- 8.02.2016 00:00
Demokratik teamüller çerçevesinde seçimle iktidara gelmiş bir partiyi/başkanı iktidardan indirmenin tek yolu (demokratik olacaksa) yine seçimlerdir.
RTE 1994 de başlayan seçim kazanma serüvenini bu güne kadar getirdi...Öncesini saymayıp, 2001 de kurulan AKP ile beş genel seçimi,üç yerel seçimi,bir anayasa reformunu,bir cumhurbaşkanlığı seçimini üst üste kazandı.
Bunun nedenleri konusunda bir çok şey ileri sürülebilinir. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana izlenen politikalar, askeri vesayetleri v.b sayabiliriz.
Bunların yanında RTE/AKP nin demokrasiye dair vaatleri,Türkiye'nin kangrenleşmiş sorunlarına ait çözüm önerileri önemli rol oynamıştır...
2002 den sonra demokratikleşme , başat sorunlara yaklaşımı, ekonomik istikrar,alt yapı ve sağlık gibi alanlardaki hamleleri seçim kazanmalarının yolunu açmıştır.
Burada muhalefetin beceriksizliğine büyük bir parantez açmak gerekiyor
RTE/AKP nin seçim kazanması her şeyi doğru yaptığı, temiz kaldığı anlamına gelmiyor. Dolayısı ile 14 yıl içinde bir iktidarın yaptığı hatalar sonucu yıpranmaması mümkün değildir.
Ancak bütün bu süreci fırsata çevirebilecek bir muhalefetin olması gerekir.Sadece eleştiren,laf yetiştiren,iktidarın belirlediği gündemin tuzağına düşen bir muhalefet anlayışı iktidara bile yaklaşamaz ve yaklaşamamıştır da...
Muhalefete düşen; İktidarın yanlışlarını eleştirirken hedef olarak daha geriyi değil,daha ileriyi göstermesidir.
Ne yazık ki; Muhalefet sorunları çözmek, ileri bir demokrasiyi kurmak yerine statükoyu savunur durumdadır.
Hem yeni anayasa isteyeceksiniz hem de anayasanın ilk dört maddesini kırmızı çizgi olarak ilan edeceksiniz.
"Kürt sorununu ancak biz çözeriz" iddiasında bulunacaksın, diğer taraftan Kürtleri ve diğer halkları yok sayan,mevcut durumu tek ırk ve tek ideoloji üzerinden tarif eden anayasanın ilk dört maddesinin devamını varlık nedenin haline getireceksin.
Bir taraftan akan kanı eleştireceksin, diğer taraftan " terörist başı" ile görüşülmesini ihanet olarak ilan edeceksin.
Sadece bu iki konu bile muhalefetin geleceğe dair hiç bir umut vermediğini gösteriyor ve halk da bunu görüyor.
Burada "taş taş üstünde,baş baş üstünde" bırakılmasın diyen MHP'yi tartışmaya bile gerek olmadığı açık.
HDP'nin savaşan bir yapının vesayetinde olmasının getirdiği açmazları diğer bir yazıda ele almak gerekiyor.
Gerek siyasi parti olarak,gerekse tek-tek bireyler olarak muhalif olanların RTE düşmanlığının ötesinde geleceğe ve sorunların çözümüne dair bir şey üretememeleri RTE/AKP 'yi güçlü bırakan unsur olarak gözükmektedir.
Geleceğe ve çözüme dair elinizde bir şeyiniz yok ise, umudu demokrasi dışı faktörlere bağlamanız kaçınılmaz olur. Bu gün her türlü muhalefetin umudu demokratik yollardan çok demokrasi dışı yollara (Putin'e,Obama'ya,Razzab'a,Fetullah'a,TSK'ne,TIR'lara,Gül'lere) kaymış durumdadır.
Böylesi bir muhaliflikle RTE/AKP'nin elinden iktidarın alınması hayaldir.
Öyle gözüküyor ki; RTE/AKP "kendi ayağına sıkmadıkça" muhalefetin iktidar olması ufukta gözükmüyor.
Son zamanlarda RTE "kendi ayağına sıkma" emareleri göstermektedir.
Askeri vesayeti ortadan kaldırmak için yola çıkan RTE/AKP bu konuda da önemli adımlar atmasına rağmen süreci "kumpas"a kurban etti...Darbecilere gelecekte cezalandırılamayacakları konusunda umut verdi.
12 Eylülcülerin yargılanması konusunda da önemli bir aşama kat edildi ama dört generalle sınırlı kaldı.
Faili meçhuller meçhul kaldı.
Dün "milliyetçiliği ayaklar altına alıyorum" derken, bu gün milliyetçiliğe umut bağlar konuma gelinmiştir.
Dün "Kürt sorunu benim sorunumdur" derken, bu gün " Kürt sorunu yoktur" noktasına gelinmiştir.
Dün Apo ile görüşmenin yasal zeminini hazırlayıp,masalar kurulup görüşmeler sürdürülüp,ölümlere engel olunurken, bu gün görüşmeler de, çözüm süreçleri de buzdolabına kaldırılmış ve binlerle ifade edilen ölümlerin yolu açılmıştır...Burada PKK'nin büyük günahlarını görmemezlikten gelmemek lazım gelir ama,hükumetin bir yolunu bulması beklenirdi.
Örnekleri uzatabiliriz...Şurası açık: RTE/AKP patinaj yapıyor...Yönünü halktan çok devlete çevirmiş gözüküyor...Devletle bütünleşmek,devletleşmek halktan uzaklaşmak demektir ki; bu da kaybetmenin başlangıcını oluşturur...Ecevit de,Özal da böyle olmuştur...
Tartışma götürmeyen gerçek şudur: İktidar yanlışlarını görür,Türkiyeyi ileriye götürecek anayasa,yasa ve uygulamaları hayata geçirebilir ise,2023 hedefine ulaşabilir. Aksi taktirde yolun sonu gözükebilir.
Aynı şeyler muhalefet için de geçerlidir. İktidar olmayı hedefliyor ise,sorunların çözümünü sağlayacak ileri demokrasiyi tüm samimiyetleriyle savunmalı,demokratik yolları esas almalı,demokrasi dışı yöntemlere umut bağlamayı bırakmalıdır.
Demokrasi dediğimiz şey,canlı bir şeydir.Dünün kalıpları bu güne dar geldiği gibi,bu günün kalıpları yarına dar gelecektir. Bunu görebilen iktidarın sahibi olacaktır.
Yorum Yap