“Kapitalizme alternatif islami yeni bir sistem” mi geliyor? SON

  • 3.05.2014 00:00

 KAPİTALİZME ALTERNATİF BİR İSLAM İKTİSADINI TARTIŞIYORUZ!..

“..İslamcılık: Evet, politiktir ve nihai adaleti anlatır. Burada alternatif bir iktisadi sistemin temellerini bulabilir miyiz ve bulursak bunu İslam iktisadı olarak nitelendirmek mümkün müdür? Önce şunu söylemek gerek; İslam, içinde bulunduğu toplum nizamını veri kabul ederek, bunu Kur’an’ın temellerine göre düzenlemek isteyen bir anlayışa sahiptir. Burada tartışılması gereken Kur’an’ın temellerinin kapitalizmle örtüşüp örtüşmeyeceğidir. Burada bizim yorumumuz Kur’an’ın tamamıyla kapitalizmin dışı bir sistem vazettiği yönündedir”[1]..

“Kapitalizme alternatif bir İslam iktisadını” tartışıyoruz!.. ne kadar ilginç!. Ee, bunu tartıştığımıza göre, bu tartışmanın altında yatan da -her halde- böyle bir “İslam iktisadının” günümüz Türkiye’si için, hatta bütün bir kapitalist dünya için, sosyalizmin yerine geçen “kapitalizme alternatif iktisadi bir sistem” olup olamayacağı olsa gerek!.. Hadi bakalım, niye susuyorsunuz, herkes söylesin fikrini!

Bakın, adına kapitalizm denilen içinde yaşadığımız sistem, insanlığın içinde bulunduğu evrim sürecinde sınıflı toplumlar konağının şu anki şeklidir. Yani öyle,  o “faiz lobicilerinin” ya da “finans kapitalistlerin” oturupta masa başında  “bu insanları nasıl sömürürüz” falan diye düşünerek yarattıkları yapay bir sistem değildir o! Bu nedenle, kendi varoluş koşullarını bu sistemin içinde bulan ve yaratan insanlar (ve de sınıflar) öyle kendi sübjektif niyetlerine -hadi çıkarlarına diyelim- göre yeni bir sistem falan  icat edemezler!. Bir zamanlar işçi sınıfı, (Kemalistler de !) denemişti böyle bir şeyi, ama olmadı!. 

Şimdi ben, Anadolu burjuvalarına ideoloji yaratmaya çalışan o “solculara” sesleniyorum! Bir zamanlar “işçi sınıfı devrimcileri” olarak işçi sınıfına yaptıramadığınız şeyi şimdi Anadolu burjuvalarına mı yaptırmak istiyorsunuz! Sistemin kendisine göre bir işleyiş diyalektiği vardır. Ve herkes sistemin maddi varoluş koşulları içindeki -üretim ilişkileri içindeki- yerine göre bu diyalektiğe tabi olarak evrilir. Adına, “kapitalizm sonrası sistem” diyeceğimiz şey de, varoluş koşullarını bu sistemin içinde üreten, bu anlamda, şu yada bu şekilde onun parçası olan bir sınıfın, egemen unsur olan o “faiz lobisini”-“finans kapitalistleri” alaşağı ederek kuracağı (isterse bu İslami bir sistem olsun) bir sistem olamaz!.. Bu türden bir “devrim”, ya da “kapitalizm sonrası başka bir sisteme” geçiş teorilerinin ne farkı kalıyor o eski işçi sınıfına yönelik devrim teorilerinden!!. O zaman devrimin öznesi işçi sınıfıyken, bu durumda artık bunun yerini tekel dışı -finans kapital dışı-burjuvalar almış olmuyor mu!!. Eski MDD, ya da TKP’nin UDD teorilerinden ne farkı var bunun!!. Onların “devrim” anlayışları da aynıydı. Onlar da gene finans kapital dışı-“tekel dışı”- burjuvalarla beraber o “faiz lobilerini”-“finans kapitalistleri” alaşağı edeceklerdi!. Tabi onlar işi tersinden alıyorlardı o başka!. Onların “finans kapital”, “gayri milli, işbirlikçi” falan diye saldırdıkları, gelişen Anadolu burjuvalarıydı o zaman! “Milli” diye peşinden koştukları ise, bizzat o Devletçi burjuvalardı-bugün “finans kapitalistler” denilenlerdi! Hay Allahım sen nelere kadirsin, “can çıkmayınca huy çıkmazmış” derlerdi ya ona benzedi bu iş!!..

