- 13.09.2016 00:00
Oğulların babalarının yolunu izlemesi kadermişçesine ömrü mahkeme koridorlarında, cezaevlerinde geçen Çetin Altan’ın oğulları Ahmet Altan ve Mehmet Altan’ın gözaltı haberi medyaya düştü bugün, bir TV programında söyledikleri nedeniyle gözaltına alındıkları yazılıyor.
Söyledikleri yani fikirleri nedeniyle gözaltı…
Bu ülkeyi yönetenler Batı bizi anlamıyor diye yakınırlar hep. Biz bizi anlamıyoruz ki Batı bizi nasıl anlasın? Terörle şiddetle mücadele ediyoruz diyenler meydanı kendi elleriyle şiddete, teröre teslim ettiklerini yüzyıllardır hâlâ anlamış değiller. Fikirlerin eleştirisini susturursanız silahın eleştirisinin tohumlarını ekersiniz. Sonra gelsin darbeler, patlasın bombalar, onca can yitirilsin…
Sevgili Ahmet ve Mehmet Altan gibi şiddet yanlısı, hele darbeci olduklarına asla inanmadığımız Aslı Erdoğan, Necmiye Alpay, Lale Kemal, Şahin Alpay, Nazlı Ilıcak, Ali Bulaç, Ahmet Turan Alkan, Murat Aksoy gibi sayısız gazeteci tutuklandı ve bu dalga sürmekte. Öte yandan binlerce kamu görevlisi , öğretmen OHAL’e dayanılarak, Kanun Kuvvetinde Kararname’ler ile açığa alınmakta, akademisyenler üniversitelerden atılmakta. Bu dalganın da nerede duracağı belli değil. Gerekçe FETÖCÜ darbecilerin kökünü kurutmak!
Hükümet bir yandan da Batı’ya “FETÖ”nün demokrasimize kastetmiş nasıl tehlikeli bir terör örgütü” olduğunu anlatmak için yoğun bir diplomasi ve propaganda faaliyeti götürüyor, paralar döküyor, mesai harcıyor ama öte yandan evrensel insan hakları hukukuna, altında kendisinin de imzası olan sözleşmelere aykırı bu anti demokratik uygulamalarla kendi çabalarını etkisizleştiriyor, kaşıkla verilen sapıyla geri alınıyor. Gülen her halde bu durumdan gayet hoşnuttur.
15 Temmuz darbe davası henüz dava bile açılmış değilken daha şimdiden sulandırılıyor. Ergenekon, Balyoz davaları sulandırılarak nasıl yok hükmüne getirilmişse bu da öyle olacak gibi. Elbette darbe hiç olmamış gibi yapılamaz, bu mümkün değil. Ortada 241 vatandaşımızın ölümü, TBMM’nin bombalanması var. Fakat başarısız bu darbe girişiminin sivil siyaset ayağı hâlâ açıklanmış, aydınlatılmış değil, korkarım ki bu olağanüstü geniş tutuklama ve tasfiye rüzgârının tozu dumanı içinde meselenin bu yanı güme gidecek, darbe bir kısım asker ve sivilin sırtına yıkılarak kapanacak, faili meçhul hale gelecek. Sıradan kamu görevlilerinin dahi peşine düşülmüşken bu darbenin beyninin aydınlatılmamış olması çok tuhaf bir durum değil mi? Bu beynin Gülen’den ibaret olması hiç de inandırıcı değil. “Yurtta Sulh” meclisinin sözünü eden yok, kimlerdir bunlar? Darbecilerden itiraflar alınıyor ama bu örgütlenmeye dair hiçbir laf yok.
Maalesef 15 Temmuz darbesinin sonrasında Türkiye’nin yakalamış olduğu toplumsal barış ve toplumsal uzlaşı fırsatı kaçırıldı. Bu fırsatın yeniden kazanılması ihtimali yok denecek kadar az zira Türkiye yalnızca OHAL değil “Savaş Hali” ortamı içine girdi. Uzlaşı yerini kör bir intikamcılığa, cadı avına ve muhalefetin susturulmasına bırakıyor.
Suç işlediklerine inanmadığımız ülkemizin bu değerli aydınları, gazetecileri içerde acılar çekseler de enselerini karartmadan yüzleri ak yatıp çıkarlar, entelektüel mirasımızın önemli bölümünün karakollarda, cezaevlerinde oluştuğunu en iyi onlar bilir. Aynı zamanda yine iyi biliyoruz ki bugünlerden daha kötü koşullarda bile aydınlar susturulamamışlardı, yine susmayacaklardır.
Ama yetsin artık, bu ülkeye, bu ülkenin insanlarına yazık oluyor.
Gerçekten terör, şiddet istenmiyorsa, gerçekten “at izi it izine karışmasın” isteniyorsa fikirler serbest, siyasi mücadele özgür olmalı ve hukuk devleti normları işlerlik kazanmalıdır.
Yorum Yap