Murat BELGE
Murat BELGE Gazete: T24 & BİRİKİM

Paris estetiği

  • 16.06.2012 00:00

 Dün yazımda Paris havasının bizlere hoş-amedî ya da hüsn-ü kabul göstermemesinden yakınarak başlamıştım söze. Bitirip sokağa çıktığımda “hattâ” güneşli bile denebilir bir hava gördüm. Ama, akşama, sen misin güneş diyen! Sağanak berbat bastırdı. Bundan beş on dakika önce Chatelet’de, Au père tranquille’de bir yere oturmuş dinleniyordum: onun için Paris halkının önümde oraya buraya koşuşmasını “pederane” ve “tranquil” bir pozda seyrettim.

Bugün düzelecek diyorlar, bakalım göreceğiz.

Gerçekten çok güzel bir şehir bu Paris. Ben gitgide kabaran Fransız sağcılığına ve milliyetçiliğine kızdığım için zaman zaman hem Fransa hem Paris hakkında olumsuz şeyler söylüyorum. Bundan bir yüzyıl önce bu kentin dünyanın kültürel ve entelektüel hayatında oynadığı rolü oynamanın çok uzağında olduğu da doğru. Ama hâlâ dünyanın en güzel şehirlerinden biri olduğu da doğru.

Bir yerden bir yere yetişme derdi olmayınca insan ayrıntılara dikkat ederek gezebiliyor. Örneğin bu kentte bu kadar çok binanın bir yerine mimarın adını yazdığına dikkat etmemiştim. Bunu bir kere farkederek bakmaya başlayınca, evet, görüyorsunuz ki neredeyse her binada böyle bir “imza” var. Ama binalar da gerçekten imzalanacak gibi. İster istemez İstanbul’la karşılaştırıyorum. Koca İstanbul’un oldukça sınırlı bir alanında buradakilerle bir miktar karşılaştırılabilir. “art nouveau” apartmanlar bulunur. Ama hem çok daha az, hem de çok mütevazıdirler.

“Bu, büyük ölçüde, 19. yüzyılı geçirme tarzına bağlı bir şey. Paris 19. yüzyılda “Sanayi Devrimi” dediğimiz büyük olayın tam orta yerinde oturuyor. Bu olayın getirdiklerini ânında kentin maddi yapısını yansıtıyor. Osmanlı ise bunun çok uzağında. Kendi tarihinin en kötü dönemini yaşıyor “yaşıyor” demek bile tam yerine oturan bir deyim değil.

Öte yandan İstanbul Paris’ten çok daha eski bir kent ve en parlak dönemleri, başkent olarak kuruluşu, Justinianus dönemi, Sinan’ın dönemi, bunlar da bayağı eskide kalmış. Bu bakımdan daha çok Roma ile birlikte düşünülmesi gereken bir tarihe sahip. Ama Avrupa’nın bütün büyük kentleri, büyük ölçüde 19. yüzyılın ürünüdür: Madrid, Berlin, Viyana ve Budapeşte, Londra vb. Hepsinde bundan geriye giden önemli ve görkemli binalar vardır, ama kent biçimini 19. yüzyılda almıştır. Bu durum İstanbul içinde sözkonusu: Tanzimat İstanbul’a bugün de geçerli olan yeni bir biçim verdi. Ama Sanayi Devrimi içinde yer alan toplumlarda olanla kıyaslanır gibi değil. Buralardaki (Paris, Londra, Budapeşte) metroyla bizim Tünel’i birarada düşünün, örneğin.

Bu yüzyılda Haussmann’ın Paris’i yeniden yapması şehircilik tarihinin belli başlı bölümlerinden birini oluşturur ve hâlâ tartışılan bir konudur. Buranın bütün bu geniş caddelerinin, görkemli meydanlarının öncelikle siyasî-askerî amaçlarla, 19. yüzyılın ilk yarısını kaplayan ayaklanmaları durdurmak için, ayaklanmasından korkulan proletaryayı gereğinde top kullanarak bastırmak için yapıldığını okumuşuzdur, biliriz. Ama amaç böyle şeyler de olsa, bunlar, aynı zamanda kente yeni bir estetik getirmiştir. Bu estetik hâlen de geçerli.

Benim hatırladığım Pompidou, ünlü Merkez’ini yaptırarak, önemli bir harekette bulundu: Paris’in kendi 19. yüzyıl estetiğiyle sınırlı kalmayarak, yirminci ve yirmi birinci yüzyıllarda da iddialı olmasının yolunu açtı. Bunu yaparken muhtemelen 19. yüzyıl sonunda herkesi şoka uğratarak inşa edilen, ama sonrada bir simge olan Eiffel’i düşündü. La Défense, Louvre’daki camdan piramit ve başka yapılarla devam ediyor bu ve “modernleştirme” bu kentte “estetiksizleştirmeye” dönüşmüyor.

“Darısı başımıza” diyelim de, ne zaman, nasıl?

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Resmi İlanlar

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums