- 11.08.2015 00:00
Tayyip Erdoğan’ın Başkomutan olarak verdiği talimattan milim şaşmayan AKP hükümeti Kürtler’e karşı uygulanan politikada da onun onaylayacağını düşündüğü üslûbu yürürlüğe koyuyor. Olay daha alt kademelere indikçe, oralarda da çeşitli görevliler Başkomutan’dan aldıkları mesaja göre davranmaktan geri durmuyorlar. Geçen akşam televizyona da girdi, insanları yere yatırmış, “Bu devlet…” diye bağıran ekip başı. Böyle yapmakla göze gireceğini düşünüyor olmalı. İşin kötüsü, muhtemelen haklı.
Yani seksenli yılların Kürt politikasını hortlatmanın eşiğine gelmiş durumdayız. Diyarbakır Hapishanesi’nin efsanevi komutanından ne farkı var, o bağıran adamın?
Bağıran adam gibi bugünlerde bir de mektup yazan adam. Hani bir “esnaf”, çakısıyla tırnağını törpülerken biri koşarak gelmiş, o çakının üstüne kendini atmış, sonra da ölmüş… İşte o sırada kazara çakıyı elinde tutan adamın ağabeyi imiş. Tayyip Erdoğan’a bir mektup yazmış. Ölen adamın “Gezi taifesi”nden olduğunu söylüyor, kardeşi için şefaat talebinde bulunuyor.
O da, Tayyip Erdoğan’ın bütün dünyaya vermekte olduğu mesajlardan kendi “hisse”sini çıkaran, bence ayrıca doğru hisse çıkaran biri. Tayyip Erdoğan, nefretlerini az da olsa örtme ihtiyacı duymayan biri. Kendisi seropa doğruluk olduğuna göre, onun nefret ettiklerinin, örneğin Gezi’de direnenlerin katli vaciptir. Ayrıca Tayyip Erdoğan kendi ideal “esnaf”ının ne olduğunu da anlattı. Bütün bunları yalayıp yuttuktan sonra adam “ölen”in kim, “öldüren”in kim olduğunu Tayyip Erdoğan’a arzedince, adaletin tecelli edeceğine de inanıyor. Bu, Tayyip Erdoğan’ın bu memlekette “adalet” kavramını getirdiği noktayı gösteriyor. Mektubun mahkemeden çıkması gibi skandallar olmasaydı, çakısının üstüne anarşist düşen ideal esnaf, beraat da edebilirdi. Ayrıca, gene de edebilir. Göreceğiz.
Asıl konuşmak istediğim başka konu. Tayyip Erdoğan yeni “Kürt politikası”nı çizip “Alın, bunu uygulayın” diye hükümetine vereli beri çeşitli Batılı dostlarımızdan gelen uyarılar sanki sıklaştı. Amerika bir yandan, Avrupa bir yandan, “Aman yavaş! Fazla gaza basmayın! Barış Süreci havaya uçmasın!” diyorlar.
Bu uyarılar Tayyip Erdoğan’ın canını sıkıyordur. “Bunlar kendilerini ne sanıyorlar da bana böyle akıl öğretiyorlar!” diye geçiriyordur. Yakında dışından da geçirmeye başlar. “Türkiye’nin güçlenmesini istemeyenler”, “Dış mihraklar”, “İçişlerimize burunlarını sokanlar” vb. Nasıl olsa bunun hazır terminolojisi var ve o da birkaç kere kullandı zaten.
Oysa, evet, şu günlerdeki üslûpla devam etmeleri halinde ne Barış kalır, ne Süreç. Bunu Batılılar yeterince net bir şekilde görebiliyor, değerlendirebiliyorlar.
Ve, evet, Türkiye için endişe duyuyorlar. Tam ne olduğu anlaşılmasa da, anlaşıldığı kadar çok yeterli bulunmasa da, “Barış Süreci” diye bir laf vardı hiç değilse; müzakere denebilir bir şey sürüyordu. Ve bu iyiydi; bütün yetersizliklerine rağmen yıllarca sürmüş savaştan daha iyiydi; bütün yetersizliklerine rağmen yıllarca sürmüş savaştan daha iyiydi; bir umut taşıyordu. Bu da, Batılı’ların onayladığı bir şeydi.
Ama ortam değişti. Pazar günkü yazımda anlatmaya çalıştığım gibi, “Türkiye’nin geleceği” gibi konular değil, “AKP’nin geleceği” bile değil (çünkü AKP bir koalisyon kurup kendini yeniden- üretebilir), doğrudan doğruya Tayyip Erdoğan’ın geleceği için Türkiye seçim tekrarlayacak, HDP’yi baraj altına indirecek, sağa sola kaptırdığı oyları geri olacak, bugün durum bu, plan bu.
AKP yeniden tek-başına iktidar olursa Tayyip Erdoğan bu serkeş Kürtler’e (ve ondan oylarını esirgeyen ötekilere) hadlerini bildirecek, derslerini verecek. “Aldınız mı boyunuzun ölçüsünü?” diyecek. “Şimdi uslu uslu oturun karşımda. Ben ne diyorsam o olacak!” Belki o tim komutanı gibi “Bakma yüzüme” diye de bağırır. Çünkü o komutan, Erdoğan rejiminin rötuşsuz, foto-montajsız resmini veriyor.
Evet, Tayyip Erdoğan her yaptığını “vatan- millet” için yapıyor. Tanrı ona her yaptığını doğru yapmak gibi bir haslet bahsetmiş. Dolayısıyla onun yaptığı iyi, başkalarının yaptığı onunkine uymuyorsa kötü. Dolayısıyla şimdi şu “Yapmayın! Etmeyin! Alınan mesafeyi sıfıra indirmeyin!” diyen Batılılar da yakında ağızlarının payını alacaktır.
Ve PKK’ya, teröre karşı devletimizin ve hükümetimizin kahramanca direnişi en kararlı şekilde sürecektir –ebediyen.
Yorum Yap