Ha, peki faizler düşürülmesin mi?... tabi düşürülsün!.. ama Türkiye’nin bir cari açık sorunu var bunu unutmadan!.. Bakın, Almanya’nın böyle bir sorunu yok, tam tersine onun cari fazla sorunu var; bu yüzden de Almanya hiç düşünmeden faizleri birden düşürüverdi!. Türkiye’nin ise, eli kolu bu cari açık sorunuyla bağlı!.. Türkiye, ötesini berisini düşünmeden bir anda faizleri düşürdüğü an ne oluyor? Enerji için yıllık olarak ödenen 60 milyar dolar bir yana, pahalanan döviz ithalatı da pahalandırıyor ki, bu da enflasyona ve cari açığa yansıyor.. Çünkü, imalat sanayimizin büyük bir kısmı hala ithal girdileri işleyerek çalışıyor bizim.. Ee, peki ne olacak o zaman, faizler hep yüksek mi kalsın?..Hayır tabi!..

Önce, cari açığa neden olan miktara yakın bir dövizi faiz dışı yollarla ülkeye çekebilmek gerekiyor. Faiz nedeniyle gelen sermayeden feragat edebilmenin yolu budur. Ama, Türkiye’nin sorunu da işte tam bu noktada. Bu nasıl olacak peki?..Yeni petrol kaynakları falan bulamadığımız sürece bunun bilinen iki yolu var. Bunlardan biri demokratikleşmedir.. Neden mi demokratikleşme? Sadece sen, ben, Kürtler falan istediğimiz için mi demokratikleşilecek? Eğer öyle olsaydı daha çok beklerdik!!. Neyse ki, herkesten önce, yatırım için ülkeye gelmenin ön şartı olarak demokratikleşmeyi koyan küresel sermaye istiyor bunu!.. Tabi buna bağlı olarak da kendileri için küresel sermayeyle işbirliğinden başka çıkış yolu göremeyen yerli burjuvalar da istiyorlar daha çok demokrasiyi!. Yani onların, yeni, demokratik-Kürt sorununu çözen bir anayasayı senden benden daha çok istemelerinin-istiyor görünmelerinin nedeni gene kendi çıkarlarıdır! Diyor ki o küresel sermaye çevreleri, “tamam para bizde; biz de yatırım için seve seve size geliriz, ama bizim garantimiz ne olacak?”.. Anayasal ve yasal demokratik garantiler istiyorlar adamlar!.. Yani, sadece anayasa da yetmez, yasaları da ona uygun bir şekilde değiştireceksiniz ki, yarın adamların bir problemleri olunca ortada kalıvermesinler!.. Bu nedenle, diyorlar ki, “siz  önce şu anayasa sorununu bir halledin bakalım.. Kürt sorununa çözümü de içeren yeni bir anayasayı yapın, bir görelim!”.. Aslında Erdoğan’dan şunu bekliyor herkes, çıkıp diyecek ki Erdoğan,  “işte benim yeni anayasa taslağım, haydi gelin bakalım bunun üzerinde tartışalım”.. ve bunu basına da açıklayacak!!. Yok efendim “paralel devlet”mişte, paralel savcılar, polisler, hakimler hukuk sistemini bloke ediyorlarmışta!.. kimse bunları dinlemez.. çünkü bunlar onların değil, bizim sorunlarımız!!.. O “paraleller” bütün bunları yaparken-sistemin altını oyarlarken sen neredeydin, şimdi biz sana nasıl güveneceğiz der otururlar!.. Haksızlar mı??..

Cari açığı azaltarak kontrol altına almanın ikinci yolu da enerji sorununa bir çözüm bulmaktır. Tamam, bu yolda atılan adımlar olumlu. TANAP Projesi olumlu, Barzani’yle yapılan ittifak olumlu; ama bütün bunlar yetmez! Güneşin ve rüzgarın bol bulunduğu bir ülke Türkiye. Hükümetin yerinde ben olsam hiç öyle hık mık demeden hemen yarın seferberlik ilan eder ve yenilenebilir enerji konusunda radikal bir yasa çıkarırdım. Bedava arazi, faizsiz kredi ve uzun vadeli vergi muafiyeti!.. Niye yapmıyorsunuz bunu? Kim tutuyor sizi? Son çıkan kararnameyi okudum, iyi güzel, ama yetersiz.. daha radikal kararlar almak lazım. “Paraleller” söz konusu olunca kolayca “ikinci bağımsızlık savaşından” bahsetmeyi biliyorsunuz, enflasyon yüzde 7-8 arası seyrederken politika faizlerini 4.5 yapmayı biliyorsunuz da (bu konuda o kadar devrimci-radikal olabiliyorsunuz da), bu yenilenebilir enerji konusunda neden ürkeksiniz? Tamam, atın bu konuda gerekli adımları da ve o zaman bir bakın bakalım neler oluyor!. Millet tasarruflarını bu alana kaydırınca neler oluyor!.. Her biri yirmi milyar doları bulan üç tane nükleer santral için imzayı atmayı biliyorsunuz da, neden o altmış milyar doların bir on milyarını şu yenilenebilir enerji konusununa ayıramıyorsunuz? Kuzey Irak petrollerinden daha mı az önemli bu? Dağ taş senin, istediğin yere kurabilirsin bu santralleri, kimse de sana birşey diyemez!. Yok Maliki’yi ikna etmekmişte, yok Amerika ne dermişte.. sen kur şu güneş panellerini, rüzgar gülleri tarlalarını, bir bak bakalım o zaman neler oluyor?.. Yok, “kapitalizme karşı alternatif bir sistem olarak İslam ekonomisiymiş” de, yok “faiz lobisiymiş” de!.. laf bunlar!.. Siz bana güneş panellerinden, rüzgar gülü tarlalarından bahsedin!.. Hem sonra, laf aramızda şöyle birşey duydum: Türkiye’de üretilen rüzgar güllerinin Türkiye’de kullanılmasına engeller çıkarılıyormuş! Bu yüzden de Türkiye kendi kullanacağı rüzgar güllerini Almanya’dan ithal etmek zorunda kalıyormuş, doğru mu bu? Aslında bu konuyu Alman düşmanı o “danışmanlara” sormak gerekir ya!..

Bütün bunları yap bir, ondan sonra da buna-bunlara paralel olarak bak şöyle bir gelene  gidene,  eğer  ülkeye giren döviz miktarı artıyorsa, ona göre artık faizlerle de oynayabilirsin!.. Sırf “sıcak para” için ülkeye gelen “finans kapitali” de umursamazsın o zaman!.  Ama,  bunları yapmadan öbür türlü Don Kişot’luk yapmaya  kalkarsan adamı tepetaklak götürürler!.. Kim mi götürür? Aradan bir yirmi sene geçtikten sonra birileri belki bu işi doktora çalışması konusu falan yaparlar da o zaman öğrenirsiniz siz de!!..

FAİZ LOBİSİ KONUSUNA GELİNCE!!..

Bakın sevgili C.Ertem hocamız “faiz lobisini” nasıl tanımlıyor:[2]

“..Bunun açıkçası Finans Kapital’dir. Yani Rudolf Hilferding’in 1910 yılında büyük başarıyla anlattığı ahtapottur... Kısaca, bir toplumdaki toplumsal sermayeyi yönlendiren hakim ‘çekirdek’ sermayedir bu. İçiçe geçen ‘gerici’ banka ve sanayi sermayesidir. Bu çekirdek sermaye, bugün Türkiye’de olduğu gibi, güç kaybettiğinde önüne gelen herşeyi kullanarak kaos yaratır. Tabii ki bu yapı yalnız değildir, mesela benim biraz önce yukarıda anlattığım ahtapot hikayesi ile bunlar ortaktır... Sonuçta faiz ‘lobisi’, yalnız faizden ibaret değildir..”

Görüyor musunuz, döndük dolaştık nereye-aslında gene aynı yere-geldik! Bu satırları okuyunca bizim o eski “solcu” teoriler geldi hep aklıma! Anadolu burjuvazisi, “faiz lobisi” falan derken bir anda kendimizi Lenin’in Emperyalizm teorisiyle karşı karşıya buluverdik! Meğer bu “faiz lobisi” finans kapitalmiş!. Durun hele; çok heyecanlı!..

Bakın, önce şunun bir altını çizelim. Durdum durdum da ben şimdi niye bu işi kurcalıyorum!. Başka sorun mu kalmadı da Ertem hocayla uğraşıyoruz! Üstelikte bir çok konuda görüş birliği içinde olduğumuz bir yazar o.. Ama mesele bu değil!. Normal koşullar altında bir beyin fırtınası, bir düşünce üretimi olarak yapılabilecek şeyler Türkiye’nin şu anki koşullarında fantastik arayışlar içinde olan Anadolu burjuvalarında ilginç rezonanslara neden oluyor!. Baksanıza, bir S.Yaşar “faiz lobisi” diye bağıra bağıra nerdeyse bütün bir Türkiye’yi “faiz lobisi” uzmanı yaptı!. Başın mı ağrıyor, sorumlusu hazır: “faiz lobisi”!. Bir şeyi kırk kere tekrarlarsan gerçek olurmuş hesabı, “faiz lobisi” diye diye şimdi Erdoğan’ı da aldılar bu koroya, o da başladı herşeyin sorumlusu bu “faiz lobisidir” demeye!.. Ve iş o hale geldi ki, Don Kişot gibi elde kılıç “faiz lobisi” avına çıktık neredeyse!..Yani, bu işi mercek altına almamın nedeni bu işin neredeyse bir  paranoya halini alması, artık ülkeye zararlı olacak hale gelmesidir!.

Tekrar altını çiziyorum; evet doğrudur, o Devletçi burjuvalar geçmişte bütün darbelerin, bütün komploların ortağı olmuşlardır; ama küreselleşme süreciyle birlikte artık durum değişmiştir. Çünkü bir yanlarıyla onlar da burjuvadır ve onlar da bu işin, yani küreselleşme sürecinin nimetlerini görüyorlar, üstelik de bundan senden benden daha fazla nasipleniyorlar!. Kuzey Irak’ı onlar imar ediyorlar yahu! Adamlar Afrika’da cirit atıyorlar, siz hangi iç pazar sömürücülüğünden bahsediyorsunuz!!. Rakamlara bakın hele bir, bunların hepsi birer küresel şirket oldu artık![3]  Eskiden sadece Devletin yarattığı kapalı av alanında tekel kârıyla işi idare ederlerken, şimdi artık onlar da dışarıyla-küresel pazarlarla iş yapar hale geldiler. Almanya’da benim oturduğum evin alt katındaki çamaşırhanede bulunan çamaşır makinalarının bir kısmı Beko artık, bu bir gerçek!. Üstelik artık, tekel dışı burjuvaların -Anadolu burjuvalarının diyelim- “finans kapitali” yok ederek varabilecekleri bir yer de yok! Bankacılık sistemini yok ederek varılacak bir yer yok!. Eskiden Sosyalist Sistem varken, finans kapitali yok ederek “kapitalist olmayan yollardan” sosyalizme varılabileceği hayalleri falan kurulurdu, ama artık bunlara yer kalmadı!.. Yani artık 21.yy da yaşıyoruz!!. Ama ne oluyor, bu türden yaklaşımlar gelişen burjuva devriminin ittifaklar politikasını zedeliyor. Kendi yanına çekebileceğin birçok unsuru bu şekilde karşı tarafın -Ergenekoncuların, Devlet sınıfının- kucağına itmiş oluyorsun. Koyun şimdi önlerine demokratik bir anayasa taslağını bakalım, karşı mı çıkacak o “faiz lobisi” dediğiniz İstanbul burjuvaları buna? Bugün Gülen Cemaatinin peşine takılmış giden Tuskon’lu sanayiciler-işadamları karşı mı çıkacaklar buna? Hadi çıksınlar bakalım, görürsünüz o zaman ne olacağını! Şuraya bakın, ”faiz lobisi” mücadeleleri yüzünden neredeyse Avrupa Parlamentosuna bile savaş ilan edecek hale geldik!. Koyun bakalım demokratik bir anayasa metnini ortaya, karşı mı çıkacak o Avrupalı parlamenterler buna?

Peki o zaman tekrar başa dönerek bir kere daha şunu soralım: Neden halâ AK Parti’nin önerisi olarak kamu oyunun bilgisine sunulan bir anayasa metni yok ortada? Evet, bu soruya cevap istiyoruz!..   

Şimdi tekrar konuya dönebiliriz:

NEDİR BU KÜRESEL SERMAYE?..

“Küresel sermaye” diye diye bütün ülkelerin -bu arada Türkiye’nin de boğazı yırtılıyor!. Hani, bir an evvel şu küresel sermaye gelsin, ülkede uzun vadeli yatırım yapsın da cari açık sorunumuz da bu şekilde kapansın diye yırtınıyoruz ya! Peki, kimdir, nedir o küresel sermaye? Bir ucu finans kapitale çıkmıyor mu bunun? Sermayeyi, “bu finans kapital, şu değil” diye ayırabilir miyiz bugün artık? Hayır mı diyorsunuz? Ee, o zaman? Bir yandan, bir bütün olarak artık küresel bir oyuncu haline gelen o sermayeyi ülkeye çekmeye çalışacaksın, hatta demokratikleşme sürecini bile bununla endeksli hale getireceksin (çünkü, her alanda “demokratikleşmezsen gelmem” diyor adamlar), ama diğer yandan da, işine gelmeyince onu “faiz lobisi” olarak ilan ederek ona karşı savaş açacaksın! Vallahi bu işin içinde bir “solcu” parmağı var! Benim bildiğim Erdoğan bu türden provokasyonlara kolay kolay gelmezdi, ama baksanıza o katıldı artık koroya! Elinde modası geçmiş bir “solculuk” silahı, vermişsin bunu Anadolu burjuvalarının eline, onlar da başlıyorlar hayalet taşlamaya! İlk anda bu oyun hoşuna gidiyor onların tabi, ne de olsa ezeli rakiplerine -İstanbul’un büyük burjuvalarına- karşı ideolojik bir silaha sahip olmuş oluyorlar bu şekilde; ama yazık, oyuna, hem de bizzat o finans kapitalin oyununa geldiklerinin farkında bile değiller!. “Faiz lobisi” adı altında hayalet taşlatıyorlar onlara da onlar bunun farkında bile değiller!. Değiller, çünkü sonunda o atılan taşlar dönüp dolaşıp gene kendilerine geliyor!..

Neymiş, “faiz lobisi” diye birşey yok muymuş! Olmaz olur mu, var tabi. Daha geçenlerde önce İngiltere’de, sonra bizde, bu arada da Avrupa’da Avrupa Parlamentosu suçüstü yakaladı bunları ve başta Deutsche Bank’a olmak üzere milyarlarca Euro ceza kesildi!. Hem, faizleri piyasanın ötesinde ortaklaşa belirledikleri için, hem de, bu şekilde bir tekel oluşturdukları için. Ha, az mı buluyorsunuz bu cezayı, tamam bunu eleştirebilirsiniz. Ama dürüst olalım. Bütün bu işler kapitalizmin özünde var zaten!. Yani işin içinde sen varsan kapitalizm iyi,  “finans kapital” varsa kötü oluyor, öyle mi!.. Yarın fırsatını bulursanız siz de (Anadolu burjuvalarını kastediyorum) finans kapital olacaksınız, buna ne diyeceksiniz peki! Ha, “onlar olmaz, onlar faize karşı, kar payı bankacılığı taraftarı, onlar halka arz taraftarı”, ya da “onlar İslamcı, dini bütün insanlar” falan hikayeleri anlatmayın bana!. Milleti enayi yerine koyarak yeni bir kapitalizm (“halk kapitalizmi”) yarattığınızı iddia etmeye  kalkmayın!

Sakın yanlış anlaşılmasın, ben “katılım bankacılığına”, “Sukuk’a” falan karşı değilim!. Bunları da yapın, ve yapılıyor da zaten! Ama tutupta işi ideolojik bir kılıfa sokmadan, bütün bunları “kapitalizme alternatif İslami bir sistemin gerekleri” olarak sunmadan!!. Bakın Kayseri’nin o Anadolu aslanlarına, aha, biraz büyüyünce hepsi de TÜSİAD’cı olup çıkıverdiler, buna ne diyeceksiniz peki!!. Küçük olunca iyi, büyüyünce kötü oluyor öyle mi (bu konuya biraz sonra tekrar döneceğiz)!!..

Ha, “halk kapitalizminden” bahsediyorduk! Evet, bir de o çıktı şimdi! Biz AK Parti’yi özelleştirme yapıyor falan diye alkışlarken, “bakın, Devlet mülkiyetini özelleştirme yoluyla özel mülkiyet haline getirerek burjuva devrimini geliştiriyorlar” derken, bir de baktık, son zamanlarda özelleştirmenin yerini “halka arz”,  “halka satma” kavramı falan almaya başladı!. Birileri -gene o ideologlar- veriyorlar gazı, “bak” diyorlar, “bunlar halkın malı, sen bunları  faiz lobicilerine satarsan onları güçlendirmiş olursun, halkın malını niye onlara satıyorsun ki”(Y.B), “o” da -onlar da-  “tamam” diyorlar, “haklısınız”! Korkunç birşey bu! Burjuva devriminin ruhuna aykırı!. Hani o Ecevit denemişti ya bu türden hikayeleri daha önce! Bari bu işi biraz daha geliştirin de adını da koyuverin “halk sektörü” diye!.. Gene bir “la havle” çekmek geliyor içimden ama devam edelim!

