Murat BELGE
Murat BELGE Gazete: T24 & BİRİKİM

Gezi’den süzülen

  • 14.07.2013 00:00

 Gezi Protestosu’nun sağladığı işlerden birinin, AKP’nin bugünkü yönetim kadrosunun, demokratik değerleri benimsemek ve özümsemek bakımından sınırlarını ortaya çıkarmak olduğunu yazmıştım dün. Bu “sınırlar”, bugünün koşullarında, Başbakan’da başlıyor ve Başbakan’da bitiyor. Partisinde, demokrasi kültürünü ondan daha ileri derecede benimsemiş olanlar varsa bile (olduğu kanısındayım), bu koşullarda onun arkasında saf tutmak zorunda kalıyorlar.

Bir süreden beri, AKP’nin, demokrasinin “plebisiter/ çoğunlukçu” bir tanımında takılıp kalmış olduğunu yazıyorum. Bu “bir süreden beri”, aslında, epey bir süreden beri, çünkü daha 12 Eylül günlerinde, yani henüz AKP yokken, Türkiye’de demokrasi kavramı ve pratiğinin Jakobenizm’den türetilme bir “otoriter/ elitist” anlayış ile “plebisiter/ popülist/ otoriter” bir anlayış arasında sıkıştığını yazmaktaydım. Bu, tabii, “keyfe bağlı” bir şey değil; tarihî bir yapılanmanın sonucu, yani “yapısal” bir şey.

Modernleşme süreci boyunca egemen yönetim biçimi “elitist- otoriter” olduğu için, çok- partili sisteme geçişten sonra, buna tepki gösteren ve popüler ideolojiye, iradeye yakın duran parti, seçim kazanan parti oldu. Demokrat Parti, Adalet Partisi, ardından ANAP bunlar hep seçimi kaybeden “elitist- otoriter” kesimin iktidarı yeniden ele geçirmek üzere gerçekleştirdiği darbelerle kapanan ve ad değiştirerek yeniden açılan partiler. Ama onların da “demokrasi”den anladığı, büyük ölçüde, oldukça kaba bir “çoğunlukçuluk”tan ibaret kaldı.

Haksızlık etmeyeyim: böyle olaylarla geçen bir tarihte, bu çizgide de, demokrasinin çoğunluk iradesiyle birlikte azınlıkların geri alınamaz haklarının korunması olduğunu daha iyi kavrayanlar oldu. Örneğin Demirel bunu Menderes’ten, Özal da Demirel’den daha iyi anlamıştı.

Tayyip Erdoğan’ın ve AKP’nin düşünce dünyalarında Osmanlı mirasının payı büyük. Dolayısıyla, o dünyada “çoğunluk” fikri aynı zamanda “Müslüman ümmet” kavramının izlerini de taşıyor. “Azınlık hakları”ndan söz açtığınızda (ki bugünlerde sık sık açılıyor) özellikle Erdoğan’ın bundan anladığı şey’in Osmanlı düzeninde zimmîlere lûtfedilen haklardan çok farklı olmadığı anlaşılıyor.

Yani, şu 2013 yılında da, “elitist- otoriter” çizgi (azınlık) ile “plebisiter- otoriter” çizgi tahterevallisinden kurtulabilmiş değiliz. Bu da, kaçınılmaz biçimde, demokrasi tartışmasını kısırlaştırıyor. Bu iki uçtan birini, yalnız o uç varmış ve mutlak bir değermiş gibi savunmak, kimseyi bir yere götürmez, hele demokrasinin kendisini hiç götürmez.

Evet, Gezi Protestosu’nun AKP’nin bugünkü bakışının sınırlılıklarını sergilediği için yararlı olduğunu yazmıştım.

Ama bu olayın gösterdiği asıl önemli gelişme, Protesto’nun bir numaralı “özne”si, “Doksan kuşağı” denen yeni gençlikti. Anlatmaya çalıştığım tahterevalliyi “elitist/ popülist” makasını onlar aşmış durumda. Dolayısıyla o ikilemi nihayet geride bırakma potansiyeline onlar sahip. Şu anda bu gençlik Paris Komünü’nü yaratan proletarya veya yirmilerde Torino’daki proletarya gibi, geleceği işaret eden bir azınlık durumunda. Çelişki de bu zaten: geleceğin habercisi olabilir, ama henüz azınlık. “Egemen” değil, “yaygın” da değil, ama “belirleyici” olabilir.

Şu anda Erdoğan’ın başlattığı, azınlığı çoğunluğa kırdırma tuzağına düşmemeleri gerekiyor, öncelikle.

Bence Protesto başaracağını başardı; şimdi durup düşünmek, olanı analiz etmek ve anlamak zamanı.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums