarından çok daha gelişmiş kültürel ve siyasi düzeye sahip olduğunu düşünen İzmir’in demokratik kamuoyundan. Valilik kararına karşı bir tepki görmedim, olağan karşılandı.
Özeti şu ki; Kürt sorunuyla demokrasi arasındaki bu çok açık bağıntıyı artık göremezseniz kendi müstahkem mevzi ve mevkilerinizi de (öyle sandığınız) koruyamazsınız.
Yorum Yap