Dönüyoruz tekrar o “finans kapitale”; ne idi “finans kapital”? Banka sermayesiyle sanayi sermayesinin kaynaşmasıyla ortaya çıkan bir ürün, kapitalizmin gelişmesinin bir üst aşamasının ürünü değil midir o? Yani öyle, kapitalizm dışı birşey değil ki “finans kapital”!. Hadi, serbest rekabetten tekelci aşamaya geçilirken bu türden yorumlar (kapitalizmin kendi zıttına dönüşmesi falan gibi) yapılabilirdi belki, ve de o zamanın koşullarına göre doğruydu da bunlar; ama, ulusal sınırların ortadan kalkmaya başladığı küreselleşme koşullarında hala bunlara -bu türden kavramlara- takılıp kalarak günümüzü açıklamaya çalışmak biraz tuhaf olmuyor mu artık? Sermayenin küreselleştiğinden, ulus devlet kabuğunu kırarak küresel bir oyuncu haline geldiğinden bahsediyoruz, nedir peki bu sermaye, finans kapitale varmıyor mu bunun bir ucu da? Yani, sizin sanki yeni birşey keşfediyormuş gibi ilan ettiğiniz o “finans kapital” bizzat kapitalizmin gelişmesinin ürünüdür. Ama bakın, dikkat edin, bunların halâ ulus devlete yapışık olarak varlığını sürdürmeye çalışan kesimlerine karşı (20.yüzyıl kalıntısı dünyayı fethetme, kendi aralarında paylaşma anlayışına karşı) bizzat küresel sermayenin kendisi fırsat vermiyor artık!. Avrupa Parlamentosunun şu en son yaptığı suçüstü halini düşünün, Deutsche Bank’a yapılan o polis baskınını düşünün! Daha önce imkanı var mıydı böyle bir şeyin, kim cesaret edebilirdi buna? Ama bakın artık bunlara kriminel-mafya gözüyle bakılıyor. Ve gözlerinin yaşına da bakılmıyor. Bu nedenle, siz hiç merak etmeyin, bizzat o küresel sermaye güçleri kendi içlerindeki  zorbalara göz açtırmıyorlar artık!.. Sağla solla uğraşacagımıza biz de uyanık olalım ve kendi çıkarlarımızı düşünelim yeter. Yani, tutupta sabah akşam “faiz lobisi” bahanesiyle küresel sermaye düşmanlığı yaparak olmuyor bu iş!. Küfür etmeyle olmuyor. Kendi işine bakacaksın sen! Ama, siz gelin de bunu, kendilerini Osmanlı Sultanları’nın günümüzdeki “danışmanları” sanmaya başlayan (yeni tipten milliyetçi-Devletçi bir ideoloji peşinde koşan) o Anadolu burjuvası ideologlarına anlatın!. Onlar olaya farklı bir pencereden bakıyorlar!. Ve “aç tavuk rüyasında darı görürmüş” misali, sanki finans kapitali yok ederek kapitalizm ötesi başka bir sistemi yaratabileceklerini falan hayal ediyorlar!!..

İşte, onların yaratmaya çalıştıkları “kapitalizme alternatif yeni bir İktisadi sistem” olarak İslam tam bu noktada devreye giriyor. Açıktan banka sistemine karşı bayrak açamayacakları için olayı basit bir “faize karşı olma” durumuna indirgeyerek işe başlıyorlar. İslam da faize karşı değil miydi zaten, o halde neden İslam “kapitalizme alternatif bir sistemin” çıkış noktası olmasındı? Görüyor musunuz iş nerelere geldi! Aslında finans kapital dışı burjuvaların derdi din falan değilmiş meğer, onların derdi sistemin egemenleriyle olan mücadelede İslamı kapitalizme karşı başka bir sistemin ideolojik kılıfı olarak kullanmakmış!. Olayı böyle lanse ediyor o ideoloji üretme meraklısı çevreler de!. İyi güzel peki, finans kapitalin canı cehenneme, ama sizin bu mücadelenizin varacağı yer neresidir? Yani, şu an karşı çıkılan o “faiz lobisini”, ya da “finans kapitali” altederek nereye varmak istiyorsunuz?

“KAPİTALİZME ALTERNATİF İSLAMİ SİSTEM”!..

Bakın, son zamanlarda kendisini sayın Erdoğan’ın bir numaralı akıl hocası gibi görmeye başlayan sevgili Cemil hocamız bu soruya nasıl cevap veriyor. Biraz uzun bir alıntı olacak ama aşağıdaki satırlar ondan:[4]

“.. Riba nedir? İşte bu ekonomide ribanın bütün halleri hâkim olur. Eşitsizliğe dayalı mübadele, güçsüz olanı sömürmek (riba’l fadl) ve karşılıksız varlıkların mübadelesi (Bey’ü’l-garar) öne çıkar. Faiz, (riba’n-nesie) hem bu ikisinin zorunlu bir sonucu, hem de bizim yukarıda anlattığımız sürecin ifadesidir. İslam’da yasak olan bu riba ekonomisidir. Buradan çıkarak, İslam ekonomisi iki temel düzenleyici alana dayanır: Riba yasağı ve Zekât müessesesi. Keza, Said Nursi, Kur’an’ın kanuni esasisinin vücûb-i zekât kaynaklı olduğunu söyler, ama bunun riba ile ortadan kaldırıldığını, ribanın, toplumda eşitsizliği ve çatışmayı artırarak, krizin nedenlerinden biri olduğunu vurgular..

.. İslamcılık: Evet, politiktir ve nihai adaleti anlatır. Burada alternatif bir iktisadi sistemin temellerini bulabilir miyiz ve bulursak bunu İslam iktisadı olarak nitelendirmek mümkün müdür? Önce şunu söylemek gerek; İslam, içinde bulunduğu toplum nizamını veri kabul ederek, bunu Kur’an’ın temellerine göre düzenlemek isteyen bir anlayışa sahiptir. Burada tartışılması gereken Kur’an’ın temellerinin kapitalizmle örtüşüp örtüşmeyeceğidir. Burada bizim yorumumuz Kur’an’ın tamamıyla kapitalizmin dışı bir sistem vazettiği yönündedir. Şimdi gelelim Emre Aköz’ün (tespitine) sorusuna, sermayeyi büyütmek isterseniz, faize bulaşacaksınız arkadaş diyor, bu zorunlu. Tabii ki yukarıda da belirttik, var olan koşullarda zorunlu. Ama var olan koşulları aşmaya başladığımız andan itibaren değil. Sermaye (anlattık) dinamik bir kavram. Ama sermayenin hangi bütünlükte ve kimin tasarrufunda olacağı önemli.. Ama sermayenin dinamiklerini piyasayı çalıştıracak şekilde kamusal alanları genişleterek, yani piyasayı, piyasanın, tekele izin vermeyecek şekilde çalışması için, kamusal kurumlarla kuşatırsanız küçük özel mülkiyetin temel alındığı yeni bir toplumsal düzene adım atarsınızPeki, sermayedarı ortaya çıkaran ve onu tekel yapan sonra da kapitalist devletle buluşturan nedir? Ücrete dayalı sistem. Yani emek gücünü metalaştıran, onu tıpkı köleci sistemdeki insan gibi, alınıp satılan hale getiren daha sonra da onun, piyasa dışı devlet yaptırımlarıyla pazarlık gücünü elinden alan sistem. Bu sistem, yukarıda anlattığımız gibi ribanın ta kendisidir başından beri. O zaman bunu aşacağız. Bunu aşmak aynı zamanda, sermayenin büyüme zorunluğunu ve tekel olma zorunluğunu aşmak demektir. Sermayenin temerküzü piyasanın ilk andaki dengesini yerle bir eden, piyasanın özünü ortadan kaldıran ‘denge’ dışı bir tarihsel aşamadır. Sermayenin temerküzü ve tekelleşmesi bu anlamda, bu dengeye aykırı bir durumdur. İslam’ın öngördüğü temerküz değil infaktır. İnfak, tüketim, transfer, -çok olandan az olana- (aktarma) ve yatırım harcamalarını kapsar. Ama harcama da ‘helal gelir’in kaynağıdır. ‘Helal gelir’ ise içinde riba olmayan gelirdir. Ancak bu denge hali için ecir döneminin (bkz; Said Nursi) yani ücret döneminin bitmesi gerekir. Yani ücretin ortadan kaldırılıp eşit ve özgür paylaşım gereklidir. Sermayeyi atomize edip, kamusal hale gelmesinin yolunun açılması gerekir. Buradaki ‘kamusal hali’ devlet olarak kullanmıyorum, tam aksine onun karşısında sivil bir ortaklaşalık olarak kullanıyorum. Bütün bu büyük yatırımları yapacak, altyapıyı hazırlayacak kamusal (devlet değil) küçük özel mülkiyete dayalı bir ekonomik sistem olabilir. Banka sistemi de faize ( tekelci-devletçi ekonomiye) değil, girişimci[8]kârına dayalı olabilir. Zaten buraya gidiyoruz. Bugün banka sistemi giderek reel alanlara, en azından geri ödeme süresi kadar, ortak olursa ayakta kalacağını anlamış bulunuyor. Bunun için katılım bankacılığı ve girişim sermayesi desteği giderek öne çıkan bir finansman biçimi oluyor. Sukuk ihracı artıyor.

Bütün bu değişim olmaya başladığında ve bunun siyasi kurumları bu değişimi kalıcı hale getirmek için örgütlendiğinde önümüzdeki sisteme kapitalizm dermisiniz, bu ayrı bir tartışma. Ama bu tartışma aynı zamanda son günlerde yapılan İslamcılık, İslam’ın topyekûn ekonomik-sosyal sistem vaz edip etmeyeceği tartışmasına da oturuyor..“

Müthiş!. Tam o yetmişlerin, seksenlerin MDD-UDD teorileri!! Değişen tek şey “sosyalizm” kelimesinin yerine “İslam’ın” kullanılıyor olması!.. Ücrete dayalı sistemi ortadan kaldırmak, tekelciliğe karşı olmak, küçük üretimi temel almak (burada tabi Marksizmin de ırzına geçiliyor!).. peki bütün o büyük yatırımları falan kim  yapacak(?), bakın bu soruyu da nasıl cevap veriyor  Cemil hoca: “Bütün bu büyük yatırımları yapacak, altyapıyı hazırlayacak kamusal (devlet değil) küçük özel mülkiyete dayalı bir ekonomik sistem olabilir. Banka sistemi de faize (tekelci-devletçi ekonomiye) değil, girişimci kârına dayalı olabilir. Zaten buraya gidiyoruz”.. Ne anlıyorsunuz bu cümleden? Nedir bu, bütün o büyük yatırımları falan yapacak (devlet olmayan) “küçük özel mülkiyete dayalı kamusal ekonomik sistem”? Yoksa Ecevit’in “halk sektörü”mü bu!!. Hani o öteki “danışman”da (YB) “halkın malını halka satalım” falan diyordu ya!! Hiç utanmaya sıkılmaya, işin içine İslam’ı falan katarak olayı kamufle etmeye gerek yok, bunun adı yeni tipten “halkçı”-milliyetçi bir DEVLETÇİLİKTİR!. Eğer bu doğrultuda yola devam edeceklerse hayırlı olsun AK Partililere ve de milletimize!!..

Anti tekel mücadeleden bahsediyor Cemil hocamız! Ne tekeli Cemil hocam, tekel mi kaldı artık! Hani o eski alışkanlıkla, “büyüklere” tekel mi diyeceğiz hala? Bir Apple mi tekel şimdi, yoksa Samsung mu, ya da kim tekel, Google mı, yoksa Siemens mi, kim kim?.. Ya da, içinde Deutsche Bank’ın da bulunduğu suçüstü yakalanan şu bankalar mı? Küreselleşme sürecinde yok artık bunların yeri. Her geçen gün biraz daha kaybediyor bunlar eskiden kalma o pozisyonlarını! Yoksa, “tekel tekel” derken sadece Koç’u falan mı kastediyoruz!!. Hem küreselleşmeden bahsedeceğiz, hem de tekel egemenliğinden? Buradan çıkan sonuç, küreselleşme olayını anlamadığımızdır diyeceğim, ama, bu çok iyimser bir yorum olur!. Küreselleşme çağında büyüklerle başetmeye çalışan o küçüklere akıl hocalığına soyunmaktır bunun adı! “Büyük işletmelere “tekel” diyerek devlet aracılığıyla onları tırpanlayacağız, sadece küçük girişimciler kalacak ortada”, sonra, “ücretli işçiliği de ortadan kaldırdık mıydı ya, Kuran’ın da öngördüğü o “kapitalizm sonrası” sisteme ulaşmış olacağız!!. Bu mudur yani şimdi bizim bilgi toplumundan anladığımız Cemil hoca? Hani, modern komünal toplum  falan diyorduk ya, meğer o da böyle “küçük üretime dayalı” “İslami” olarak soslanmış bir şeymiş, helal olsun!!.

İsterseniz önce şöyle bir soru soralım Anadolu burjuvalarına (ve de Erdoğan’a): Gerçekten bu türden teorik-ideolojik açılımlara falan ihtiyacınız var mı sizin? Bakın, dünyanın en büyük havaalanını yapmaya karar verdiniz, 3. Boğaz köprüsüydü, Kanal İstanbul’du, Marmaray’dı derken taş üstüne taş koyarak ülkeye çok büyük hizmetler yapıyorsunuz. Eğer belirli bir ideolojiye sahip olursanız bütün bu hizmetleri ikiye katlayacağınızı mı sanıyorsunuz yoksa? Ya da, söylemlerinize anti “faiz lobisi”-“anti finans kapital”, veya “İslami bir sistem” falan gibi fantastik ideolojik kılıflar giydirerek daha etkili olacağınızı mı düşünüyorsunuz? Bırakın Allah aşkına! İnsanlara gına geldi artık ideolojilerden!. Hem bir yandan diyoruz ki, “21.yüzyıl ideolojilerin yok olmaya başladığı, bilginin öne çıktığı, bilgi toplumuna doğru giden yeni bir süreç olarak başlamıştır”, hem de halâ yeni ideolojiler arayışı içindeyiz!   

Bilgi toplumu, ya da modern komünal toplum demek yetmiyor mu Cemil hocam, nerden çıkıyor şimdi bu “anti kapitalist İslami toplum” arayışları? Tamam, böyle beyin fırtınaları yapalım, tartışalım, ama, işin sonu bakın nerelere varıyor!. “Faiz lobisi”ne-“finans kapitale” karşı mücadele falan derken ülkenin huzuru bozuluyor, barış süreci zarar görüyor bundan. Hele durun şu seçimler bitsin, anayasa sorununu falan bir halledelim, ondan sonra daha rahat tartışırız o İslami sistemleri falan. Lütfen ortalığı daha fazla bulandırıpta insanların kafasını karıştırmayalım!.


[1]http://cemilertem.com/kapitalizm-faiz-ve-islamcilik-tartismasina-giris/

[2]Düzce Yerel Haberler, 12.6.2013

[3]http://www.duzceyerelhaber.com/Munir-AKTOLGA/22063-Su-kuresel-sermaye-milli-sermaye-konusu

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (www.marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Hack Forum Hacker Forum Hack Forumu Warez Forumu Hacker Sitesi Hacking Forum illegal forum illegal forum sitesi warez scriptler nulled forum crack forumu hacking forumu illegal hack forumu hacking forums