- 1.02.2017 00:00
Örneğin, 15 Temmuz’dan hemen sonra yayınlanan yazıyı okuyun…
Ya da, „Tarihle Hesaplaşmadan Burjuva Devrimi Tamamlanamaz“ başlıklı yazıyı…
Aslında son dört yıldır yazılan yazıları şöyle bir gözden geçirin!
Ve de ardından Alper’in yazısını okuyun…
http://www.marmarayerelhaber.com/alper-gormus/51021-soru-gulencilerin-hic-mi-kabahati-yok-degil-ki
Bir kere daha özetleyelim:
Olay şu: Ortada Osmanlı artığı bir Devlet gerçeği var. „Osmanlı artığı“ diyorum, çünkü bir Osmanlı Cumhuriyet'i olan Cumhuriyetimiz de aynı toplumsal DNA'lara göre inşa edilmiştir...
1-"Batılılaşma" adı verilen „kültür ihtilali“ Devletin (tarihsel devrim süreci içinde yukardan aşağıya doğru fetih diyalektiğiyle kurulmuş bulunan Osmanlı Devleti’nin) DNA larını değiştirmemiş, sadece, onun aynı zeminde "çağdaş-modern" bir şeklini yaratmıştır... Bu arada, klasik-geleneksel islamcı Devletçi kanat da yok olmamış, özellikle Cumhuriyet döneminden sonra illegaliteye geçerek suyun altından güreşe devam etmiştir...
2-AK Parti'nin temsil ettiği hareket, bu Osmanlı artığı sisteme karşı aşağıdan yukarıya doğru gelişen burjuva devrimci bir hareket olarak ortaya çıkmış; devrimin ilk aşamasında, Devleti elinde tutan Beyaztürk kanada karşı (suyun altında güreşen ve 15 Temmuz’dan sonra artık FETÖ’cüler diye adlandırılan) islamcı geleneksel kanatla, „düşmanımın düşmanı dostumdur“ anlayışıyla ittifak yapmak durumunda olmuştur. Bu aslında öyle bilinçli bir „ittifak“da değildi. Aynı şeye karşı olmanın verdiği bir birliktelikti. Her iki unsurun da sahip olduğu islamcı zemin „Müslümandan zarar gelmez“ mantığıyla bu iş ve güç birliğini perçinlemişti!..
3-15 Temmuz karşı devrimci darbe girişiminden çıkarılması gereken iki önemli ders vardır...
Birincisi açık! Halkımız Devlet’ten gelen karşı devrimci bir etkinliğe bizzat karşı çıkarak duruma el koymuştur. Bu, zamana yayılarak gelişen burjuva devrimi sürecinin çok önemli bir adımıdır... Son zamanlardaki „evet-hayır kutuplaşmasına“ bakarak bu gerçeğin unutulmaması gerekir.
(Bu açıdan bakınca, daha ortada yeni Türkiye’yi inşaya yönelik bir „tarihsel-toplumsal uzlaşma“ zemini bile yaratılmadan sahneye konan Referandum olayı büyük bir hata olmuştur…Devrimin jakoben temsilcileri bu konuda eski Türkiye’nin Devletçi unsurlarının oyununa gelmişler, yeni Türkiye’yi inşa göreviyle eskinin içinde kalan bir rövanşizmi birbirine karıştırmışlardır. Bunun da onları, kaçınılmaz olarak, tekrar içinden çıkıp gelmekte oldukları 20.Yüzyıl dünyasına geri dönmeye zorladığını, adeta o eski paradigmanın içine hapsettiğini görüyoruz… Önümüzdeki dönemde buradan çıkarılması gereken ders, Devrimin Jakoben temsilcilerinin de aslında eskinin içindeki savaşçılar olduğu, eskinin duvarları yıkılıpta yeni Türkiye’yi inşa görevine geçildiği zaman-ben buna Devrimin ikinci asaması diyorum- onların kabuk kırıcılık görevi de sona ermiş olacağından görevin bir „tarihsel uzlaşma“ platformuna devredilmek zorunda kalınacağıdır…)
Çıkarılması gereken ikinci derse gelince:
AK Parti'nin, "düşmanımın düşmanı" diyerek „dost“ bildiği FETÖ'cü akım öyle rasgele dinci-islamcı bir akım değildir. Devletin öteki batıcı-Beyaztürk kanadı gibi bunlar da gene toplumsal DNA'larını Osmanlı Devlet anlayışından alan, kökleri tarihimizin derinliklerinde olan geleneğin temsilcileridir. Cumhuriyet döneminden sonra saman altından su yürütmek zorunda kalan ve "düşmanımın düşmanı dostumdur" mantığıyla egemen Devletçi kanada karşı AK Partinin temsil ettiği aşağıdan yukarıya devrimci kanatla ittifak yapmak durumunda olan bu Devletçi-islamcı unsurlar, ne zaman ki Devlet Beyaztürk kanadın elinden alınır, o andan itibaren artık, "durun bakalım bu Devlet bizim" diyerek AK Parti'ye de dirsek çevirmeye, o ana kadar "düşman" gözüyle baktıkları Devletçi-Beyaztürk kanatla işbirliği yapmaya başlarlar!.. 15 Temmuz işte bu yeni işbirliğinin ifadesidir... Yani 15 Temmuz, batıcı-islamcı kanatlarıyla bir bütün olarak eski Türkiye Devletinin yeni Türkiye'ye geçişe karşı ittifakını simgeleyen tarihsel bir dönüm noktasıdır...
AK Parti'nin-AK Parti'li kadroların bir türlü kavrayamadıkları gerçek, eski Türkiye'nin Osmanlı artığı o Devlet gerçeğidir...Bugün, yeni Türkiye'ye giden yolda onların önündeki en büyük engel, birçok travmatik olayın neticesinde Abdülhamid'den sonra sahip çıkmak zorunda kaldıkları o antika-Devlet anlayışıdır.
Çözüm yolunun artık eski kabukların ötesine geçerek yeni Türkiye'nin yeni devletini inşa olduğunu bir türlü göremiyorlar... Eski Devletin batıcı ve islamcı kanatlarına karşı mücadele ederken farkında olmadan içine girdikleri rövanşist-JAKOBEN kulvarın onları eski Devletin kucağında tutmaya yaradığını bir türlü anlayamıyorlar! İkide bir ulusalcı-millici sloganlar icat ederek kaybettikleri yollarını eski Türkiye'nin sınırları içinde aramak yerine, rotayı yeni Türkiye'ye doğru çevirmekten geçtiğini göremiyorlar...
Zihinlerin „evet“ ve „hayır“larla dolu olduğu şu günlerde bu satırlar belki o kadar etkileyici görünmeyebilir; ama inanın, yeni Türkiye’nin yolu bu gerçeklerin kavranılmasından geçiyor… Önümüzdeki dönemde bu daha iyi anlaşılacak!..
Yorum Yap