Murat BELGE
Murat BELGE Gazete: T24 & BİRİKİM

Akademik Marksizm

  • 1.07.2012 00:00

 Bir süre önce sosyalizm üstüne bir tartışmaya girmiştik ama epeydir onu bir kenara bıraktık. Hayat durmuyor, bugün Suriye, yarın İran, akıp gidiyor. Bu akış arasında bizim sosyalizm bir türlü “güncel” olamıyor —bir kere düştü ya gündemden, kolay kolay geri gelemiyor.

Evde kâğıtlarımı düzene koymaya çalışırken o günlerden bir yazı başlangıcı buldum, başlamışım, sonra herhalde daha sıcak bir iş olmuş, öylece bırakmışım. Bu, altmışlar ve yetmişlerdeki “akademik Marksizm” konusundaydı. Bugün ona devam edeyim diye düşündüm.

Perry Anderson’ın “Batı Marksizmi” üstüne kitabında pek güzel anlattığı gibi, özellikle Stalinist hegemonyanın kurulmasından sonra “devlet Marksizmi” akıl ve fikirle yollarını ayırmaya başlamıştı. Politik düzeyde yaptıklarına akıl erdirmek zordu ( Hitler’le pakt imzalamaktan Komintern’i lağvetmeye kadar): ama düşünce düzeyinde müdahaleleri de ayrı felâketti (sanatta Jdanov, bilimde Lysenko!). Ama bunların herhangi birini tartışmak da yasaktı.

“İyi ya, sosyalizm böylece kendini bitirmiş” diyebilirsiniz. Biraz da öyle, doğrusu. Ama bu “dediğim dedik” tavrı sosyalizmin bir “içsel zorunluğu” olmaktan çok, evrensel bir insanî zaaf. Hani, bakın Tayyip Erdoğan’ın da —estağfurullah— Marksizm’le bir ilgisi yok ama her konuda sağlam kanaatları var ve bunları toplum için birer yasa haline getirmekte sakınca görmüyor.

Sosyalizm tarihinde sosyalizm için en acıklı birçok olgu, sosyalizmin kendisi olamayıp bilinen insan davranışlarına teslim olmasından ileri gelmiştir.

Neyse, benim varmak istediğim nokta, başta dediğim gibi, altmışlar, yetmişler.

Perry’nm o kitabında anlattığı gibi, Batı dünyasındaki Marksistler de Stalinizm’in etkilerini hissettiler. Bunun bir sonucu, Batılı Marksist aydınların siyasî pratik konusunda ağızlarını kapatmaları oldu. Çoğu ülkesinin Komünist Partisi’ne üyeydi. Bir tür sessiz, gizli anlaşmayla onlar politik konularda sustular; partiler de, onların başta “sanat/edebiyat”, görece zararsız konularda kendi bildikleri gibi kalem oynatmalarına ses çıkarmadı. Böylece “Batı Marksizmi” oldukça apolitik bir kulvarda gelişti.

Ama gelişti. 1968’den sonra, politikanın kendisine hâlâ girememişti, ama “politika teorisi” üstüne laf edebilecek cesareti bulmaya başlıyordu. Toplumsal bilim konusundaysa dağarcığı bayağı kabarıktı. Stalin 1953’te öldü ve o zaman Ehrenburg’un bulduğu metaforla buzlar erimeye başladı. Bunun, örneğin Sovyetler Birliği’nde sonuç vermesini beklemek hayal olurdu. Orada, Çin’de, yani “devlet Marksizmi”nin kurulabildiği yerlerde, silindir insanların zihinlerinin üstünden kötü geçmişti. SSCB’de “sosyal bilim” uzmanı bilim adamının “teori”si bizim liselerin “yurt bilgisi” kitaplarında yazılı olanın ilerisinde sayılmazdı.

Ama Batı’da işler hızla değişti. Bağımsız teorik dergiler, yayınevleri kuruldu. Kapitalizmin eleştirisinin yanına, “sosyalist blok”ta olanların eleştirisi de eklenmeye başladı. Akademide Marksizm ciddi bir şekilde canlandı.

Avrupa ve Amerika muhafazakârlığının tepkisi de gecikmedi. Etkili tedbirler genel kurumsal düzeyde alındı: toplumsal bilim, günlük hayatta, “para getiren” bir şey değil. O halde, “ne lüzum var”. Başta Thatcher, bütün bu sağcılar akademik hayatı kırpmaya başladılar. Bu süreç hâlâ devam ediyor.

Ama tabii son sözü 1989’un sonunda Berlin Duvarı söyledi.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums