Devlet ve adalet…

  • 2.09.2020 00:00

 İnsanlık tarihi boyunca adalet arayışı hiç bitmemiş; adaleti sağlamak ve adaletli olmak oldukça sorunlu bir toplumsal ve siyasi mecra olarak sürekli bir tartışma ve çatışma alanı olagelmiş.

Devletler tarihi adalet ve yargılama alanında sayısız haksızlıklar ve hukuksuzluklarla doludur.

Bazen aklıma gelir bu söz “Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun.” İngiliz bilim adamı William Watson söylemiş…

Adaleti sağlamanın kıyamet kopmasıyla eş değer gören bir görüş bu…

Bence de öyle…

Devletler adaleti sağlamayı kendi güvenlikleri için risk alanı olarak görüyor.

Çünkü devlet adaletli olmaya kendinden başlamak istemiyor.

Aristo “adalet ilkin devletten gelmelidir. Çünkü hukuk, devletin toplumsal düzenidir.” der..

Sıcak bir örnek Belarus seçimleri…

Belarus başkanlık seçimleri öncesi, tüm muhalif liderler ya susturuldu ya da hapse atıldı. Seçimler bu ağır baskı koşulları altında yapıldı ve sonucunda halk oylamada sahtecilik yapıldı diye meydanlara çıktı.

Yüzbinlerce insan “adil seçim istiyoruz” diye haykırdı.

Sonuçta ne oldu peki?

SSCB sonrası 1994 yılından beri devlet başkanı olan diktatör Lukoşenko, adeta devleti babasının çiftliği gibi yönetti ve halka cevabı elinde tüfekle tam bir şehir eşkıyası görünümde kendi halkını ölümle tehdit etti.

Yani devlet ve adalet birbirine yakın kavramlar değil…

Oysa birbirlerini tamamlayan hukuk devletleri de var dünyada…

Genel olarak Avrupa Birliği (AB) üyesi devletler, bu hukuk devletleri…

Hani sözüm ona bizim de tam üyelik müzakereleri yürütürken masaya tekme atıp dosyayı kapattığımız AB bu AB…

Bir yandan da AB üyeliği nedeniyle sürdürülen müzakereler nedeniyle bir iki önemli adımda atılmadı değil…

2001 anayasa değişikliği ile idam cezası kaldırıldı.

Daha sonra 7.Mayıs.2004 tarihinde anayasanın 90. Maddesinde yapılan bir değişiklikle “uluslararası anlaşmaların iç hukukun üzerinde” olduğunu düzenleyen bir yenilik anayasaya girmiş oldu.

Gerçi daha sonra eline halat alan seçim meydanlarında “idamı geri getireceğiz” diye esip üfürmüş olsalar da şükür şimdilik bir şey olmadı.

Ancak anayasanın 90.madde için durum aynı değil…

Ak Parti iktidarı, kamuoyu tarafından da takip edilen Mehmet Altan davasında AİHM kararını üç ay süreyle görmezden geldi ve kararı uygulamayarak hak ihlalinde bulundu.

Ha keza yine kamuoyu tarafından bilinen Osman Kavala davasında AİHM’in serbest bırakılması kararı halen uygulanmıyor. Osman Kavala 1063 gündür tutuklu ve özgürlüğünden mahrum bırakılıyor.

Yine, AİHM’in Selahattin Demirtaş hakkında verdiği tahliye kararı da uygulanmadı.

Sonuçta TC devleti artık bir hukuk devleti olarak görülmüyor.

Bu çoktandır böyle, kendi anayasa ve yasalarını bile hiçe sayan iktidar, yargı ve hukuk konusunda memleketi gayya kuyusuna atmış görünüyor.

Oysa TC, adil yargılama hakkı ve hukuk devleti olma taahhütlerini uluslararası anlaşmalarla çok önceden kabul etmiş bir devletti.

Türkiye Avrupa Konseyi kurucu üyesi olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) 4.11.1950 imzalayan ilk ülkeler arasında yer almıştı.

Yine, Türkiye Birleşmiş Milletler Siyasi ve Medeni Haklara ilişkin sözleşmeyi 15.Ağustos.2000 yılında geçte olsa imzalayan ülkeler arasına katılmıştı.

Ayrıca bir askeri darbe anayasası da olmuş olsa, 1982 anayasasının 36.maddesi de adil yargılama hakkını anayasal güvence altına almıştır.

Şimdi iktidar tüm bu zorunlukları yok sayan ve bir kabile devleti gibi davranmakla, sadece yurttaşlarına karşı haksızlık ve hukuksuzluk yapmış olmuyor, aynı zamanda bu durum, ekonominin kötüye gitmesine ve uluslararası alanda itibar kaybetmesine de neden oluyor.

Ve çok üzücü ve bir o kadarda sarsıcı olay da Avukat Ebru Timtik’in ölümüdür.

Timtik, devletten sadece adil yargılanma hakkı talep etti ve Israrla talep etti. Mahkeme ona gizli bir tanığın verdiği ifade ile terör örgütü üyeliği nedeniyle 13 yıl 6 ay hapis cezası verdi. Dava dosyası yapılan itiraz nedeniyle Yargıtay’a gitti. Yargıtay ısrarla dosyayı işleme koymadığı gibi adil yargılanma feryatlarına da kulaklarını kapadı.

Diğer yandan yine bir avukat olan Aytaç Ünsal’da ölüm orucunda adil yargılanma talep eden diğer bir insandı.

Evet, gizli bir tanığın ifadesiyle terör örgütü üyeliğinde ceza almışlardı.

Oysaki, Türkiye’nin de altında imzası olan AİHS’in genel olarak adil yargılanma ilkeleri ve özellikle de 6.maddesi 3.bent 4.şıkkı bakın ne diyor.

“İddia tanıklarını sorguya çekmek veya çektirmek, savunma tanıklarının da iddia tanıklarıyla aynı koşullar altında davet edilmelerinin ve dinlenmelerinin sağlanmasını istemek;”

Bu dava demek ki AİHM’e gitse Ebru Timtik’in suçsuz olduğu ortaya çıkacaktı.

Ebru Timtik’te bir avukat olarak bu durumu bildiği için ısrarla adil yargılanma hakkı istedi.

Ama olmadı yapmadılar, üç maymunları oynadılar ve gencecik bir kadının hayatıyla oynadılar.

Kimse unutmasın adil yargılanma bir gün herkes için gerekli olabilir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Resmi İlanlar

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums